Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2006 00:00
Beynin bir yüzü tanıması için 170 milisaniye yetiyor. Görünüşte son derece basit görünen bu işlemin gerisinde aslında son derece hassas bir mekanizma söz konusu. Bunu üç oyunla gösteriyoruz.
Yan yana iki nokta çizin. Daha sonra altta, ortadan küçük bir dikey, yine daha altında da yatay bir çizgi ekleyin. Bu bir mucize: Karşınızda bir surat var! Niçin? Çünkü bütün yüzlerin genel hatları aynıdır. Dünyada tam 6 milyar farklı yüz olduğu için bu gerçeği unutuyoruz. Bu yüzlerden her biri kendilerine özgü özellikleriyle beynimiz tarafından tanınmalarını sağlıyor.
Nasıl mı? Beynimizin her yüzü algıladığı şekilde depoladığını savlayan "büyükanne hücreleri" teorisi uzun süre geçerli oldu. Buna göre bir grup nöron Ayşe anneye, bir başka grup Ahmet babaya, bir bölümü ailenin diğer üyelerine, arkadaşlara v.s. adanmış oluyor...
Ancak her şey bu kadar basit olsaydı, örneğin Ayşe annenin yüzünün depolandığı bölgeyi etkileyen bir kaza ya da lezyonun ardından beyin başkalarını tanımaya devam ederken Ayşi’yi tanıyamayacaktı. Beyinlerine elektrod yerleştirdikleri sara hastalarını inceleyen araştırmacılar bir kişide "Beatles nöronu", bir diğerinde "Clinton nöronu" v.s. belirlediler.
Bu hipotez hala tartışılıyor ve kuşkusuz yetersiz. Bir başka teze göre de, beynimiz yüzümüzdeki her unsuru Ğ çizgi, kırışıklık, renk... her defasında bir yüz gördüğünde tanıdıklarıyla "karşılaştırmak" amacıyla kullanıyor. Yani biraz robot-bilgisayarların yaptığı gibi. Beynimiz bu amaca yönelik çok net, belirli stratejiler geliştiriyor.
Küresel ana hatlar
İnsan suratları tüm dünyada homojen gibi gözükür ama bizler her birini kendilerine özgü ana hatlarıyla tanırız. Bir surat bizim için yalnızca iki göz, bir burun, ağız, çene v.s.’nin toplamından ibaret olmayıp kendisine özgü bir çizgidir.
Örneğin, Giuseppe Arcimboldo’nun resimlerinde bedenler, hayvanlar, çiçekler, meyveler ve hatta kitaplar yüz hatlarını oluştururlar: Birinde armut bir burundur, bir diğerinde fil yüzü yanak ve kulağı oluşturur v.s. Ve tüm bunlara rağmen bir insan ortaya çıkar!
Alışılmamış özellikler
Yüz eğer pek yaygın olmayan bir özelliğe sahipse bu durumda küresel ana hatlardan yararlanmak en iyi çözüm değil. Nitekim Cyrano de Bergerac’ın büyük burnunu, Salvador Dali’nin kabarık bıyığını, Monica Bellucci’nin seksi ağzını, Paul Newman’ın mavi gözlerini ya da Emmanuel Chain’in kalın kaşlarını gördüğümüzde onları hemen tanırız! Ancak binlercesi arasından yalnızca birkaç yüz onları tanımamızı sağlayan bu tür ayırt edici çizgiler içerir.
Uzaysal frekanslar
Bir yüz gördüğümüzde, alçak uzaysal frekanslarını (şişkin yerler ve yatay unsurlar) ve yüksek uzaysal frekanslarını (hatlar ya da çizgiler) algılarız. Bunlardan ilki, kişinin cinsiyetini belirlememizi sağlayan kabaca, global bir görüntü sunar. Yüksek frekanslar bir resmin ayrıntılarına ulaşıp yüzü tanımamızı sağlar. Yalnızca alçak uzaysal frekansları algılasaydık yüzler flu gözükecekti. Nitekim bebekler böyle görür: İlk başlarda yüzleri ve dünyayı flu algılarlar.
İç ve dış hatlar
Gözler, burun ve ağız iç hatlar olarak kabul edilir: Saç, alın, çene, kulaklar, yüz şekli ve çevresi dış hatlardır. Şöyle bir deney yapın: Bir maskeyle gözleri, burnu, ağzı örtün, kişiyi tanımakta zorlanacaksınız. Tersine, saç, alın ve çene bir örtünün altında saklansa bile o kişiyi hemen tanıyacaksınız.