Güncelleme Tarihi:
Bu hafta dikkatimi çeken ilk şey Skibbe' nin tercümanı diğeri ise Hürriyet' in internet sayfasındaki okuyucuların derbiyle ilgili yorumlarıydı. Tercümanlıktan basın danışmanlığına yükselen arkadaştan başlayalım. Skibbe masa başındaki yerini almış tecüman arkadaşımızla beraber soruları bekliyor. Basın mensubu arkadaşlardan biri Metalist maçından önce Ertuğrul hocayla görüşmesini belirtiyor ve bu görüşmeyi soruyor. Tercüman arkadaş soruyu bambaşka bir yerden anlayıp alakasız bir soru sorunca bambaşka bir cevap çıkıyor. Bir şey olmamış gibi diğer soruya geçiliyor, Skibbe' nin performansı için başarısız yorumu yapılıyor diye soruyor muhabir. Tercüman bu sefer kim söylemiş bunu diyor. Şaşıran muhabir ben söyledim diyor. İçerde bir soğukluk, toplantı iyice çileden çıkıyor Skibbe aptalca bir soru diyor geçiyor. Uzun zamandır gördüğüm en ilginç basın toplantısıydı. Kötü muhabir, agresif tercüman, her şeyden habersiz teknik direktör ve bir kulübün farkında olmadan dağılan imajı beni düşünceler alemine götürdü yine...
Dinçer Oruçoğlu yazıyor |
Bu haftanın diğer olayı doğal olarak derbiydi. İzledik, ağladık, güldük sonrada içimizi internet sayfalarına döktük. Hemen hepsini okumaya çalıştım. Hepimizin futbolla ilgili söyleyecek sözü var, hepimiz futbolu önemsiyoruz ama futbol bizim için “futubal” olsa daha iyi olmaz mı ? O da ne demeyin. Daha önce hepiniz duydunuz. Kimimiz Didi' den kimimiz Parreira' dan Pele' den Alex' den Roberto Carlos' tan. Brezilya' nın futbolu “futubal”. Bu telaffuzu ilk duyduğum da söylenişi çok hoşuma gitmişti, zaman geçtikçe aramızda sadece kelime telaffuzu farkı olmadığını da öğrendim. Dünya şampiyonu, futbol efsaneleri çıkaran bu ülkenin bizden farklı yaptığı şey neydi de bizim futbolumuz onların “futubal” ı gibi olamamıştı. Çok bilinmeyenli bu denklemin benim için en önemli ayağı “ruhu”. Yorumlarınızı okudukça da bu ruhun bizden gittikçe daha da uzaklaştığını görüyorum. Hepimiz kamplara ayrılmışız işlemeyen bir sistem için birbirimizi suçluyoruz. Federasyona para gitti, orta saha iddaa oynadı, hakemler telefonla arandı, futbol ruhu oldu tuz ruhu. Bırakalım birbirimizi suçlamayı, kamplara bölünmeyi, takım partizanlığı yapmayı “futubal” ın peşinden koşalım. Sağından atıp solundan geçen adamı, kaleciyi bakkala gönderen forveti, rakibin belini kıran orta sahayı kutsayalım. Bir kere bu anlayışı oturttuk mu, futbolun başına çöreklenmiş bizi futbol izlemekten soğutan adamlardan kurtulmamız o kadar kolay olacaktır.
Şimdi güzelce youtube'a girin. Hazır başbakanımız da izin vermişken birkaç güzel gol birkaç güzel hareket izleyin. Sonra yazıklarımı bir daha düşünün. Eminim size iyi gelecek...