Güncelleme Tarihi:
Karşımda güzeller güzeli bir kız… Manken desen değil.
Artist desen o da değil.
Acaba güzellik kraliçesi mi?
Hayır.. Hayır o da değil.
Ama bu kız.
Spor yapmasa.
Basketbolcu olmasa.
Yarışmaya girse…
Kesin güzellik kraliçesi olur.
Kimden mi söz ediyoruz.
A Milli Kadın Basketbol Takımımız’ın yıldızlarından Bahar Çağlar’dan.
İzmirlisin. Genelde İzmir’den hep güzellik kraliçesi çıkar. Sen neden güzellik kraliçesi yarışmasına katılmadın da gittin basketbolcu oldun? Örneğin senin için ‘’Allah’ın boş zamanlarında yarattığı güzellik’’ gibisinden yorumlar var.
-Bunu bana daha önceden Galatasaray’ın fizyoterapisti arkadaşta söylemişti. Hatta dalga geçtiğini sanmıştım. Şaşırdım.. Ufak yaşta kafayı basketbol oynamaya taktığım için aklıma hiç böyle bir şey gelmedi. Ama böyle düşünen varsa teşekkür ederim.
Maçlarda özel seyircin var mı? Senin için maça gelirler mi?
-Evet var. Hem bayan, hem erkek seyircilerim var benim için maça gelen. Hatta şimdi ‘Neden Galatasaray’ı bıraktın. Çok üzülüyoruz’ gibisinden mesajlar da geliyor. Sırf beni izlemek için, sonuçta basketbol izlemeye de geldikleri için bu tarz olaylar beni çok mutlu ediyor.
TV’lerin verdiği maçlarda kameralar hep seni çekiyor. İyi basketbol oynadığın için mi, yoksa çok güzel olduğun için mi?
-Samimi bir arkadaşım var. İnan o da bir gün aynı şeyi söyledi. Şimdi hangi maç bilmiyorum, arkadaşım beni aradı ‘Kameramanı tanıyor musun?’ diye espri yaptı. Anlamadım. ‘Ya Bahar televizyonda sürekli seni izledim. Hep seni gösterdiler’ dedi. Ben maç içinde farkında değilim tabii.
‘Reklamcıların hala fark edemediği güzellik’ diyorlar senin için. Hiç reklam filmi, dizi film teklifi aldın mı?
-Reklamla ilgili bir konu vardı gerçekleşmedi. Şu ana kadar böyle bir teklif de almadım. Nedense bu yöne de hiç yoğunlaşmadım. Olur mu, olmaz mı açıkçası hiç düşünmedim. Böyle bir teklif gelse, bu yoğun tempo içinde yapabilir miyim, açıkçası onu da bilemiyorum.
Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla medyaya röportaj vermekten pek hoşlanmıyorsun. Neden?
-Hoşlanmıyor değilim. Sonuçta bu da yaptığımız işin bir parçası. Ancak sürekli beni çağırdıkları için fazla çıkmak istemiyorum :) Daha arka planda kalmak istiyorum. Nedenini ben de bilmiyorum.
Bizzat gözlerimle gördüm çok güzel futbol oynuyorsun. Daha önce oynamışlığın var mı?
-Futbolu çocukluğumdan beri çok seviyorum. Küçükken mahalle aralarında ‘Japon kale’ tabir edilen maçlar oynardık. Futbol maçı izlemeyi çok seviyorum. Bütün maçları takip edebildiğim kadar izlemeye çalışıyorum. Özellikle de Real Madrid maçlarını. Hatta Real Madrid İstanbul’a gelince gidip seyretmişliğim bile var. Bir de Portekiz-Fransa Avrupa Şampiyonası final maçında öyle bir bağırmışım ki oda arkadaşım Olcay bile korktu.
Belki Galatasaray’da çok antrenörle çalıştın ama Ekrem Memnun seni baştan yarattı diyebilir miyiz?
