Güncelleme Tarihi:
"Florya’da görev yaptığım apartmanda oturan Mehmet Ekici’nin şike davasının hâkimi olduğunu gazeteden öğrendim. Kendisine, ‘bu, siz misiniz?’ diye sordum. ‘benim’ dedi. Sonra her gördüğümde ona söylendim, ‘sen nasıl Aziz Yıldırım’ı şikeyle suçlarsın’ diye. Benden kaçmak için apartmana arka yoldan giriyordu. Evimize yakın olduğu için oğlum Aziz Yıldırım’ı Galatasaray’ın Florya’daki futbol okuluna götürdüm. Görevli, ‘bunu kabul etmezler’ dedi, almadı.
Bizim meslek için sıkça kullanılan ifadelerden biri de; ‘haberin gazetecinin ayağına gelmesi’ deyimidir. Bugün bizim başımıza gelen de, bir nevi böyle bir şey. Hele hele kimsenin evden çıkamadığı, haliyle futbol dünyasında da yaprak kımıldamadığı bir yerde, 300 metre ötede manşetlik habere ulaşmak !... Valla, vahada su bulmak gibi... Kısmet işte!.. Akşam sularıydı... Hanım, “Ekmek” dedi. Biz de her zamanki gibi “Baş üstüne!” diyerek çıktık kapıdan. Bu tip durumlarda fırın tercihi elzem, bence. Biraz yol var ama olsun. ‘Spor olur en azından’ diyerek koyulduk yola. Biraz hızlı gidip gelmişim galiba, nefesleneyim diye hemen bizim siteye bitişik, dış ticaret işi yapan ve home ofis çalışan Fatih arkadaşıma (Terzioğlu) uğradım, iki dakikalığına. 2 dakika dedik inanın 42 dakikayı buldu. Hoşbeş sohbet derken, “Bak seni kiminle tanıştıracağım” diyerek telefona sarıldı Fatih. “Dursun kardeş, müsaitsen oğlanı da alıp iki dakika yukarı gelir misin?” dedi. Merak ettim, “Kim?” dedim. Gülerek, “Gelince görürsün” dedi.
‘Siz kimsiniz, ne iş yaparsınız?
Neyse, kapı çaldı bir adam ve 13-15 yaşlarında bir çocuk girdi içeri. Bizim Fatih, “Bak Dursun kardeş sana bahsettiğim gazeteci arkadaşım bu” diyerek beni gösterdi. Merakım iyice arttı, “Hayırdır, Dursun kardeş kim?” deyince gülerek, “Kendin sor, anlatsınlar” dedi. Ama hem bizim Fatih’in hem de Dursun beyin sürekli tebessüm içinde olmaları dikkatimi çekmişti. Tuhaf gelmişti bana. İçimden de, “Galiba eski bir futbolcu veya futbolcu yakını ki, Fatih apar topar bizi bir araya getirdi” diyerek, “Dursun kardeş siz kimsiniz, ne iş yaparsınız?” dedim, cevabı ilginçti. “Kapıcı” dedi. Şaşırdım.
‘KiMiN KAPICISIYMIŞ, SOR!’
“Kapıcı, kapıcı...” diye tekrarladı. “Gerçek mi, yoksa şaka mı?” deyince arkadaşım Fatih söze girerek, “Gerçek ama kimin kapıcısıymış bir sor” dedi. Bu defa Dursun bey (Bozacıoğu) sözü alarak başladı anlatmaya:
FANATiKLiĞiN BÖYLESi
“BeN bu binada çalışmayalı başlayalı çok olmadı. Binaya geldikten sonra Fatih beyle (arkadaşımla) tanıştım. Kendimden ve çalıştığım yerlerden filan bahsedince bana ‘Seni bir spor yazarı arkadaşım var, onunla tanıştıracağım’ diyerek sizi anlattı. Kısmet bugüneymiş. Ben koyu bir Fenerbahçeliyim. Benimkisi fanatiklik filan değil, felaket derecede! Mesela oğlumun adını Aziz Yıldırım koydum” dedi.
Ben de buluşmanın gerekçesini anlayarak, haliyle, “Tamam Dursun kardeş, inşallah bunu gazetede bir haber yaptırırız” dedim. Ne bileyim, Dursun beyin bu söylediğinin, bundan sonra anlatacaklarının yanında devede kulak kaldığını!..
‘SÖZDE ŞiKE DAVASININ HÂKiMi iLE AYNI YERDE OLMAK...'
FANATiK F.BAHÇELi’NiN BAŞINA GELENE BAK!
