Güncelleme Tarihi:
Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi müsabakasında Benfica karşısında 3-0 geriye düştükleri ve kimsenin beklemediği tarihi geri dönüş sırasında yedek kulübesinde oyuna girmeyi beklerken Cenk Tosun ve Necip Uysal ile gerçekleştirdikleri diyaloğu anlatan Atınç Nukan, "Necip yedek, Cenk yedek, ben de yedeğim. İnanılmaz bir atmosfer var; taraftar müthiş, her şey süper gidiyor. Bir anda 3-0 mağlup duruma düştük. Moraller bozuldu, taraftarlar alkışları ile bizi canlandırmaya çalışıyor. Sonra soyunma odasına girdik. Tam çıkarken Cenk oyuna giriyordu, ben de Necip ile tünelde yürüyorum; dedim ki; 'Oyuna girmeyi çok istiyorum. Şöyle bir gol atsak da oyuna atsam kendimi var ya müthiş olur tam havadayım. Çeviririz maçı.' Cenk, Şampiyonlar Ligi'nde yılın golü seçilen o müthiş vole golünü attı. Muhteşem bir goldü. Golü attı, beni çağırdılar, oyuna girdim. Takım halinde müthiş bir top oynadık ikinci yarıda. Aboubakar son dakikada attığı golle durumu 3-3'e getirdi. Hatta ben o Aboubakar'ın attığı golde son dakika bir baktım bir anda ceza sahasında buldum kendimi. O atmosferde bende farkında değilim o motivasyonla o hırsla gol aramaya gitmişim... Çünkü taraftar ateşledi bizi. Bir baktım ceza sahasında Aboubakar'ın arkasındayım orada gol kovalıyorum. Yani son dakika 3-3 oldu ama beş dakika daha olsaydı 4-3 de yapardık. Yine de muhteşemdi, hayatım boyunca en çok sevindiğim maçlardan bir tanesiydi, hatta en çok. Şu ana kadar oynadığım ve unutamayacağım en büyük maçtı. Hani galibiyetten belki de daha da değerli oldu. 1-0 yensen, 2-1 yensen belki o kadar da etkisi olmazdı. Benfica karşısında Şampiyonlar Ligi'nde 3-0 geriden 3-3'e getiriyorsun. Maç sonunda Necip'e, 'Sana demedim mi, tam oyuna girmelik, çok giresim var bunu çeviririz' diye. O da bana, 'Evet harbiden söyledin, kalbin temizmiş' dedi. Çok güzel bir anı" dedi.
"MUSTAFA DENİZLİ'NİN SÖZÜNÜ HAYATIM BOYUNCA UNUTMUYORUM ONU VE ÖYLE DE ÇALIM YEMİYORUM"
Atınç Nukan'ın yaşadığı Leipzig şehrini gezen, yeşillikler içinde ve kanal kıyısındaki evine de konuk olan Siyamend Kaçmaz, RB Leipzig'in antrenmanında Türk futbol severlerin Galatasaray'dan tanıdığı Bruma ile de komik bir diyalog yaşadı. Türkçe "merhaba" ve "naber kanka" diyen Bruma Türk futbolseverlere selam yolladı. Takımın tesislerinde Almanca dili eğitimi de alan Nukan, Bundesliga'da oynamanın çok güzel olduğunu her şeyden önce burada Türkiye'yi ve alt yapısından geldiği Beşiktaş'ı temsil etme durumunun söz konusu olduğunu belirterek mutlu ve gururlu olduğunu dile getirdi. Beşiktaş'ta oynarken en çok Cenk Tosun ve Necip Uysal ile samimi olduğunu ve ailece görüştüğünü de anlatan 1.96'lık Türk Kulesi profesyonelliğe ilk adım attığı günlerde Mustafa Denizli ile yaşadığı anısını ise şöyle anlattı:
"Ağabey dün gibi hatırlıyorum. Yıllar geçse de unutmam. 16 yaşındayım, Mustafa Hoca beni A takıma aldı. Birkaç yıl öncesine kadar statta top toplarken ya da televizyonda izlediğimiz yıldızlar ile aynı ortamdaydım. İlk 'A takıma çıkacaksın profesyonel olacaksın' dediğinde gittim antrenmana. Delgado'lar, Tello'lar, Fabricio... hepsi orada. Bir de birbirlerine isimleriyle hitap ediyorlar. Ben Matias Delgado'nun adını Delgado diye biliyorum, ama ona diyorlar ki 'Mati' içimden diyorum ki 'Mati kim acaba?' Öyle bir deneyim yaşadım. Bir de antrenmanın sonlarına doğru bir çalım yedim, vurur gibi yapıp topu çektiler ben de arkamı döndüm topa... Mustafa Hoca bir çıldırdı, anlatamam. Düdüğü çaldı durdurdu antrenmanı geldi yanıma, 'bir daha öyle çalım yersen, seni geldiğim yere geri gönderirim' dedi, PAF takımının binasını göstererek. 2 gün uyuyamadım sonra. Ama bana da çok güzel bir ders oldu, hayatım boyunca unutmuyorum onu ve öyle de çalım yemiyorum."
