Güncelleme Tarihi:
Marmara Üniversitesi Hareket ve Antrenman Bilimleri Anabilimdalında doktora yapan Bülent Kayıken, yaptığı açıklamada, Türkiye liglerindeki takımların dayanıklılıklarının ve dar alanda oyunu kontrol edebilme becerilerinin, Avrupa takımlarının oransal olarak yüzde 22–43 daha gerisinde olduğunu ifade etti.
Türkiye liglerindeki oyuncuların, Avrupalı meslektaşları ile karşılaştırıldığında, aynı fiziksel zorlanma düzeyinde, yüzde 22–43 daha az alanı kontrol edebildiğini belirten genç teknik adam, bunun sonucunda da Türkiye'de kulüplerin takım halinde savunma ve hücum yapamadıklarını kaydetti.
Avrupa liglerindeki takımların minyatür kaleli dar alan antrenmanlarında 3'e 3 oyun için 20x30, 4'e 4 için 28x40, 5'e 5'te ise 40x50 metre ölçülerinde sahanın kullanıldığını belirten Kayıken, “Türkiye'de ise futbolcular, idmanlarda 3'e 3 oyun için 18x26, 4'e 4 için 23x28 ve 5'e 5'te ise 32x42 metrelik alanlarda Avrupa'daki oyuncuların nabız değerlerine ulaşıyor” değerlendirmesini yaptı.
Bülent Kayıken, çalıştırdığı takımlarda görev aldığı 300 antrenmanda yapılan “dar alan çalışmaları”ndan elde ettiği veriler ile Avrupa kulüplerinin maç istatistiklerine ilişkin yaptığı karşılaştırmada, Türkiye'deki futbolcuların, Avrupa'daki meslektaşlarına oranla “yüzde 20 daha az doğru pas, yüzde 35 daha az golle sonuçlanan atak, yüzde 25 daha fazla mücadele ve yüzde 20 daha az topla buluşma” sonuçlarına ulaştığını açıkladı.
Türkiye liglerindeki oyuncuların “dar alan çalışmaları”ndaki topla buluşma sayılarının, Avrupalı meslektaşlarına göre yüzde 20 daha düşük olmasına karşın, topla oynama sürelerinin yüzde 25 daha fazla olduğunu vurgulayan Kayıken, “Yani Avrupalı futbolcular oyunu 'kontrol pas' ya da 'tek pas' ile oynayıp, topu koşturuyorken, Türkiye liglerindeki oyuncular topla gereksiz oynayıp, zaman harcıyor ve kendini yoruyor; daha fazla ikili mücadeleye giriyor, sürekli tempoyu düşürüyor ve daha fazla top kaybediyor” dedi.
Doktorası için veri kaydetmeye Malatyaspor'da başlayan İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Erzurumspor, Orduspor, Konya Şekerspor, Kasımpaşa ve şu an görev aldığı Gençlerbirliği takımlarındaki görevlerinde tezini geliştiren Bülent Kayıken, çalışmaları sonucunda karar kıldığı antrenman sistemini, ilk kez teknik direktörlük yaptığı Beşiktaş A2 takımında 2010-2011 sezonunun ilk devresinde uyguladı.
“Yetenekliyiz ama iyi pas yapamıyoruz”
Antrenmanlardaki “dar alan çalışmaları”nı, “müsabakaların küçük bir benzeri” olarak tanımlayan Kayıken, Türkiye'de yetişen futbolcuların yetenekli, ancak top kontrol ve pas becerisinin gelişmemiş olduğu yorumunu da yaptı.
Akademik çalışmalarından elde ettiği bilgiler ve tecrübesiyle, teknik direktör Fuat Çapa ile birlikte şu an Başkent temsilcisinin başarısı için uygulayan Bülent Kayıken, futbolcunun oyuna özgü dayanıklılık düzeyinin gelişmesinde, yalnızca koşu ya da kondisyon yüklemesinin değil, “dar alan çalışmaları”nın da önemli olduğunun altını çizdi.
“Top kontrol” ve “pas becerisi”nin futbol oyunun temeli olduğu kabulüyle tezine başlayan Kayıken, Türkiye'de yetişen futbolcuların bu konularda büyük eksikliklerinin bulunduğuna değinerek, şöyle devam etti:
“Bu eksiklik pas trafiğinde gecikmeye sebep oluyor. Bir takım toplam 7 oyuncuyla hücum ederken, kalitesi düşük pas yüzünden her oyuncuda yarım saniye rötar olsa top, gol vuruşu yapacak oyuncuya 3,5 saniye gecikmeyle ulaşır. Kalesini savunmaya çalışan futbolcu, günümüzdeki çalışmalarla 3,5 saniye içinde 30 metreye kadar yer değiştirme gücünü antrenmanlarla kazanabiliyor. Yani rakip, 3,5 saniye içinde savunmaya gömülebilir ve artık siz için çok fazla alan kalmamıştır.
Türkiye'de yetişen futbolcu yetenekli, ancak iyi pas yapamıyor. Değim yerindeyse, Avrupalı topu koşturuyor, bizimkiler kendini yoruyor. Öncelikli olarak, pas kalitesinin yükselmesine dair uzun vadeli bir program yapılmalı. Önemsenmeyen pas, her şeyin başlangıcı. Top kontrol becerisi ve iyi pas, oyunu hızlandırır. Hızlı oyun, tempo ve mücadele düzeyi yüksek karşılaşma demektir. Tempolu antrenman yapan futbolcuların fiziksel ve oyunsal becerileri gelişir. Bu süreç sonucunda ligin temposu da yükselir. Takımların oyun kalitesi artar ve bir 'futbol ekolü' oluşur. Amaçlanması gereken de budur.”