Güncelleme Tarihi:
OLİMPİYATTA 1500 metrenin altın madalyalı sporcusu Aslı Çakır Alptekin, birçok atlette gördüğümüz “Kül kedisini” andıran bir yaşam öyküsünün kahramanı. Yoksullukla geçen bir çocukluk, sıkı bir çalışma ve sonrasında gelen büyük başarı... İşte Aslı’nın altına uzanışının öyküsü...
Antalyalı Aslı’nın atletizm ile tanışması ilkokul 4.sınıfta olmuş. Kendi ifadesiyle çok yaramaz, ele avuca sığmaz bir çocukmuş. Çoğu zaman onu kontrol altında tutabilmek için ailesi büyük çaba sarfedermiş.
Aslı, o yıllardan unutamadığı bir anısını bize şöyle anlatıyor: ”Okul yarışı için Kayseri’ye gidiyorduk. Beni göndermezler diye düşünerek eve haber vermemiştim. Sabah babama bir not yazıp çıktım. Antalya otobüs terminalinde hareket saatini beklerken babam geldi. ‘Sen nasıl oluyor da Kayseri’ye gidiyorsun ama bize söylemiyorsun’ diye kızdı. Siniri geçtikten sonra bana bir eşofman ile ayakkabı alıp yolcu etti”
‘Büyük erkekleri bile geçiyordum’
Okul yıllarından Aslı’nın ileride iyi bir atlet olacağı belliymiş. Herkes ondaki cevherin farkındaymış. O günleri de şöyle anlatıyor Aslı:
“Benden büyük erkek çocuklarını bile geçiyordum. Önceleri hentbol oynadım. Ancak beden eğitimi hocam, ‘Atletizm yap daha başarılı olursun’ deyince atletizme kaydım. Yarışlarda hep ayakkabısız koşuyordum. Ayakkabı, forma ne, bilmezdim. Okul önlükleri ile koşar hep birinci olurdum. Maddi sıkıntıdaydık. 12 yaşında çıplak ayakla koşarken Mehmet Yurdadön kırmızı bir çivili koşu ayakkabısı getirmişti. Önceleri çiviler ayağıma batar mı diye korkarak giydim. En iyi yarışımı o zaman koştum. Rakiplerimi geçerken bisiklete binmiş gibiydim.”
Aslı, çocukluğunda yaşadıklarını unutmamış, şimdilerde yoksul sporculara yardım etmeyi görev biliyor. Küçük sporculara malzeme ve para yardımı yapıyor, inançları gereği de her yarışma öncesi mutlaka kurban kesiyor.
Gamze az daha tekvandocu oluyordu
OLİMPİYAT ikincisi atletimiz Gamze Bulut, Almanya’nın yakın markajı ve cazip tekliflerine sırt çevirip Türkiye adına yarışan bir isim. Bu olayı babası Hasan Bulut şöyle anlatıyor: “12 yaşındaydı. Estonya’da Okullararası Dünya Şampiyonası’nda ikinci olduğunda Alman vatandaşı yapmak istediler. Gamze, ‘Ben Türk bayrağını bırakıp Alman bayrağını taşımam’ diye öneriyi reddetti.”
Baba Bulut, Gamze’nin bir başka ilgin yanını da şöyle aktardı:
“Gamze sözle anlatılmaz. Kafasına koyduğunu yapan bir çocuktur. Tekvandocu olmak istedi önce, engellemedik. Sonra kendisi atletizmi seçti. 1 Ağustos benim doğum günümdü. Bana ‘Baba İngiltere’den ne istersin?’ dedi. Ben de ona madalya getir yeter dedim. Sözünü tuttu.”
‘Bu sefer hocam değil kocam olarak izle’
BU altın madalyanın geleceği aylar önce sinyalini vermişti. Aslı, son 6 aya Avrupa Kulüpler Kros şampiyonluğu, Dünya Salon şampiyonasında bronz, Avrupa Şampiyonasında altın ve Olimpiyat şampiyonluğunu sığdırdı. “6 aylık süre içersinde bu formu aynı seviyede götürmek çok zordur” diyen Aslı, final öncesindeki bir anısını da şöyle anlattı:
“İhsan’a gittim ve ‘Bugün sana çok rahat bir yarış izleteceğim. Ama beni antrenörüm İhsan olarak değil, kocam İhsan olarak izlemeni istiyorum. Tribünde rahat otur ayaklarını uzat. Tıpkı evde televizyon izler gibi beni zevkle izle. Yarış sırasında sakın taktik verme, geride kalırsam strese girme, çıkışlarımda heyecanlanma. Kendini yorma’ dedim. Söylediklerimi yaptığım için çok mutluyum.”
