Başarısızlıkta ilk kurban olacağımdan oyuncuların çok şey vermelerini isterim

Güncelleme Tarihi:

Başarısızlıkta ilk kurban olacağımdan oyuncuların çok şey vermelerini isterim
Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2006 00:00

Galatasaray, sezon başındaki tahminlerin aksine ligin bitmesine haftalar kala şampiyonluk umudunu yitirmedi. Tüm mali sıkıntılara, sakatlıklara karşın ligin favorisi Fenerbahçe’yle başa baş mücadele etmeyi sürdürüyorlar. Takımın bu noktaya gelmesinde en büyük pay sahiplerinden birisi, Belçikalı teknik direktör Eric Gerets. Türkiye’deki ilk sezonunu yaşayan Gerets, takımı bu noktaya getirirken cesur kararlar aldı.

Haberin Devamı

Çok eleştiri almasına karşın birçok kritik maçta üç forvetli sistemle sahaya çıktı. Cezalar ve sakatlıkların da etkisiyle 17-18 yaşındaki genç oyuncuları ilk 11’de oynatmaktan çekinmedi. Ayrıca, paralarını alamayan futbolcuların dayanışma içinde kalmalarını sağladı. Diyarbakırspor maçı öncesi Gerets’le Galatasaray’ın İstanbul Florya’daki tesislerinde buluştuk. Elinde purosu ve asık suratıyla tanıdığımız Belçikalı teknik adam İstanbul’da mutlu günler geçirdiğini ve en az bir sezon daha burada kalacağını söylüyor. Gerets, futbolculuk geçmişinden Galatasaray’daki günlerine kadar birçok konuyu anlattı.

Galatasaray’daki bu ilk sezonunuz nasıl geçiyor? Sezon başında takımın böyle bir performans göstereceğini öngörmüş müydünüz?

- Tahminimden daha iyi bir noktadayız. Sezon başında herkes şampiyonun belli olduğunu, Fenerbahçe’nin tek favori olduğunu söylüyordu. İyi oyuncuları, iki yıldır şampiyon iyi bir takımları vardı. Diğer takımların ikincilik için mücadele edeceği söyleniyordu. Buna karşılık Galatasaray’dan iki kaliteli oyuncu, Flavio Conceiçao ve Franck Ribery

/images/100/0x0/55eab6a6f018fbb8f891f961
ayrılmıştı. Bence şu ana kadar herkesin tahmininden daha iyi bir sezon geçirdik. Çünkü herkesin takım için mücadele ettiği bir kadro oluşturmayı başardık.

Haberin Devamı

Mücadeleyi hiç bırakmayan böylesine dayanışma içinde bir takımı nasıl oluşturdunuz?

- Yardımcılarımla birlikte oyunculara iyi bu dayanışma duygusunu vermeye çalıştık. Teknik ekiple oyuncular arasında çok iyi bir iletişim oluştu. Ayrıca çok demokratik birisiyim. Kişisel ya da sportif bir sorunu bulunan herkese kapım hep açıktı. Oyuncular da buradaki işimin sportif kariyerimde bir ara etap olmadığını çok iyi anladı.

Demokratiğim dediniz. Bir oyuncunun sahadaki dizilişle veya taktikle ilgili itirazını dinler misiniz?

- Bir oyuncu hiçbir zaman "Sahada olmalıyım" diyemez. Ama kendini rahat bir konumda hissetmiyorsa, ondan sahada ne beklediğimi soruyorsa, benden ne beklediğini anlatıyorsa bunu gayet normal şekilde dinlerim. Ayrıca, takıma yeni gelmiş bir antrenör olarak başlangıçta oyunculardan çok şey talep ederim. Başarısızlık durumunda teknik direktörün ilk kurban olacağını bildiğimden oyuncuların çok şey vermelerini isterim. Ama ben de onlara çok şey veririm. Daha önceki kulüplerimde de benzer bir yöntem izledim.

