Futbol Federasyonu'nun aylık dergisi Tam Saha'nın Şubat sayısına röportaj veren Şenol Güneş, herkesin kendisinden Trabzonspor'un Alex Ferguson'u olmasını beklerken şampiyon yapıp takımı bırakacağı yönündeki açıklamalarına açıklık getirdi.
“Alex Ferguson olmam, çünkü o İngiltere'de. Ben Şenol Güneş'im” diyen bordo-mavili takımın teknik adamı, şöyle devam etti: "Trabzonspor'un teknik anlamda toparlanmasını ve yarışmasını istiyorum. Bunun yanında altyapı, kurumsal yapı ve bölge ilişkilerine de katkı yapmak istiyorum. Aynı zamanda ülke futbolu için yapabileceğim bir şey varsa gücüm yettiğince onu da yaparım. Ama şurada olayım, bu makama geleyim gibi dertlerim yok. Nerede olduğunuz değil, ne bilgi verdiğiniz önemli. Görevimi bırakmakla ilgili konuya da açıklık getireyim. Bir yemekte Suat ağabeyle (Ahmet Suat Özyazıcı) otururken, “En çok kupayı sen aldın' demişti. Ben de şampiyonluğu kastederek, 'Ne diyorsun ağabey, senin aldığın kupadan bir tanesini alsam antrenörlüğü bırakırım' cevabını vermiştim. Türkiye'de teknik adam olarak sadece lig şampiyonluğunu görmedim. Onu da görürsem tamamlamış olurum. Avrupa'da kupa sahibi olmak ise uzun vadeli bir hedef ve o kadar enerjim olacağını sanmıyorum. Bu nedenle şampiyonluğu kazanırsam misyonum biter diye düşünüyorum.”
Şampiyonluk haricindeki diğer hedefleri başka türlü gerçekleştirebileceğini belirten Güneş, “Kulüp adına görevim değişir. İki şey yapabilirim. Bir, 'yoruldum' deyip bırakabilirim. İki, 'bilfiil takımla uğraşmayayım da başka işler yapayım' diyebilirim. Ama sonuçta lig şampiyonluğunu elde ettikten sonra teknik sorumlu olarak ikinci bir şampiyonluk için yarışmaya gerek yok. Oyuncu olarak yapabileceğimi yaptım, teknik adam olarak da artık tepeye geldim. Takımı lig şampiyonu yapıp bırakmam normal sayılmalı” diye konuştu.
Avrupa'ya gitmek gibi bir düşüncesinin olmadığını vurgulayan Güneş, “Yok yok. Olursa bu dediklerim olur. Trabzonspor'da, Türk futbolunda bir şeyler yapabilmek için uğraşırım. Ama bugünkü kadar vaktim yok. Çok yorucu çünkü” ifadelerini kullandı.
“BANA YAPILAN HATAYA GÖZ YUMARIM, KULÜBE YAPILANA ASLA”
Güneş, sorunlu oyuncularla uğraşıp onları milli takıma kazandırmasına ilişkin olarak ise, “Oyuncuların daha önce ne yapıp ne yapmadığına değil, bugünkü uyumuna bakıyoruz. Belki çok daha kolay gelen bir oyuncu buradan gidebiliyor. Antrenör olarak biz eğiticiyiz ama birinci görevimiz yarışmacılık. Dolayısıyla yarışma yapan antrenör de oyuncunun eğitimiyle uğraşmaz. Çoğu da öyle yapıyor ve bunda da haklıdır. Ama ben diyorum ki, bizim işimiz oyuncunun eksiklerini gidermek. Bunun için fiziksel ya da taktik antrenmanlar yaptırıyoruz değil mi? Peki, davranış bozukluklarını gidermezsek bunlar ne işe yarar? O da sizin göreviniz. Belki de birinci göreviniz. Bir oyuncunun yeteneklerinin yanında karakteri de çok güçlü olacak. Burada söylemek istediğim genel anlamdaki ahlak değil. Tenkitten ya da övgüden az etkilenen, ne yaptığını bilen, doğru analizler yaparak kendisine yön verebilen, toplumla ilişkilerini iyi kurabilen, takım içindeki dengeleri gözetebilen, baskı altında kendisini yönetebilen oyuncuları ortaya çıkartabilmek bizim görevimiz” dedi.
