Güncelleme Tarihi:
Politikacıların, bürokratların, sanatçıların, generallerin, gazeteci ve yazarların müdavimi olduğu Ankara'nın ünlü restoranı Yahya, artık İstanbul'da. Bahçesinde siyasi partilerin kurulduğu, en ağır başkent dedikodularının yapıldığı restoranların yöneticisi, ortağı ve sahibi Yahya Aksu, artık Tarabya'da İstanbullular'a hizmet veriyor.
Başkentle işi olanlar dışında, İstanbullular onu pek tanımıyor. Tabii şimdilik. Çünkü Yahya Aksu'nun adı, neredeyse Ankara'nın ‘‘dışarıda yemek kültürü’’yle özdeş. Adnan Menderes'ten Özallar'a pek çok ünlü politikacının, yabancı diplomatların, bakan, milletvekili ve üst düzey bürokratların ağırlıkta olduğu, binlerce kişinin karnını doyurmuş bugüne dek. Ünlü müşteri portföyünde, bizim politikacılarımız kadar, yabancı devlet adamları ve sanatçılardan da oluşan tam üç bin kişi var. Yahya Aksu, Yahya Restaurant'ıyla birlikte artık İstanbul'a taşındı ve Tarabya kıyısına konuşlandı.
Ankara'da hep Fransız ağırlıklı uluslararası mutfaklardan örneklerle keyifli masalar kurmuş Aksu; Tarabya'da yaptığı ön araştırma ise, İstanbullular'ın boğazda daha çok balık istediğini göstermiş. O da şimdi deniz ürünleriyle kurmaya çalışıyor keyifli masalarını. Meslekte bugünlere gelişinin ise 47 yıllık bir öyküsü var... ‘‘Restorancılıktan önce ne yapıyordunuz?’’ sorusuna, ‘‘Çocuktum’’ cevabı veriyor. Çünkü 1940 doğumlu ve 1952 yılında başlamış bir lokantada çalışmaya. Tabi komi olarak. Bir köyünde doğduğu Rize'den 12 yaşında kaçıp Ankara'ya geldiğinde... ‘‘Bakmayın, restorancılık, bilinçle seçtiğim bir iş değildi. Bir hemşerim, aç kalmayayım diye bir lokantaya koydu beni...’’ diyor.
Tam yükselirken...
Meslek hayatı Ankara'nın 1950'lerin standardında bir ‘‘aşçı dükkánı’’nda başlayan Aksu'nun yıldızı, doğrusu o henüz çocukken parlamaya başlamış. Dükkánın sahipleri, O işe girdikten bir-iki yıl sonra, Bakanlıklar'da Bulvar Palas Oteli'ni açmışlar ve onu da otele götürmüşler. Böylece ilk terfisini yaşamış Aksu; şık bir otelde komi olmuş! Yine bir-iki yıl geçmeden, garsonluğa ve oda servisi elemanlığına yükselmiş. Yalnız hikáyenin bu bölümünde bir tatsızlık var, bir ‘‘suç’’ işlemiş Yahya Bey. Otelde kalan Brezilya Sefiri'nin kızına aşık olmuş! Aksu'nun yaşı 15. Sefirin kızı ise ondan birkaç yaş büyük. Otelde bir de terzi kız var, aynı yaşlarda. O da Aksu'ya aşık, ama aşkına karşılık bulamıyor. Reddedilen terzi kız, Aksu'nun sürekli telefon başında ‘‘16 numara arasın da birşey istesin’’ diye beklediğinin farkında. Ve Genel Müdür'e gidip şikayette bulunuyor. Yahya Bey, 16 numaraya servise gitmiş, kapıyı kapamış ve uzun süre içerde kalmıştır! ‘‘İçerde kalmayı da sakın yanlış anlamayın. İkimiz de lisan filan bilmiyoruz, öyle oturup birbirimizi seyrediyoruz.’’ Ama bu ‘‘suç’’, tam da basamakları tırmanırken, işinden olmasına neden olmuş Yahya Aksu'nun.