Haberin Devamı

SAHAYA İNTİHAR TAKTİĞİYLE ÇIKMIYORUM

 Dünya futbolunda teknik direktörler giderek daha savunmaya dönük bir oyun stili benimsiyor. Bugün birçok takım tek forvetle sahaya çıkıyor. Galatasaray’da birçok maçta Necati Ateş, Ümit Karan ve Hakan Şükür gibi üç forveti bir arada oynatmaya nasıl cesaret ediyorsunuz?

- Futbolculuk dönemimde bir savunma oyuncusu olduğum için belki de dışarıdan anlaması daha da zor. Ama ben hücumu çok seven bir savunma oyuncusuydum. Şimdi de sahada ofansif bir futbol oynanması hoşuma gidiyor. Ama bundan sahaya intihar edercesine bir taktikle çıktığım anlaşılmasın. Her oyuncu görevini yaparsa üç forvet takım için bir tehlike oluşturmaz. Bir teknik direktör hiçbir zaman tatmin olmaz ama geçen hafta sonu Gençlerbirliği maçında bu sezon ilk kez takımdan tam anlamıyla memnun kaldım.

Haberin Devamı

Öyle görünüyor ki Galatasaray’ın genç oyuncularından memnunsunuz. Bu sezon Uğur, Ferhat, Aydın gibi gençlere birçok kritik maçta nasıl görev verdiniz?

- Öncelikle hepsi yetenekli. Bu en önemli nokta. Bu sayede takıma girme şansları hep olacak. Ama gördüğüm kadarıyla 17-19 yaş grubundaki bu gençler sıradışı bir kuşak. Klasları var, ayrıca çok sağlam bir oyun anlayışları var. Bu da 10-12 yaşında bu kulübe geldiklerinden beri çok iyi antrenörler tarafından yetiştirildiklerini gösteriyor. Fiziki, zihinsel ve teknik açıdan o kadar iyiler ki bana onları oynatmak dışında bir tercih bırakmadılar. Ben de onlara bu şansı verdim.

Futbolculuk ve teknik direktörlük dönemlerinde birkaç kez Türk takımlarıyla karşılaştınız. Buraya gelmeden Türk takımları hakkında hiç fikriniz var mıydı?

Haberin Devamı

- 20 yıl önce Türk futbolu pek tanınmıyordu. Ama son 5-6 altı yılda çok büyük aşama kaydedildi. Bir de tribünlerdeki atmosferi görüp Türkiye’de takım çalıştırmanın iyi olacağını düşünmüştüm. Futbol seviyesi de önceden düşündüğüm gibi. Hatta ligin seviyesi, Belçika Ligi’nden çok yukarıda. Ama ligde bu sezon anormal bir durum var. İki takım, Galatasaray ile Fenerbahçe diğerleriyle büyük fark açtılar.

Sezonun bitimine birkaç maç kaldı. Tahmininiz nedir?

- Buraya kadar iyi geldik ama takımın sadece Fenerbahçe maçına odaklanmasını istemiyorum. O maç elbette önemli ama başka zor maçlarımız da var. Futbolcularımın bunu unutmasını istemiyorum.

SAKALIMI KESTİM SAÇIMI BOYATTIM İNSAN HAYATINDA DEĞİŞİKLİKLER İSTER

 Burada yaşamaktan çok memnunum. Hadımköy’deki Alkent 2000 sitesinde oturuyorum. Orada sabah akşam benden ayrılmayan köpeğimi dolaştırmayı çok seviyorum.

Haberin Devamı

 Genelde oturduğum site içinde vakit geçiriyorum. Yemek için bazen Bebek veya Taksim’e çıkıyorum.

 Polat Oteli’nde yardımcım Erdal Keser ile squash oynuyorum. Her seferinde beni öldürüyor.

 Sakalımı kestim ve saçımı boyattım. Bunların özel bir nedeni yok. İnsan bazen hayatında ufak değişiklikler yapmak ister.

UÇAKLARI DÜŞMEZSE BREZİLYA DÜNYA KUPASI’NI KAZANIR

Eğer uçakları düşmezse Almanya’daki Dünya Kupası’nın büyük favorisi Brezilya. Onları yenmek çok zor olacak. Kupanın yıldızları da Brezilya’dan çıkacak. Evsahibi Almanya’yı ise hiçbir zaman bilemezsiniz. Her turnuvaya iyi hazırlanır, fiziksel açıdan çok iyi durumda olurlar. Maçlar oynandıkça daha iyi performans gösterirler. Ama eski dönemlerdeki futbolcu kalitesine sahip değiller. Yine de seyirci desteğiyle belli olmaz.

