Güncelleme Tarihi:
Edip Uras yazıyor |
Futbol karşılaşmaları hakemler olmadan oynanamaz. Doğru. Kötü hakemlerle de futbol, futbol olmaktan çıkıyor. O da doğru. Süleyman Abay, Federasyonumuzun sürekli maç verdiği hakemlerimizden. Son Fenerbahçe – Galatasaray derbisinde dördüncü hakemdi, neredeyse her hafta Süper Lig veya önemli bir Birinci Lig maçında düdük çaldı. Metin Tokat geçen sezon başlangıcında hakemleri değerlendirirken onun için ‘çok koşar, oyunculara ve teknik kadroya olan yaklaşımı tarzından dolayı müsabaka her an gerilebiliyor, otoritesini kurmakta zorlanıyor, çok kart gösterir.’ diyor.
Yıllardır devam eden ‘bu hakemlerle lig bitmez’ söyleminden biraz sıyrılsak, hakemleri de oldukları gibi görebilsek. Onlar da insandır, hata yapabilirler ve fakat her yetişkin insan gibi hatalarının sorumluluklarını üstlenmelidirler.
İngiliz hakem Graham Poll 1980 yılında düdük çalmaya başladıktan 13 yıl sonra Premier Lig’de hakemlik yapmaya başlamıştı. Tam 11 yıl taşıdığı FIFA kokartı ile 2005 UEFA Kupası finaline kadar taşıdı kariyerini, son iki Dünya Kupası’nın tek İngiliz hakemi oldu. Hepimiz onu biliyoruz, yönettiği veya yönetemediği maçlara tanıklık ettik futbolseverler olarak.
Poll’un ününü doruklaştırdığı maç elbette 2006 Dünya Kupası’ndaki Avustralya – Hırvatistan maçıydı. Şu anda Hertha Berlin’de oynayan Hırvat futbolcu Simunic’e aynı maçta üç sarı kart gösteren Graham Poll, üçüncü sarı karttan sonra kırmızı kartını çıkarmayı akıl etmiş, Avustralya aldığı 2-2’lik skorla gruplardan çıktığı için itiraza gerek görmemişti. Maç sonrası FIFA Başkanı Sepp Blatter Avustralya’nın elenseydi, itiraz etmesi halinde ilk kez Dünya Kupası’nda bir maçın tekrarlanması gerekeceğini söylemişti. Aynı maçta Poll ve yardımcısı şu anda sarı kırmızılı formayla aşina olduğumuz Kewell’ın attığı ikinci Avustralya golündeki ofsaytı da kaçırmışlardı.
28 Haziran 2006 günü, yani maçtan 6 gün sonra FIFA, ‘eve dönecek’ hakemleri açıkladı. Graham Poll listenin başındaydı. Hemen bir gün sonra Poll açıklama yaptı ve uluslararası alanda hakemliği bıraktığını duyurdu. Poll’un açıklamasından ufak bir alıntı: ‘Yaptığım kurallara aykırıydı, herhangi bir FIFA talimatı yüzünden olmuş bir olay değil. O gün maçın hakemi bendim. Sadece benim hatamdır ve sorumluluk tamamen benimdir.’
Graham Poll bugünlerde BBC için yorumculuk yapıyor, anılarını ‘Kırmızı Görmek’ adlı bir kitapta topladı ve bu sezonki ünlü İngiliz şov programlarından biri onu kadrosuna katmaya çalışıyor. Televizyon yıldızı hakem sadece bizden çıkmıyor demek ki.
Bir başka tanıdık hakem İsveçli Anders Frisk, kariyerinin en üst noktasında 2000 Avrupa Şampiyonası finalinde Fransa – İtalya maçını yönetmişti. 2005 yılında bir Chelsea – Barcelona Şampiyonlar Ligi maçında Drogba’yı oyundan attığı maçtan sonra özellikle Chelsea Menajeri Morinho tarafından devre arasında soyunma odasında Barcelona Teknik Direktörü Rijkaard ile görüşmekle suçlandı. Kendisine ve ailesine gelen ölüm tehditleri yüzünden bu maçtan iki hafta sonra hakemliği bıraktı.
Hakemlik aynı Hava Trafik Kontrolörlüğü gibi acımasız mesleklerden. Yaptığınız hatalar sizinle kalmaya mahkum. Anders Frisk bir röportajında her maçtan sonra oturup o maçtaki kararlarını yeniden değerlendirdiğini anlatıyor. Frisk aynı sohbette futboldaki ‘insan dokunuşu’ndan vazgeçilmemesi gerektiğini ve hataların futbolun parçası olduğunu da ekliyor.
İnsan neden hakem olur sorusuna, Mahmut Sert’in ‘Gol Atan Galip’ adlı kitabında şöyle bir cevap bulmak mümkün: ‘Akademik spor eğitimimiz sırasında aldığımız ‘Hakemlik’ dersinde o yılların hakem hocası Ertuğrul Dilek yapılan işin ne denli önemli olduğunu anlatmak için şunları söylüyordu: ‘Çocuklar, düşünebiliyor musunuz? İnönü Stadındasınız ve kırk bin kişi sizin vereceğiniz karara bakıyor; düdüğü çaldığınızda bütün stat ayağa kalkıyor; bağrış çağrış ve siz orada tek başınıza dimdik ayaktasınız.’
Bu kadar güzel bir meslekten ayrılmak zor da olsa, eskiden ‘istifa’ için onurlu müessese denirdi. Oysa şimdilerde ayağına top bile yakışmayan futbolcular milyon dolarlar peşinde, süper lig sürekli kovulan ve yeniden işe başlayan aynı teknik direktörler arasında dönüyor, yöneticiler kongreye altı ay kala ‘bırakacak bırakmayacak’ papatya falları açtırıyor. Bu düzen içinde hakemler neden farklı olsun, ne lüzum var Abay’ı yakmaya? Aynen devam edin, bozmayın.