Güncelleme Tarihi:
Kocaman'ın konuşmasından satırbaşları:
"Yapısal olarak milli takım söz konusu olduğunda çok konuşmayan çok fazla işin içine girmek istemeyen birisiyim. Herkesin kendi rotası var.. Ama Abdullah Avcı'ya bir sitemim var...
Danimarka karşısında beş oyuncumuz oynadı. Üç tanesi 90 dakika oynadı. Özellikle Hasan Ali ve Gökhan Gönül oynadığı maç sayısı ile neredeyse şimdiye kadar bir sezonluk maç oynadılar. G.Saray maçını Cuma'ya aldırdı. Keşke bize de sorsalardı maçımızın pazara alınmasını talep edebilirdik. Bu oyuncularım çok yoruldu. Avrupa maçımız perşembe günü olduğu için böylece oyuncularımı 1 gün daha fazla dinlendirebilecektim. Yoksa Abdullah Avcı'nın kadro tercihlerine her zaman saygım var. Ama maçımız pazar gününe alınsaydı bu tercihleri konuşmak zorunda kalmazdık."
Milli takımla ilgili serzenişte bulunurken, grup maçlarına da gönderdiğimiz oyuncularda sakatlıklar oldu. Tek kelime şikayet etmedim. Ama dünkü konu çok farklı. Maç planlaması ile ilgili bana danışılmaması sıkıntılıydı. Geçen sefer tek kelime etmedim.
"BİZİ ÇOK YIPRATTILAR"
Bu sezon başında özellikle saha dışında zorlu maçlar olmasını bekliyordum. Mesai arkadaşlarıma da bunu anlatıyordum. Özellikle sezon başladıktan sonraki 1-2 aylık dönemde dış güçler tarafından daha yoğun bir şekilde yıpratılacağımızı tahmin ediyordum. Öyle de oldu, hala da devam ediliyor. Bu dönemde üst düzey maçlar oynadık. Birincisi Vaslui'yi geçtik. ikincisi tamamen Spartak Moskova maçına yoğunlaştık. O dönemde şunu söylemeye çalıştım; 3 Temmuz geçti, 2 Temmuz'a dönme maçı buydu. Hatta Galatasaray maçını bile Spartak maçı için bir hazırlık maçı olarak gördüm. Spartak Moskova maçı kulüp için çok önemliydi. Ona odaklanmaya çalıştık. Ama benim de karıştığım bazı olaylar oldu. Bu olaylar maçın önüne geçti. Çok önemli olan bir maç öncesinde olan olayların maçın önüne geçmemeliydi. Belki de maçı kaybetmemizdeki faktörlerden biri oldu.
"SORUNLAR YUMAĞININ ARTMASI PERFORMANSIN ÖNÜNE GEÇTİ"
Sezona öncesi düşüncelerimizin dışına taşan bir transfer dönemi oldu. Ayrılan, gelen oyunculara bakınca kurulmuş bir düzenin dışına çıktık. Sorunlar yumağının artmasıyla da sorunlarımız performansın önüne geçti. Bu nedenle sonuçlar istediğimiz gibi olmadı. En büyük sorunumuz sakatlıklar oldu ve beklenmedik sakatlıklar bizim geri dönüşümüzü geciktirdi.
"OYUNU SOĞUTMA ADINA TAKTİKLER GELİŞTİRİYORLAR"
Futbolun sihri topun oyunda kaldığı anlardır. Bu süreyi uzatmalıyız. Ama oyunu soğutma adına o kadar fazla yeni taktikler gelişiyor ki topun oyunda kaldığı süre azalıyor. Bu da seyircinin zevkinden çalmak oluyor aslında. Topun bizde kalma süresi arttıktan sonra topun hızının da arttırılması gerekiyor.
Tüm antrenörler topun hızlı kullanılmasını isterler. Oyuncuların bunu yapması da bir süreçtir. "Topu tutuyorsun da ne oluyor" şeklinde düşünceler var. Topu ayağında tutarsan bunun üzerine her şeyi inşa edebilirsin. Nasıl efektif olabiliriz diye topu tutmadan düşünemeyiz. Oyunun ana yeri de burası. Oyun ne kadar sonuca yönelik bir hal alsa da futbolun özü topu kullanabilmektir. Her takım futbolu bunu üzerine inşa etmeli. Önce topu tutalım sonra onun kalitesini nasıl arttırırız diye düşünebiliriz. Takım bu sene geçen seneki ortalamaların üzerine çıkacak gibi bir sinyal veriyor. Esas sistem de bu zaten. Oyuncu kadromuz da buna çok uygun. Çok gel gitler oldu ama tekrar bunların içine girmezsek kaliteyi daha da arttıracağız.