-Doğrudur. Galatasaray’da çok antrenörle çalıştım. Benim pozisyonumda, yani 3 numaralı pozisyonda çok daha iyi olmam için Ekrem abinin de desteği ve çabasıyla iyi bir noktaya geldiğimi ve aşama kaydettiğimi kabul ediyorum. Ekrem abinin ısrarı ve desteği olmasaydı 3 numaralı pozisyonda bekleneni veremezdim.
21 Nisan 2013. Senin için iyi olmayan bir gün. Play-Off yarı final maçı. Galatasaray, İstanbul Üniversitesi BGD’yi yenip finale kalırken sen rakip takımın oyuncusu Ebony Hoffman ile yumruklaştın ve sonrasında salondan çıkarken cama yumruk atıp elini kestin. Sonrası ise hastane.
-Şu an geriye o günlere dönsek, beni tanıyanlar ‘Yok ya Bahar öyle şey yapmaz’ derler. Aslında maç içinde çok sakinimdir. Düşünün ne kadar sinirlendim ki, bu olayları yapmışım. O gün o oyuncu ile maç içinde diyaloglarım olmuştu. Hakemlere de gittim bir kaç kez şikayet ettim. Sonrası malum. Hiç istemediğim olaylar yaşadım. Hem kendime, hem de ceza alıp, final serisinde arkadaşlarımla olamadığım için takımıma da zarar verdim. Keşke olmasaydı. Sol kolum kesildiği için darbe sinirlerime de geldi. Hala da izi duruyor ve orayı dokununca hiç hissetmiyorum.
Sık sık sinirlenir misin? Bu ilk ve son olayın mı yoksa daha başka bilmediğimiz kavgaların var mı?
-Maçlarda aslında çok sinirli değilim. Az önce de söyledim. Normalde bu kadar tepki göstermem. Bir de normal hayatta trafikte çok sinirli araba kullanırım.
Trafik deyince, çok hızlı araba kullanıyormuşsun?
-Evet. Hızlı araba kullanmayı seviyorum. (Tasvip etmiyorum) Ama annem şimdi bu röportajı okuyunca kesin bana kızacak.
Uzun süredir (8 yıldır) Galatasaray’da oynuyordun. Ama bu sezon sonu ayrıldın. Zor olmadı mı ayrılmak? Kararı nasıl verdin?
-Çok zor oldu. Takımla aramda duygusal bir bağ vardı. Oraya aitsin ve kocaman bir ailenin içindesin. Herkesle, her şeyle bütünleşmişsin. Bu kararı verdikten sonra durgunlaştım. Çok zor bir karar oldu. Düşünsenize. Ben bu takımla 2 Avrupa kupası kazandım. Biri Eurocup, diğeri Eurolig. Birlikte yaşadığımız çok güzel şeyler var. Ama geçmişle yaşanmıyor. Şimdi YDÜBGD’de yeni bir heyecana doğru gidiyorum. Orası da hedefleri olan bir kulüp ve bana güvenerek transfer ettiler. Orada da yeni takımımın başarısı için ter dökeceğimden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu kadar zamandan sonra yeni bir kulüp beni heyecanlandırıyor.
Genelde yaptığın sözleşmelerde bir şekilde Avrupa’ya transfer olma opsiyonunu hep koydurduğunu ama hiç gitmediğini öğrendim. Teklif mi gelmedi? Geldi de parası mı azdı? Ya da ‘Türkiye de oynamak daha iyi, şimdi kim gidecek Avrupa’ya, otur oturduğun yere Bahar mı’ dedin?.
-Sözleşmelerimde opsiyon sadece 1 sene vardı. Ekrem abi Galatasaray’a geldiğinde hedefler yüksek olduğu için Avrupa’ya gitmeye gerek görmedim. Zaten Ekrem abiden önce Eurocup, Ekrem abiyle birlikte de Eurolig’i kazanmak nasıl doğru karar verdiğimin ispatı.
Siz oyuncular bazen acımazsızca eleştiriliyorsunuz. Bu eleştirilerden ders mi çıkartırsın, yoksa hiç kafaya takmaz kendi bildiğini mi yaparsın?