Tabii benim bu durumum onları biraz daha tebessüm ettirdikten sonra bu defa Fatih söze girerek, “Sor bakayım kimin kapıcısıymış?” deyince biraz daha merakım arttı ve Dursun beye dönerek, “Hayırdır, kimden bahsediyor?” diye sordum. Dursun Bozacıoğlu, “Hani bizim dava vardı ya sözde şike davası, onun hâkimi Mehmet ekici... Ondan bahsediyor, daha önce onun binasında kapıcıydım” diyerek başlıyor anlatmaya:
“Tahir Bey, bu binadan önce Florya’da çalışıyordum. Dayan Apartmanı’nda. Hani o bizim şike davası var ya, ona bakan hâkim Mehmet Ekici’nin kapıcısıydım. Düşünebiliyor musunuz, benim gibi fanatik bir Fenerbahçeli’nin o süreçte o hakime kapıcılık yapması! Kader işte... Ben de zaten onun bizim apartmandaki Mehmet ekici olduğunu duruşmaların başlamasından çok sonra öğrendim. O da şöyle oldu... Malum, gazetelerde dava ile ilgili haberler filan yer alıyordu ama hâkimin resmini filan yayınlamıyorlardı. Mehmet Ekici ismini okumuştum ama hiç tahmin etmedim bizimkisi olduğunu.
Olsa bana söyler diye düşünmüştük. Sanırım dava görülmeye başladığından (duruşmalar) 2-3 hafta sonra gazetelerde duruşma salonundan kara kalem çalışma resimleri vardı. Oradaki hâkimin resmi dikkatimi çekti. Hâkim bizim Mehmet Ekici’ye çok benziyordu. ‘Allah Allah isim aynı, resim de aynı gibi’ diyerek sabırsızlıkla Mehmet Beyin akşam eve dönüşünü bekledim. Kapıdan girince elimde gazete ve o resim dönerek, ‘Mehmet Abi, bu siz misiniz?” deyince gülerek, “evet” dedi.
YILDIRIM’IN AVUKATLARI BENi BU KADAR TERLETMEDi
“MeHMeT ekici, benim Fenerbahçeli olduğumu biliyordu ama ne denli fanatik olduğumu bilmiyordu. Ben o gün başladım ona söylenmeye ve her gördüğümde söylendim, ‘Abi, sen nasıl Aziz Yıldırım’ı şikeyle suçlarsın. Aziz Yıldırım şöyle başkan, böyle başkan’ diye. Sitem ediyordum... Bu diyaloglar ve tepkimin dozu artınca benden kaçmaya başladı, binaya çaktırmadan arka yoldan girip çıkıyordu. Ama ben yine arada sırada yakalayıp söyleniyordum. Bekliyordum her gün onu. Bir gün ‘Ya bunları yapan adam o Denizli’deki bir maçı da hallederdi, olur mu böyle şey hâkim bey’ deyince, ‘Bırak Allah aşkına Dursun kardeş, Aziz Yıldırım’ın avukatları beni bu kadar sıkıştırmıyor’ diye bana tepki göstermişti yarı ciddi yarı şaka.” Ardından şu soruyu yönelttim:
TAHLiYE KARARI VERiNCE...
Tahliye kararı verdiği gün bir diyaloğunuz oldu mu? “Oldu. Tahliye kararı verdikten sonra o akşam geldi bana ‘Artık bana bir teşekkür borçlusun, bir baklava tatlı alırsın’ diye takıldı. ‘Teşekkür etmeyecek misin?’ dedi. Ben de ‘Abi ne teşekkür edeceğim, beraat vermedin ki adam çıktı ama yine şikeci gibi devam ediyor. Aklamadın ki’ diyerek karşılık verdim. Adam teşekkür beklerken bunları duyunca bozuldu tabii!”
OĞLUMUN ADINI DEĞiŞTiRMEK ZORUNDA BIRAKMA BENi
“Peki, Mehmet Ekici oğlun Aziz Yıldırım’dan haberdar değil miydi?
“Hayır. Tabii oğlum 2012’lerde 7 yaşlarında filandı. Okula ve futbola gittiği için onunla tanışmıyordu. Görüyordu ama aralarında hiçbir diyalog yaşanmamıştı dava bittiği güne kadar. O, akşamları yemekten sonra hemen her gün yürüyüşe çıkıyordu. Bir akşam denk geldik, benim çocuk da yanımdaydı. Mehmet Ekici’ye dönüp ‘Abi, bütün Fenerbahçeliler senin iki dudağın arasından çıkacak söze bakıyor, bunun adını değiştirmek zorunda bırakma beni’ diyerek yanımdaki oğlumu gösterdim. ‘Kimin, kimin’ dedi? Çünkü oğlumun yanında bir de kedi vardı. ‘Kedinin mi?’ deyince. ‘Hayır, benim oğlanın adı Aziz Yıldırım’ dedim. Şaşırdı, ‘Nasıl yani?’ dedi. ‘Ya Dursun kardeş desene bana, oğlumun adı Aziz Yıldırım diye... Ben alıp onu Aziz Yıldırım beyin kucağına verirdim’ dedi. ‘Abi, ben Aziz Yıldırım hayranıyım ve oğlumun ismini Aziz Yıldırım koydum ama bu çocuk şu davanız yüzünden okulda bir sürü sıkıntı üzüntü yaşıyor” deyince çocuğun başını okşadı ve gitti.”