"LÜTFEN BİRAZ SAYGI"
Benimle ilgili söylenenlerin yanında biraz alaycı şeyler de var. Ben 29 yıldır futbolun içindeyim. Hayret ediyorum ve utanıyorum. Böyle konuşulmamalı. Tabii ki futbol koşmak değil. Oynadığım yıllarda teknik kısımdaydım. Antrenörken de bu oyun nasıl oynanır kısmına çok çalıştım. Ağız kıvırarak söylediklerinde insan utanıyor. Futbol tabii ki koşmak değil ama koşmadan da oynayamıyorsunuz. 15-20 dakika oynarsanız bunun sonunda rakibiniz yavaş yavaş topu sizden alır tekniğinizde bir anlam teşkil etmez. Futbol koşmak değil ama koşmakla başlar. Futbol bilinmezlerle dolu bir oyun. Takımdaki yük dağılımı eşit hale gelmeye başladı. Bu eşit olmayınca diğer taraflarda kopmalar başlıyor. Sonra da takımlardaki erimeler başlıyor. Bizim en büyük avantajımız burada olacak. Enerji dağılımında eşitlik var. Oyuncular da enerjilerini pozitif şekilde kullanıyorlar. Şu anda çok da iyi değiliz ama iyi yola ilerliyoruz. Çok doğru işler yaparsınız ama topun canı istemez ve girmez. Topu tut sonra gücün varsa kaliteyi üstüne ekle. Futbol tabii ki koşmak değildir ama önce koşmaktır. Diğer takımlarla olan farkları ortadan nasıl kaldırabiliriz diye düşünüyoruz. Ama lütfen biraz saygı.
"İNSANI ÜZEN ŞEY AKIL DIŞI DAVRANIŞLAR"
Total koşu çok önemli. En önemlisi bu. Artık özellikle fiziksel kalite açısından yarıştığımız takımların oranlarını yakalamalıyız. Orada bir ayrışma olursa taktik ve teknik olarak kalibresi çok yüksek oyuncularınızın olması gerekir. O zaman fark biraz kapanır. Bizim yarışmak istediğimiz takımlar bizden daha öndeler. Elek üstünde kalan oyuncuları daha kolay istihdam edebiliyorlar. Böyleyken bir de senden daha fazla koşuyorlarsa o zaman yarışmak çok zor oluyor. O zaman 10 maç oynuyoruz sonra da onların minimum bizim de maksimum olduğumuz maçları arıyoruz. Buralara gelme zaman alıyor. İnsanı üzen şey akıldışılık. Koşu ile kastım toplam koşu ile o takımların seviyesine yükselmek. Biraz çaba ile bunu yapabiliriz. Önce bunu yapalım sonra bunun üzerine taktik ve tekniği inşaa edelim. Esas vurucu yer oyuncularımızın ne kadar hızlı olduğu. Bizim yakaladığımız en iyi yer burası. 1. sınıf Avrupa takımlarını baz alıyorsak onların seviyelerinin üzerine çıkmamız gerekiyor. 2 sene önce hayal bile edemediğim rakamları yakalıyoruz. Bir seviyeye çıkınca daha ince işler mi gerekiyor, o zaman denir ki "Artık Aykut Kocaman değil başkası" denebilir. Koşu ile ilgili kastım değil. Artık "Futbol koşmak mı" dememeliler. Xavi Alonso dünyanın en iyilerinden biri. O 13 km. koşuyor. Sonra futbol koşmak mı diyorlar. Aklı biraz daha koyalım. Topa hükmetmek bir meziyettir. koşmakla bunu biraraya getiremezsen olmaz. Niye anlamak istemiyoruz? Çünkü bunu anlamak için çaba göstermeye başlarsanız zorluklar başlıyor. İşin en kolay tarafı sallama kültürüdür. Bu da cehaletten kaynaklanır. O zaman en kestirme yol "Futbol koşmak mıdır kardeşim" demektir.
M.Gladbach geçen sene 130 km'lik maçı var. Böyle kapasiteli bir takım var. Biz ona karşılık verebildik. Her zaman bu seviyede olamazsın ama biz bu orana çıkabileceğimizi gösterdik. O, oyundan çalmanın daha az olduğu bir maç oldu. M.Gladbach maçı bir başlangıç olarak görülebilir. Takımın 120. km'lik seviyelere çıkabileceğini düşünmüyordum.
Beklentilerimi karşılaşma açısından oyuncularıma olumlu mesajlar vermeye çalıştım. Ama beklentiler konusunda her zaman bir açlığımız var. Yük dağılımı takımda eşit olduğu için verimliliklerini beklentilerin de üzerine çıkardılar. Bu olur mu olmaz mı bilemem ama beklentilerin üzerindeler. Yaratılan takımın biraz daha üzerine koyuyor gibi. Takımda özgüven kaybı çok yüksekti ama galibiyetler bunu düzeltecek.
3 gün arka arkaya aynı fiziksel verileri almak çok beklendik bir durum değildi. Limassol maçında aynı veriler, Orduspor maçında üzerine koymuşuz. Bu çok önemli bir veriydi. Bunu ne kadar koruyacağımızı göreceğiz. Sonra bunu sürdürülebilir hale nasıl getiririz bunu düşüneceğiz.