Madalyalara Süreyya ile Yücel Kop’un eli değdi
ASLI ile Gamze’nin başarılarının arkasındaki etkenlerden birinin sürpriz iki isim olduğu ortaya çıktı. Doping suçlamasıyla ömür boyu atletizmden men edilen 1500 metre eski Avrupa şampiyonu Süreyya Ayhan Kop ve eşi Yücel Kop’un, hem Aslı, hem Gamze’nin antrenman programına yardımcı olduğu öğrenildi.
Kop çiftinin Aslı Çakır Alptekin’e yardımı, kış döneminde Rusya’daki kampa dahil olmalarıyla anlaşıldı. Rusya’da kamp yapan yabancı atletlerden alınan bilgiye göre, Süreyya ve Yücel Kop, Aslı’ya yardımcı olmak üzere gizlice bu ülkeye gitti. Burada Aslı’nın idman programı Yücel Kop tarafından belirlenirken, Süreyya da, özel kadın problemleriyle ilgili yardım etti.
Aslı’nın eşi ve antrenörü İhsan Alptekin’in asıl çalışmayı gerçekleştirdiği ancak Kop ile de yardımda etmesi için sözleşme yaptığı öğrenildi.
Gece yarısı psikolog operasyonu
ASLI Çakır Alptekin, yüksek rakım çalışması yaptığı Kayseri’den, yaşadığı kent Kütahya’ya döndükten sonra iki gün boyunca televizyondan olimpiyatları izledi. Sporcularımızın başarısız sonuçlar alması, 27 yaşındaki atletin moralini bozdu. Aynı şeyi yaşamaktan korktu. Çevreden gelen “Başarısızlığı unuttaracaksın” telkinleri, sıkıntısını artırınca Aslı, eşi ve antrenörü İhsan Alptekin’i karşısına aldı: “Baskı altındayım. Bana bir psikolog bulun” dedi.
Devreye, Üsküdar Belediye Spor Kulübü Başkanı Mecit Çetinkaya girdi. Aslı İstanbul’a getirildi. Sabah başlayıp, seanslar halinde gece yarısı 00.30’a dek süren tedavi sonrası Aslı rahatladı, baskıyı yendi ve kendine güvenini yeniden yakaladı.
Kütahya’ya pist yapın, adımı verin’
ASLI, Kütahya’da yaşıyor ve çalışmalarının büyük bölümünü orada yapıyor. Ve Kütahya’da tartan pist olmadığı için pist çalışmaları için Eskişehir’e gidiyor. Ve şimdi yetkililerden bir ricada bulunuyor: “Benden sonra yetişecekler bu sıkıntıyı çekmesin. Kütahya’ya bir tartan pist yapılsın. Piste benim adımı verirlerse de çok mutlu olurum.”
‘Erkek Fatma’nın katır tekmesi
Arkadaşlarınca “Erkek Fatma” diye çağrılan gümüş madalyalı tekvandocu Nur Tatar, duit-çagi (katır tekmesi) darbesinin en etkili vuruşu olduğunu söylüyor.
NUR Tatar, Van’da keşfedilmiş, federasyonun gelişim kampında geliştirilmiş bir yetenek.. Özetle, gözümüzün Nur’u, Van’ın gururu…
Londra Olimpiyatları’nda 67 kiloda gümüş madalya kazanan Nur, bir madalyonun iki yüzü gibi.. Tatami’deki Nur ile sokakta ki Nur iki ayrı insan… Tekvando yaparken “canavar kesilirim” diyor ve ekliyor: “İlk tekmeyi ben yemiş isem vay rakibimin haline… Atmaca gibi konar, yıldırana kadar vururum. Sokakta beni görenler bundan tekvandocu olmaz diyorlar. ”
Nur nasıl tekvandocu olmuştu?
“Abim tekvandocuydu. O bıraktı bayrağı ben aldım. Erkek Fatma diyorlardı bana.
Peki çok can yakmış mıydı?
“Çoook... Bizim sporda dövüş var. Sen rakibinin canını yakmazsan, o senin canını yakar.
Ne tür tekmeleri seviyordu Nur?
“Duit-çagi (Katır tekmesi), Neryo-çagi (Yukarıdan başa vuralan tekme), Yopçaği (Yan tekme). Ama o dönerek vurduğum katır tekmemi yiyenler epeyce sallanıyor.”