Güncelleme Tarihi:
Claude Makalele şimdi 37 yaşında. 2002/3 sezonunda Real Madrid formasını taşıdığında arkadaşları tarafından takımın en önemli oyuncusu ilan edilmiş, orta alandaki istikarlı oyunu ve güvenilir varlığı futbol dünyasında ilgi çekmişti.
Makalele’nin takımda ne yaptığını anlamayan biri vardı maalesef. Real Madrid Başkanı Florentino Perez. Makalele Real’in diğer yıldızları kadar para almıyordu, kontratını yenilemek için daha çok isteyince Başkan tarafından reddedildi, o da soluğu Chelsea’de aldı. Gerek Premier Lig’de Chelsea’nin, gerekse 2006 Dünya Kupası’nda Fransa’nın önemli oyuncularından biri oldu.
Real Madrid Başkanı Perez, Makalele ayrıldıktan sonra şöyle diyordu: ‘Makalele’yi özlemeyeceğiz. Tekniği vasat, adam eksiltecek hıza ve tekniğe sahip değil, aldığı topu geriye ve yana oynuyor. Kafa topu almaz, üç metreden öteye pas atmaz.’ Çok yanılıyordu elbette.
Yeni futbol anlayışında defansın önünde oynayan, orta alanda takım savunmasının derinliğini sağlayan defansif orta saha oyuncusu veya ön libero görevi büyük önem kazandı. Farklı stillerde de olsa, bu bölgede oynayan oyuncu veya oyuncular takımın geri kalanının performansını çok etkiliyor.
Futbolun yeni yıldızları artık Maradona veya Zidane gibi klasik ’10 numara’ lardan, Christiano Ronaldo ve Messi gibi kanatlardan içeri kateden bir role doğru kaydı. Defansın önündeki orta alanın ortası hem çok iyi pas yapabilen, hem de topu geri kazanabilen oyunculardan kuruluyor.
Özellikle 4-2-3-1 gibi bir sistemle oynamaya kalktığınızda, atakta kaybettiğiniz toplarda 4-5 futbolcunuzun oyundan düşmesi an meselesi. Hızlı çıkabilen takımlar orta alandaki bu boşluğu hızla değerlendirerek defans kademesini cılız yakalama şansına sahip olabiliyorlar.
Defansif orta alan oyuncularının en büyük sorunu bu açık alanda rakibe 1-2 veya hatta 1-3 yakalanma dezavantajı. Sarı kartların hakemlerin ceplerinden çok daha kolay çıktığı bu dönemde kontrolsüz hareketler belki bir iki atağı kesmekte faydalı olsa da birkaç atak sonra takımınızı eksik bırakma şansınız da yüksek.
Premier Lig’de geçen 2009/2010 sezonunda dört büyük (Arsenal, Chelsea, Liverpooi, Man Utd) arasında oynanan maçlarda yapılan bir istatistik çalışma ortalamada rakibe müdahale ederek almaya çalışılan (tackle) topların gitgide azalarak, araya girilen (interception) topların artıyor olduğunu gösteriyor. 2009/2010 sezonunda bu maçlarda ortalama 46,1 top araya girilerek kazanılmış, müdahale sayısı maç başına 38.9. Çok değil, bundan 3 sezon önce müdahale sayısı ortalamada 46,3 gözüküyor. Top kesme sayısı bu maçlarda aynı dönemde neredeyse üç kat artmış.
Yani artık rakibin pas yollarını kesmek daha çok tercih edilen bir yöntem, bunun için de bu görevdeki oyuncunuzun iyi bir müdahaleci olması yetmez, çok iyi de pozisyon alması gerekli. Neredeyse tüm takımlar artık tek forvetli sistemle oynuyor. Orta alana eklenen bu oyuncunun eskisi gibi topu geri alan ve oyun kuran rolü artık topu geri alan, oyun kuran ve pas trafiğini yöneten rolüne dönüşmüş durumda.
Oyunda fazla göze çarpmayan bu futbolcuların sonuca ve takımın performansına etkisi sanılandan çok fazla. Dünya Şampiyonu İspanya’nın en kuvvetli bölgesi burası. Manchester United’ın görünmez kahramanı Carrick burada oynuyor.
Kırmızı Şaytanların efsane hocası Alex Ferguson bunu şöyle özetliyor: ‘4-5-1 sisteminin arkasındaki ana fikir orta alanı kontrol etmek ve topa daha çok sahip olmaktır. Topa kim daha çok sahip olursa, oyunu kazanmak için daha çok şans yaratabilir. 4-4-2 sisteminde önemli olan topu ileri oynamaktır, 4-5-1 ise çok sabırlı bir oyun gerektirir.
Neden anlatıyorum? 2006 sezonunda Türk futbolunu izlemeyi bırakıp da şimdi Fenerbahçe’yi gören biri şöyle der de ondan: ‘Ya bu takımda bir Aurelio vardı? Ne oldu ona??’ Bu kadar hocanın, bu kadar forvetin gelip gitmesi, hala Alex’in tartışılması boşunadır. Orada açılan boşluk hala dolmamıştır. Nokta.