SAVCI BERK VE HâKiM EKiCi HEP KOL KOLAYDI
"Şike davasının savcısı Mehmet Berk sık sık bizim hakimin yanına gelirdi, yürüyüş yaparlardı kol kola. Haftada 1-2 gün top oynarlardı"
Bu süreçle ilgili hiç gözüne takılan bir şey oldu mu, hâkimle ilgili?
“Tabii o günlerde yanına gelip giden ve birlikte yürüyüş yaptığı arkadaşları vardı Mehmet Ekici’nin. Mesela sonra fark ettik, resmini görünce savcı Mehmet Berk sık sık bizim hâkimin yanına gelirdi, yürüyüş yaparlardı, kol kola. Top oynamaya giderlerdi. Haftada bir iki gün. · Peki senin bu oğlan o süreçte nasıl etkilendi bu olaylardan? Oğlum 6-7 yaşlarındaydı o zaman. İlk 2-3 ay onu televizyondan uzak tutmaya çalıştım. Çünkü sürekli Aziz Yıldırım’la ilgili şike haberleri geçiyordu. Ama bir süre sonra kendisi duymuş, bir akşam gelip bana ‘Aziz Yıldırım başkan şike mi yapmış baba?’ diye sordu. Okulda arkadaşları kızdırmış onu. Ben de ‘Yok oğlum şike değil, başka bir mesele’ deyip geçiştirmeye çalıştıysam da, o bu nedenle bir travma yaşar gibi oldu.
DAVA SÜRECiNDE OĞLUMU ÇOK AĞLATTILAR
Peki bu çocuğun adını Aziz Yıldırım koymak neden? Futbolcu isimleri filan varken?.. “Benim çocuk 2005 doğumlu. Aziz Yıldırım o doğduğunda 7 yıllık başkandı. Aziz başkan Fenerbahçe için çok şeyler yaptı. Kulübü kalkındırdı. Bundan dolayı adama özel bir sevgim vardı. Bir de oğlumun adı gerçek bir Fenerbahçeli’nin ismi olsun dedim. Mesela bir futbolcu ismi koyuyorsunuz adam profesyonel, sonra gidip başka yerlerde ekmeğini kazanıyor, oralı oluyor. Ama başkanlar öyle değil. Eşim de “Olur” dedi ve oğlumuzun ismini Aziz Yıldırım Bozacıoğlu yaptık. Tabii şike davası sırasında bunun ciddi sıkıntısını yaşadık. Oğlumun çok ağladığı oldu. Okulda kızdırdılar, o gelip evde ağladı.”
GALATASARAY TESiSLERiNE GiREMEYiNCE UZAKTAKi FENERBAHÇE OKULUNA GiTTiK
Aziz Yıldırım’ın futbolla arası nasıl? “Tabii çocuğum futbol oynasın istiyordum. Biz Florya’da oturuyorduk işimizden dolayı. Çocuğu Fenerbahçe Futbol Okulu’na vermek istedim ama bize en yakın yerleri Sefaköy’deydi. Arabam da yok. Çocuğu getirip götürmek zordu. Bizim de oturduğumuz ve görev yaptığım binanın 500-600 metre yukarısı Galatasaray’ın Florya tesisleri. ‘Olsun, ilk yıllarında büyüyene kadar burada oynasın’ diye oğlanı alıp kayıt için Galatasaray Florya Tesisleri’ne götürdüm. Neyse, içeri gireceğiz, işlemleri yapıyoruz o sıra kimliğini verince oradaki sorumlu kişi, bana dönüp, ‘Ben çocuğu içeri alırım almasına ama kabul etmezler, en iyisi sen al başka yere götür’ dedi.
ŞiMDi FENERBAHÇE FUTBOL OKULU’NDA
Biraz ısrar ettim... ‘Arkadaş boşuna ısrar etme, ben alsam da sonra sıkıntı olur, alamam’ dedi. Anlayacağınız kapıdan içeri sokmadılar bizi. Sonra, Fenerbahçe Futbol Okulu’na verdim Aziz’i. Mecburen her gün Sefaköy’e gidip geldik. Şimdi Beylikdüzü’nde işe başlayınca Kavaklı’daki Fenerbahçe Futbol Okulu’na gidiyor. Tabii şimdi oynadığı takımda bu defa Aziz Yıldırım olunca ismi bir sempati oluyor ona karşı.”