38 YAŞINA KADAR FUTBOL OYNADI 12 LİG ŞAMPİYONLUĞU KAZANDI

Eric Gerets, 18 Mayıs 1954’te Belçika’nın Flaman Bölgesi’nde Rekem Kasabası’nda doğdu. 17 yaşında Belçika’nın önemli kulüplerinden Standard Liege’e geçti. Standard’da 1983’e kadar 12 yıl, sağ bek ve libero olarak görev yaptı. Belçika Milli Takımı’nın da önemli bir oyuncusuydu. 1980’de Avrupa ikincisi olan ve 1982 Dünya Kupası’nda ikinci tura kalan takımın kaptanıydı. 1983’te Milan’a geçti. Ancak, 1984’ün şubat ayında Belçika’daki eski bir şike skandalına adı karışınca sözleşmesi feshedildi ve bir yıl boykot cezası aldı. 1985’te Hollanda’da MVV Maastricht formasıyla futbola geri döndü. Aynı yıl PSV Eindhoven’a geçti ve burada altı lig, üç kupa ve en önemlisi 1988’de Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazandı. Bu arada Belçika formasını 1986 ve 1990 dünya kupalarında da giydi. İki kez Belçika’da yılın futbolcusu seçildi. 1992’de 38 yaşında futbolu bıraktıktan sonra antrenörlüğe soyundu. FC Liege, Lierse, Bruges, PSV, Kaiserslautern ve Wolfsburg takımlarını çalıştırdı. Antrenörlüğü dahil 12 şampiyonluk yaşadı.

BELKİ DE ALMANYA’YA DOĞRU ZAMANDA GİTMEDİM

 1992’de 38 yaşında futbolu bırakır bırakmaz hemen nasıl antrenörlüğe başladınız?

- Antrenörlük yapmayı düşünüyordum. Aslında PSV Eindhoven’da bir sezon genç takımı çalıştıracaktım. Ama FC Liege’den teklif gelince PSV menajerinden beni serbest bırakmasını rica ettim. Bu fırsat insanın ayağına bir kez geleceği için teklifi kabul ettim.

Daha sonra Lierse, Bruges ve PSV Eindhoven’da birçok şampiyonluk yaşadınız. Ama Almanya’da pek başarılı olamadınız. Neden?

- Şampiyonluğa oynayacak gücü bulunmayan takımları çalıştırdım. Kaiserslautern ve Wolfsburg ligde kalmak için mücadele eden iki takımdı. Belki de doğru zamanda gitmedim Almanya’ya. Ama bir de madalyonun öbür yüzü var. Şampiyonluk oynamak kadar ligde kalmanın önemini de böylece anladım. Hayatımda bu tecrübeyi yaşamış olduğum için memnunum.

Şike olayı çok geride kaldı bu kadar yıl sonra konuşmasam daha iyi olacak

 1980’lerin başında Avrupa’nın en önemli sağ beklerinden biriydiniz. Belçika’dan ayrılıp Milan’a gitmek için niye 1983’e kadar beklediniz?

- Her yıl teklifler geliyordu. Ancak, oynadığım Standard Liege kulübünün başkanı taraftarların tepkisinden çekiniyordu. Her sezon birçok oyuncu ayrılmasına karşın "Gerets gidince takım zayıflar" diyerek bana izin vermedi.

Bunda Belçika’daki transfer yönetmeliğinin de payı vardı galiba. Buna tepki olarak 1982’de giriştiğiniz futbolcu sendikası girişimi nasıl sonuçlandı?

- Belçika’nın en meşhur dört-beş oyuncusudan biri olduğum için benden futbolculara bir statü kazandıracak böyle bir girişim bekleniyordu. Bazı kişiler bunu belli kulüplere yönelik bir hareket gibi algılayıp yanlış yorumladı. Böyle bir amacımız yoktu. Üstelik, Standard’da geçen 11 sezondan sonra tuzum kuruydu. Sendika için çabaladık ama bu işte biraz amatör kaldık. Bu işin profesyonellere bırakılması gerektiğine karar verip vazgeçtim.