-Öncelikle beni eleştiren insanın kim olduğuna bakarım. Cevap vermeye değer mi, değmez mi? Bizim ülkemizde olaylar farklı işliyor. Eleştiri adı altında çirkinleşenler var. Arkadaşlar geliyor ‘Bak bu senin hakkında böyle böyle yazmış’ diyorlar. Kendimi tutuyorum. ‘Bahar kötü oynadı’ deseler anlarım ve bunun ben de farkında olurum. Bazı kendini bilmez taraftarların da antrenöre, menajere, oyunculara özellikle sosyal medyada yaptıkları hakaretler kabul edilebilir değil. Kimse sahaya kaybetmeye çıkmaz. Hakaret boyutuna varan eleştirileri yapanlara yazıklar olsun.
Yanılmıyorsam, 2008 yılında FIBA tarafından Avrupa’da yılın genç bayan basketbolcusu ödülüne aday gösterildin. Neler hissettin?
-Çok heyecanlandım. Çok gurur verici bir olaydı benim için. Ve geleceğim adına çok önemliydi. Ben ondan 2 sene önce de Ümitler’de ödül almıştım. Avrupa 4’üncüsü olmuştuk. Düşünsenize Avrupa’nın en iyi 5’ine seçiliyorum. Geleceğim açısından çok olumlu bir şeydi. Hala o tarihte bununla ilgili çıkan haberleri saklarım.
Kariyerinde 2 Avrupa Kupası var? Allah olmayana da versin diyor musun?
-Bunlar çok güzel duygular. Hele en sonuncusunda, yani 2014’te Eurolig’i kazandığımızda favori bile değildik. Ekaterinburg hem güçlü bir kadroya sahipti, hem de finalleri kendi evinde oynuyordu. Oynadığımız maçlar, yaptığımız savunma, attığımız sayılar. O kupa ilk günkü gibi aklımda. Çok büyük bir heyecan yaşadık. İnanın insanın şu anda anlatırken bile ağlayası geliyor. Her sporcunun hayali olan bir şampiyonluk bu.
Sen basketbol tarzı olarak kendini kime benzetiyorsun?
-WNBA’deki Lisa Leslie’yi çok beğenirdim. İlk smaç basan kadın oyunculardan olması yıldız takımında oynarken beni çok etkilemişti.
Senin forma numaran ben bildim bileli 9. Allah bilir Lisa Leslie’nin de forma numarası 9’dur?
-Evet bildiniz. Forma numaram hep 9’du. Lisa Leslie’den etkilenerek aynı numarayı kullandığım doğrudur.
Bazı oyuncular maç bitince hemen istatistik kağıdına bakarlar. Sen de öyle misin?
-Benim soyunma odasına gider gitmez yaptığım ilk iş değil tabii ki. Ama fırsat olunca ribaunt almayı çok sevdiğim için ribaunta bakarım. Önce takım istatistiği. Sonra kendi istatistiğime bakarım tabii.
Bildiğim kadarıyla ailene çok düşkünsün. Onlar İzmir’de, sen buradasın. Günde kaç kez annen ve babanla konuşuyorsun?
-Benim aileme olan sevgim çok farklı. Sabah, öğle, akşam ya telefonla, ya kamera ile görüntülü, hatta çoğu zaman face time yaparak konuşuruz. Onlar için yapamayacağım şey yok. Ben basketbol oynamaya Adana’ya çok küçük yaşlarda gittim. Yani onlardan ayrıldığımda daha çok ufaktım. Bu yüzden annemi, babamı, erkek kardeşimi çok özlüyorum. Yazın ben İzmir’e giderim, kışın onları yanıma alırım. Babam gider gelir, annem kışın hep yanımda kalır. Büyük zevk alırım yanımda olmalarından. Annem geldiğinde yemek de yaptığından değmeyin keyfime.
Sosyal sorumluluk projelerinden birinde yer almak istesen neyi seçerdin?
-Lösev’e zaten üyeyim. Elimden geldiğince bağış da yaparım. Geçen sene Galatasaray’da oynarken kimsesiz çocuklar yurduna gitmiştik. Orada bebekleri görünce çok kötü oldum. Onlara hep destek olmayı isterim.