"ÖZGÜR'Ü KADROYA ALAMAMAK İÇİMİ SIZLATIYOR"
Özgür'ü kadroya alamadığım için için çok sızlıyor. Kupa maçlarının gelmesini çok istiyorum. Özgür bu kulübün oyuncusudur. Kupa maçlarını sabırsızlıkla bekliyorum. Beni oyuncu seçme konusunda biraz daha zorlamalarını bekliyorum. 23 oyuncu var, seçmek çok zor. Bir yanda tecrübeliler ve arka arkaya oynayanlar var. Diğe yanda da hep acaba sorularının olduğu oyuncular var. Özellikle Özgür kalbimi çok acıtan oyunculardan biridir.
Zorluk derecesi açısından bakıldığı zaman Moussa Sow'un golü daha zor. Açısı çok zor. O topa o şekilde vurmak çok zor. O açıyla vurmak kolay değil. Zorluk derecesinde Sow'un golü da daha iyi ama estetik açıdan bakınca Miro'nun golü yarışmaya daha uygun.
Siz ne yaparsanız yapın her şey oyuncuda başlar ve biter. Oyuncu yapmak istemeli, isterken de becerisi olmalı. Yoksa atıcılarda da vurucularda da beceri konusunda zorluk varsa siz ne yaparsanız yapın bir şey olmaz. Özellikle son maçta çok doğru işler yaptılar.
"STOCH'UN GOLÜ IBRAHIMOVIC'İN GOLÜNDEN DAHA GÜZEL"
İbrahimovic'in golü mükemmel. En güzel yarışması olsa ben yine Stoch'un golüne oy verirdim. Ama Zlatan'ın vuruşu da olağanüstü.
"BENİM İÇİN SIKINTI OLAN 11 MAÇTA 15 GOL ATMIŞ OLMAMIZ"
11 maçta 9 gol yemek ortalama olarak kabul edilebilir. Bu kabul edilebilir. Attıklarımızla ilişkilendirmek gerekir. Gönül ister ki bu sayı daha az olsun. Antrenörler gol yeme sayılarının az olmasını ister. Benim için sıkıntı olan attığımız gol sayısı 11 maç 15 gol az. Ben bunun zamanla artacağını düşünüyorum. 11 maç 15 golün arkasında 11 maç 9 gol olursa bunu toparlamak zor olabilir. İlk yarıyı Avrupa'da gruptan çıkarak, Türkiye'de de büyük sapmalar olmadan geçirirsek bu takımın daha çok verimli olacağını düşünüyorum. Kalan 6 maçı az sorunla atlatırsak ikinci yarı da benim standartımın üzerine çıkar.
Son dönemlerde hiçbir şikayet belirtmenin anlamı yok savunma adına. Antalyaspor maçı hariç. Büyük bariz hataları biraz daha azaltmak lazım. Rakipler vuruş yaparken oraya bir hamle olursa vuruş zorlaşır. O zaman da isabet oranı azalır. Hamle 1 adım daha ileri giderse isabet daha da azalır. Takımın oyun dönmesi ve konsantrasyonunun artmasıyla hatalar azalır. Biz de buraya doğru gideceğiz.
ESKİŞEHİRSPOR MAÇI
Geleneksel olarak Eskişehir en zor deplasmanlarda biri. Dönemsel olarak da çok iyiler. Bizi geçmeyi çok isteyecekler. Bizim biraz da milli takımda oynayan oyuncuların hırpalanmış olması bize sıkıntı yaratabilir ama biz bunun üzerine çıkabiliriz.
Milli takımdan gelen oyuncuları tamamen dinlendireceğiz. Psikolojik olarak takım yukarıda. Milli takımlardan gelenleri gözlemlemek zorundayız. Çok yıprananları maça kadar tamamen dinlendirmek. En doru tercihleri yapmaya çalışacağız. İki tane büyük zorluk var. Eskişehir zor bir deplasman. İkincisi de milli takımdan gelenlerin yıpranmış olması. Oyuncularıma güvenim sonsuz.
MARSİLYA MAÇI
Rakipler açısından bakınca diğer takımlar 2 maçlarını alırsa gruptan çıkacaklarını biliyorlar. İki takımdan birinden puan alırsak bize büyük avantaj sağlayacak. Fenerbahçe gücüyle oynayacağız. İki rakip de 2 maçlarını kazanırlarsa gruptan çıkacaklarını biliyorlar. Bizim için en büyük tehlike bu.
Teknolojik olarak tüm maçların raporlarını detaylı olarak alabiliyoruz. Neredeyizi yakalayabiliyoruz. Bunu artık antrenmanlarda da izliyoruz. Bunları izledikten sonra oyuncuları dinlendirme anlamında yeniliklere sahibiz. Sağlıkları ile ilgili konularda Fenerbahçe Kulübü çok doğru çalışmalar yapıyor.
Bu sene oyuncularda antrenman katılımı çok fazla. İlerleyen zamanlarda bu sakatlıkların azalması demek.