Sonraki işyeri Berlin Oteli. Burası da ağırlıklı olarak yabancıların kaldığı bir yer. Başvuru formundaki ‘‘Hangi lisanı biliyorsunuz?’’ sorusuna, kendinden gayet emin, ‘‘İngilizce’’ yazıyor Aksu. Çünkü önceki otelde, ekmek, çatal, bıçak, su nasıl denir, öğrenmiş, İngilizce bildiğini sanıyor! Bu nedenle onu şef yapmaya karar veriyor, İsviçre Hilton'dan gelen, dönemin ünlü aşçısı Naim Çingilli. ‘‘Where have you learned English?’’ (İngilizce'yi nerede öğrendiniz?) diye soruyor ona. O an utanıyor Yahya Aksu. Soruyu cevaplayamadığı, yalan söylediği için kendine kızıyor. Kapıya yöneliyor, ‘‘Bakın, ben İngilizce'yi Bulvar Palas'ta öğrendim. O kadar iyi değil tabii’’ diyor ve farkında olmadan İngilizce sorunun doğru cevabını vermiş oluyor.
Bugün Türkiye'nin yiyecek-içecek dünyasında uygulanan pek çok şeyin onun eseri olduğunu düşündüğü Naim Çingilli'den 28 günde çok şey öğreniyor. 28 gün, çünkü Çingilli bu süre sonunda Genel Müdür'le anlaşamayıp otelden ayrılıyor. Yerine Yahya Aksu'yu getirmiyorlar mı! Daktilo ve dil bilmeyen Aksu, odasına bir daktilo alıp, sabahlara kadar mönü ve dil çalışmaları yapıyor. Üstüne bir de genel müdür ayrılınca, o koltuk da ona kalıyor.
Askerlik sonrası yıllar, kimi başarılı olan, kimi başarısızlıkla sonuçlanan pek çok girişimde bulunuyor Yahya Aksu. Mesela bunlardan bir tanesi, 1960'ların başında, kadın garsonların çalıştığı bir restoran. Aslında tepki alsa da tıkır tıkır yürüyor işler; ta ki kadınlardan birinin kıskanç sevgilisi restorana gelip onu öldürene kadar... Başarılı olan girişimlerinden biri ise Atatürk Orman Çiftliği içinde kurdukları, Türkiye'nin ilk tavernalarından biri; Şükran Ay, Dursun Salkım, Genç Osman, Ziya Taşkent, Necdet Tokatlıoğlu gibi pek çok ünlü sanatçı geçiyor bu sahneden.
Meclise mi geldik!
O aslında çocukluğundan itibaren politikacılara alışık; Bulvar Palas'ta komiyken Adnan Menderes'e, Celal Bayar'a ‘‘hizmetleri olmuş.’’ Ama Ankara'nın ünlü politikacıları ve bürokratlarıyla en kalıcı ilişkileri kurduğu yer, müdürü olduğu RV Restaurant. Çankaya'da 1972'de açılan restoranda ilk kez smokin giymeye başlamış. ‘‘Tam bir lobi yeriydi’’ diye anlatıyor. Ardından ortağı olduğu Milka Restaurant'ta sürüyor ilişkileri.
Sonunda kendi birikimini, tek başına kullanmaya karar veriyor Aksu ve 1985'te Gaziosmanpaşa'da Yahya Restaurant'ı açıyor. Yıllardır tanıdığı tüm müşterileri Yahya'nın bahçesine toplanıyor bu kez. ‘‘Öyle olurdu ki, bahçeden girince bir lokantaya mı giriyorsunuz, meclise mi, yoksa TÜSİAD'a mı, belli olmazdı.’’
Peki bugün İstanbul'da ne işi var Yahya Aksu'nun. Ankara Petekevler'in yıkılmayan son villası olan yeri de satışa çıkınca, restoranı kapatmak zorunda kalmış. Ama bir de özel bir nedeni var İstanbul'a doğru yola çıkışının. Belki de büyük bir aşk, kimbilir!