Diyelim ki bu projelerin birinde şarkı söylemen gerek. Yanına düet yapmak için kimi istersin?
-Sezen Aksu olabilir. Ya da sesi tok biri. Benim sesimi bastıracak.
Konuk olarak bir diziye katılmak istesen bu hangisi olur?
-Paramparça ya da Kara Sevda olabilir.
TV de en çok ne izlersin?
-Bu iki dizinin yanı sıra Survivor.. Hatta ileride Survivor’a yarışmacı olarak da katılmak isterim. Ama diskalifiye olurum diye de korkuyorum. Semih gibi biri çıkar beni bir kızdırır, kendimi tutamam.
Sinemaya gittiğinde en çok hangi tarz filmleri izlemekten hoşlanırsın?
-Ben genelde yaşanmış hikayelerden etkileniyorum. Ve bu tarz filmleri izlemekten hoşlanıyorum. Aksiyon ve polisiye tarzı filmler de hoşuma gider.
Vazgeçemediğin 3 şey say desem.
-İlk sırada ailem ve tabii ailemden sayılan köpeğim Jüliet. İkinci olarak basketbol ve son olarak da İzmir.
Nefret ettiğin 3 şey?
-Yalandan, yalan söyleyenden ve iki yüzlü insanlardan nefret ederim. Dürüstlükten asla vazgeçmem.
Hayal kurar mısın?
-Hedeflerime varmak için hayal kurarım tabii.
Boş gününde fırsat buldukça ne yaparsın?
-Off günümde, güne erken başlamak isterim. En geç 09.30 gibi yataktan kalkarım. Dışarıda kahvaltı etmeyi, özellikle deniz kenarında kahvaltı etmeyi çok severim. Sinemaya gitmek ve dolaşarak alış veriş yapmak en büyük hobimdir ve beni çok rahatlatır.
Kendine bakar mısın? Yani şöyle daha da güzel olayım, saçtı, makyajdı falan.
-Kampta Olcay’la ikimizin kaldığı odaya girince masanın üstü makyaj ve kozmetik malzemeleri ile doludur. Onunla yüzümüze maskeler yaparız. Cilt bakımına önem veririz, peeling yaparız. Esra’ya saçımı ördürürüm. Bir gün Arzu abla (Menajer Arzu Özyiğit) odaya girdi, ‘Aman Allahım bu ne?’ diye şaşırdı. Aslında sen bizi Şaziye’ye sor. Odanın durumunu o anlatsın.
(Burada hemen Şaziye İvegin Üner’e soruyoruz: Bahar’ın odasına girince ne görüyorsun?
-Güzellik salonuna girmiş gibi oluyorsun. Olcay’la birlikte kalıyorlar odada ve hiç boş yer yok. Kozmetikten masanın üstü gözükmüyor. Kaldı ki bunların hepsini de kullanıyorlar. Emin olun bu kızlar yaşlanmaz..)
Bir köpeğin var. Adı Jüliet. Köpek sevgisi nereden geliyor?
-Sokak köpeklerine ayrı bir zaafım var. Karda kışta beslerim. Kışın annemle Yeşilköy’de oturduğum evin oralarda bütün köpekleri besledik. Kendi köpeğim zaten yanımda. Yazın onu da İzmir’e tatile götürürüm. Maçlar ve deplasmanlar dışında yanımdan hiç ayırmam. Aramızda çok ayrı bir bağ var.
Olimpiyat kadrosunda olmak nasıl bir duygu? Sen bu duyguyu üst üste ikinci kez tadıyorsun.
-Çok gurur verici bir olay. Olimpiyat deyince her şeyi unutuyorsun. Bütün dünyanın en iyileri orada ve aralarında sen de varsın. Düşünsenize. Bayrağımızı orada temsil etmek çok büyük bir olay ve ayrı bir gurur vesilesi. Allah inşallah 3’üncü kez olimpiyatlara gitmeyi de bana nasip eder. (TBF)