Bunun da kolay olmadığını anlatan Güneş, “Çünkü daha önce aldıkları 0-6 yaş grubu eğitimi var, 15 yaşına kadar olan eğitim var. Şöhretin, paranın, makamın getirdiği değerler karşısındaki eğitim var. Biz mümkün olduğunca ne verebilirsek onu vermeye çalışıyoruz. Diyorum ya oyuncu kendisi yapıyor. İstediği zaman benim işim kolay ama istemiyorsa, ona bir şey veremem. Bakın, köyde inekleri otladıktan sonra su içmeleri için dere kenarına getirirlerdi. İneklerin hepsi istisnasız oraya gelirdi. Ama iş su içmeye geldiğinde, isteyen içer, isteyen içmezdi. Dere kenarına getirirsiniz fakat içmek istemeyene zorla su içiremezsiniz. Bizim işimiz dere kenarına getirmek, içenleri kurtarmak, içmeyenleri de kesmek. Sabrın da bir sonu var, olmaz mı? Biz kurum için çalışıyoruz. Kurumu kurtarabiliyorsa ne ala. Bana yapılan hataya göz yumarım ama kuruma karşı yapılana asla” ifadelerini kullandı.
Dünya Kupası'nda kendisini istemeyen bir kesimin olduğunu ifade eden Güneş, “Başarısız olacağımıza şartlanmışlardı. İçlerinde bir iddia vardı ve bu iddia içerisinde davranıyorlardı. Mantık yoktu, ülke çıkarları yoktu, bakış açısındaki kriterler yanlıştı. Sadece 'Şenol başarısız olsun' düşüncesiyle hareket edenler vardı. Benim duruşum hiç değişmedi, o gün de aynı, bugün de aynı. Bugün itibariyle de aynı yanlış yapılıyor” diye konuştu.
“BARCELONA, TÜRKİYE'DE, BARCELONA GİBİ OYNAYAMAZ”
Takımda Alanzinho ve Yattara'nın aynı 11'de oynamasının eleştirildiğini kaydeden Güneş, şöyle devam etti: “Alanzinho, Jaja, Yattara gibi oyuncuların koşu ve yardımlaşma anlamında mesafe alması lazım, doğru. Ama ben bu üç oyuncunun yanı sıra Colman ve Engin'in de aynı onbirde oynayabileceğini düşünüyorum. Fakat bu bir süreç. Bütün bunların kurgulanması ve uygulanması çok zaman alıyor. Colman ve Selçuk artık savunmanın önünde oynuyor ve bu sistem oturdu. Biz de bunları deneyerek yapıyoruz. Kitapta Selçuk ve Colman'ın yan yana savunmanın önünde oynayacağı bir kalıp halinde yazmıyor. Uyguluyorsunuz, tutuyor. Ama bazen de canınız yanıyor. Mesela bir ara Yattara, Umut, Jaja, Alanzinho, Selçuk ve Colman'la oynadık ama o maçta Selçuk ve Colman'ın çok iyi oynamaması, Alanzinho ve Yattara'nın da defansif olmaması topa sahip olmayı azaltmıştı. Tüm yetenekli oyuncuları güçlü hale getirip bir arada oynatabilirsiniz. Barcelona böyle oynuyor işte. Ama oraya çıkmak için adamlar 10 sene, 20 sene çalıştı. Bana 'iki ayda bunu yap' diyorlar. Hem bunu yap, hem maçı al, hem oyuncu yetiştir, hem de para harcama. Çok komik bir ülkeyiz. Barcelona bugün hazır kadrosuna en pahalı oyuncuyu katabiliyor. Sen de alttan bir oyuncuyu alacaksın ve çok iyi bir iş çıkartacaksın. Olayın bütününe bakmıyoruz bir türlü. En iyi oyuncuları alalım, bu düzende yine mümkün değil. Barcelona'nın bütün oyuncularını alın Türkiye'ye getirin, yine Barcelona gibi oynayamazlar.”
