Güncelleme Tarihi:
ONUN maçlardaki görüntüsüne bakıp aldanmayın. Türk basketbolunun Ömer Aşık (2.13 metre) ile birlikte en uzun oyuncusu olan Semih Erden (2.14 metre), Bogdan Tanjeviç’in adeta stres topu... Oyun içinde işler kötü gitti mi, fatura adresi olur Semih! Belki kişinin görüntüsü, aynasıdır ama Semih gerçekte çok farklı biri.. Tembel, bitkin, oldukça rahat ve stressiz gibi görünse de onun iç dünyası bir başkadır.
Diyaloğun bir çeşidi
Tanjeviç bir röportajında, gerek milli takımda, gerekse Fenerbahçe Ülker’de antrenmanlarda ve maçlarda en çok bağırdığı, kızdığı oyuncu olarak onun ismini verirken, “Semih bazen oyun içinde uyur. Beni en çok sinirlendiren hali budur. O zaman ben de onu uyandırmak için bağırırım” demişti.
Peki, Semih Erden’in Bogdan Tanjeviç ile arası nasıl? Hocasının kendisine bu kadar çok bağırmasını nasıl karşılıyor? Bu soruların cevaplarını bizzat Semih’in ağzından aldık...
“Tanjeviç ile baba-oğul gibiyiz. Bana bağırmasının, öfkelenmesinin nedeni konsantrasyonumun düşük olduğu anlarda beni uyandırmak istemesidir. Bu, Tanjeviç’in tarzıdır. Dışardan belki kötü anlaşılıyor ama bu bir oyuncunun, antrenörü ile arasındaki diyaloğun bir çeşididir.
Doping etkisi yapıyor
Bana bağırınca onun istediği şeyi tam olarak yapamadığımı anlıyor ve işte o zaman uyanıyorum. Koç bağırınca silkeleniyorum; işte o bağırma ve kızma, bana inanılmaz bir doping etkisi yapıyor. Azarı işittikten sonra, o ana kadar yüzde 40-50 olan tempom yüzde 100’e çıkıyor. Çünkü o, benim büyük potansiyele sahip olduğumu biliyor ve bana inanıyor. Ben de kendisine inanıyorum. Ama şu var; Tanjeviç bazen de bana boş yere de bağırıyor. Kafası bir şeye takılıyor, öfkesini benden çıkarıyor, rahatlıyor. Çok kişi bana, Tanjeviç’in ne tür küfürler ettiğini, bu sinirli ve öfkeli anın sonunda dayak yiyip yemediğimi bile soruyorlar. Yok öyle bir şey. Kimi antrenör bağırarak oyuncusunu ateşler, kimisi de oyuncuyu rakibinden aşağılayarak kamçılar.
Hırçındım, sakinleştim
23 yaşında genç bir insan olarak niye ben bu kadar sakinim diye kendimi sorgulamadım hiç. Allah beni böyle yaratmış. Fenerbahçe Ülker’e geldiğim ilk yıl benim için ‘çok hırçın, sinirli, her yere saldırıyor’ diyorlardı. Fakat son iki yıldır da ‘siniri alınmış sanki, dünya yıkılsa umrunda olmayan, hiçbir şeyi takmayan ve rahat’ bir Semih tablosu çizdiğimi söylüyorlar.”