Bu girişiminize kulüp yöneticileri nasıl tepki göstermişlerdi?

- Benden biraz korkmuşlardı. 20-30 yıl önce işler şimdikinden biraz farklıydı. Kulüplerle konuşup onlara bazı şeyleri açıklamak gerekiyordu. Oyuncular bugün biraz daha fazla güce sahip. Bugünün oyuncuları için iyi bir durum.

Eski takım arkadaşlarınızdan Erhan Önal sahada bir lider olduğunuzu, sadece maçta değil antrenmanda bile çok ciddi çalıştığınızı, hatta iyi mücadele etmeyen oyunculara karşı sert davrandığınızı söyledi. Sahada hep böyle lider miydiniz?

- Oynadığım her takımda uzun yıllar kaptanlık yaptım. Bu da teknik direktörlerin bana çok güvendiğini gösterir. Kaptanlık görevi de belli sorumluluklar üstlenmeyi gerektiriyordu. Futbol oynamayı seviyordum ve sahada hep elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordum. Takım arkadaşlarımdan da aynısını bekliyordum. Eğer yapmazlarsa bunu açıklamak da benim görevimdi.

1984’te Milan’da oynarken Belçika Ligi’nde bir şikeye karıştığınız için bir yıl ceza almıştınız. 31 yaşından sonra nasıl yeni bir kariyere başlayabildiniz?

- Hep spor için yaşadığımı düşünüyorum. Futbola devam etmek, bu cezadan sonra adeta bir rövanş almak istiyordum. Bunu da başardım.

Standard Liege’deyken Waterschei maçındaki şike olayında "kurbanım" demiştiniz. Kurban mıydınız hakikaten?

- Bu olay çok geride kaldı. Hatta adı karışan kişilerin bir kısmı artık hayatta değil. Bu kadar yıl sonra bu kişiler

/images/100/0x0/55eab6a6f018fbb8f891f963
hakkında konuşmasam daha iyi olacak.

ROMARIO EN İYİ OYUNCUYDU MARADONA’DAN BİLE ÇABUKTU

 Futbolculuk kariyerinizin zirve noktası neydi? 1986’daki Dünya Kupası dördüncülüğü mü yoksa 1988’deki Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu mu?

- Çok sayıda başarım var. Teknik direktörlük dönemini de katınca 12 lig şampiyonluğu yaşadım. Ama 1980’deki Avrupa Şampiyonası’nda Almanya’ya karşı oynadığımız final ilk büyük başarımdı. Bu yüzden aklımda en çok kalan başarı odur.

1986 Dünya Kupası’nda yarı final maçında Arjantin’e elendiniz. Maradona o kadar dayanılmaz bir oyuncu muydu?

- O maçtaki iki golü aramızdan geçip attı. Bence, Maradona, Meksika’daki Dünya Kupası’nı tek başına kazandı. Çeyrek finalde İngiltere karşısında da müthiş oynamıştı. Bir daha hiç o kupadaki kadar iyi olmadı. O kadar hızlıydı ki! Üstelik topsuz olduğu kadar topla da çok hızlıydı. Maçtan sonra bir saat İtalyanca sohbet etme fırsatı bulmuştuk. Bu kadar kısa boylu bir oyuncunun nasıl bu kadar iyi futbol oynadığını sordum. "Oynuyorum, bu benim yeteneğim" diye cevapladı.

Futbolculuk kariyerinizde Franco Baresi, Ronald Koeman, Ruud Gullit, Enzo Scifo ve Romario gibi birçok yıldızla takım arkadaşıydınız. Sizce en iyisi hangisiydi?

- Romario. Hem de açık ara... Gullit de iyiydi ama Romario gibisi yoktu. Maradona’dan bile çabuktu. 10 metrelik kısa mesafede onun kadar çabuk bir oyuncu daha görmedim. Onunla iki sezon oynadım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!