Bunun nedeninin düzenin olmamasından kaynaklandığını ifade eden Güneş, “Oyuncuyu aldıktan sonra parasını tarihinde veriyor musunuz? Vermiyorsunuz. Niye alıyorsunuz o zaman o oyuncuyu? İlgimiz, övgümüz, her şeyimiz yanlış. Mesela bir oyuncumuz Raul'a karşı iyi oynadığında, dünyanın bütün forvetlerini tutar diyoruz. Ama o maçta Raul'un kötü oynayıp oynamadığına bakmıyoruz. Kriterlerimizin ne olduğu belli değil. Onun için bizim topyekün düşünce devrimi yapmamız gerekiyor” dedi.
Güneş, bunları herkesin konuşması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Bunları ben konuşacağım, sen konuşacaksın, öteki konuşacak. Ama yine tek bir doğru yok. Futbolun güzelliği burada zaten. Bakın ben bunları söylüyorum ama bunların da hepsi doğru değil. Çünkü bir kadın diyor ki, 'Engin'e şans versinler, bu takımı alır götürür.' Diyelim ki şans verdim ve tuttu. O kadın da haklı o zaman. Futbol zaten o yüzden bu kadar fazla konuşuluyor. Barcelona Ibrahimovic'i bıraktı, Afellay'i aldı. Çünkü Ibrahimovic oraya uymadı. Geçmişte ben, Fatih Hoca, Mustafa Hoca gibi teknik adamlar 1990'lı yıllarda oyunculara güven verme açısından çok büyük mesafe aldık. Türkiye'nin çıkış nedenlerinden birisi de buydu. Önemli olan, oyuncu gruplarının kendisine güvenle oynayabilmesi. Ben şimdi de onu yapmaya çalışıyorum. Benim oyuncum genç takımdan gelip rahatlıkla pas yapabilmeli, rakibinden topu almaya çalışmalı. Gücü yettiği kadar, ama yapmalı. Benim başarım o işte. Herkes için şampiyonluk önemli, benim içinse bir araç. Ama bu, 'ben şampiyonluk istemiyorum' anlamına gelmiyor. Şunu vurgulamak istiyorum, şampiyon olsak da olmasak da ben bunu yapmalıyım. Bunu sadece benim değil, herkesin yapması gerekiyor. O zaman bir yerlere gelebiliriz. Çünkü eğitimi gerçekleştiriyorsunuz. İşte o zaman yanlış yapan gidecek, doğru yapan kalacak ve rekabetle ortaya iyi işler çıkacak. Peki, şimdi ne yapılıyor? Ben takımın başına geliyorum, iyi oynamayanı gönderiyorum, yerine yenisini alıyorum, 'Bu takımdan bu kadar olur' diyorum. Bu da bir yöntem işte.”
Türkiye'de altyapıdan fazla oyuncu yetişmediğini söyleyen Güneş, “Maalesef sadece Trabzonspor'da değil Türkiye'nin her yanında aynı durum var. Yıldız oyuncu çıkmıyor. Net cevabını bilmiyorum ama irdelenmesi gerekiyor. Bir tarafında tesisler, eğitim, organizasyon, malzemeler çok iyi olmasına rağmen mevcut düzen içerisinde kaynaklar iyi değil. Bugün aileler çocuklarının futbolcu olmasını istiyor ama oynasın diye değil, para getirsin diye istiyor. Baskı yapıyorlar. Bu çok yanlış” dedi.