"LEİPZİG'DE TÜRKİYE'DEKİ GİBİ TUTKU YOK"
Leipzig'de insanların futbolu çok sevdiğini de dile getiren Nukan, "Takımımız bir şehrin takımı olduğu için, nüfusun onda biri her maça geliyor. Her maç 40-45 bine oynuyoruz. Ailecek geliyorlar. Alıyorlar çocuklarını, yürüyerek gidiyorlar, eğleniyor keyfine bakıyorlar. Çok da fanatiklik, O tutku yok tabi Türkiye'deki gibi" diye konuştu.
"BURADA BİSİKLET İNANILMAZ, HERKESTE VAR"
Atınç Nukan, şehirde insanların ulaşım aracı olarak bisiklet kullandıklarına dikkat çeken ve hiç bu kadar çok bisikletliyi bir arada görmediğini söyleyen Siyamend Kaçmaz'a, bisiklet anısını ise şöyle anlattı: "Burada bisiklet inanılmaz, herkeste var. 4-5 yaşındaki çocuklar bisikletle yolun kenarında, annesi önünde kendisi arkasında sürüyor çok şaşırıyorum. Ben buraya ilk geldiğimde, sezon başı kampa gittik; şimdi bizde bisiklet kültürü çok fazla yok, çocukken falan tamam ama sonra ulaşım için çok fazla kullanılmıyor. Gittik kampa, orda bizim jenerasyon antrenmanlarını bisikletle yapıyorlar. Hepsi patır kütür gidiyor. Dar yollar var mesela aralardan sıyrılıyorlar geçiyorlar. Göl vardı ve 'etrafında bir tur yapacağız' dediler. Orman yolu daracık. Herkes turu bitirdi ben onlardan tam 45 dakika sonra gidebildim."
"Beşiktaş kelimesini duyunca aklıma hayatım geliyor, çocukluğum geliyor"
Siyamend Kaçmaz'ın, "Beşiktaş kelimesini duyunca aklına ilk gelen şey ne?" sorusunu ise genç futbolcu, "Hayatım geliyor, çocukluğum geliyor. Altyapıdaki günler geliyor, ilk maçım geliyor, şampiyonluk geliyor. Kutlamalar geliyor, oradaki dostluklarım geliyor. Beşiktaş, benim hayatım orada geçti. Ben 10 yaşımdan beri oradayım. Hani bir çocukken girdim oraya, her zaman bir bağım var. Beşiktaş bu işi yapabilmem için bana kendimi gösterme fırsatı verdi" şeklinde cevapladı.
"KENDİMİ ÇOK GELİŞTİRDİM, ÇOK MUTLUYUM"
Atınç Nukan, RB Leipzig'e geliş hikayesini ise şöyle anlattı:
"Her şey iyi gidince dikkatini çektim buranın. Sonra sezon bitti ben tatildeyim. Menajerim aradı, 'Leipzig seni istiyor, kulüple de görüşmüşler, anlaşmaya yakınlar. Sen ne düşünüyorsun?' dedi. Ben kendisine; 'Ağabey ben şu an tatildeyim, benim öyle bir düşüncem yok. Beşiktaş'ta kalıcı olmak için yıllardır çabaladım ettim, o kadar çalıştım. Sonra hedefime ulaşmışken gitmek istemiyorum, böyle bir düşüncem yok' dedim. O da bana 'Tamam sen bir tatilden dön konuşuruz' dedi. Neyse tatil bitti döndük, İstanbul'dayım. Sezonun başlamasına bir hafta on gün falan var. Menajerim tekrar aradı, 'Takımın Hocası Ralf Rangnick seninle görüşmek istiyor. İstanbul'a gelmek sadece tanışmak istiyor. Futbol camiasında çok bilinen saygı duyulan bir insan, onunla tanışman senin için de iyi olur, gelecekte belki bir yerlerde yolunuz kesişir' dedi. Bana da mantıklı geldi 'Tamam eğer gelmek istiyorsa görüşelim ama benim kafamda transfer olmak yok' dedim. Bunlar iki kişi gelmişler, oturduk bir yerde, kalın dosyalar ile gelmişler. Bunları hep bana gösterdiler, videolar izlettiler. Oyun stratejisini, nasıl oyun kurmaları gerektiğini nasıl oynamak istediğini, neyi geliştirebileceğimizi anlattılar. Baktım Beni benden iyi tanıyorlar. Zaten her şeyi analiz etmişler. Önüme iki dosya kağıdı koydu ve kendilerine gelen ve giden futbolcuların isimlerini yazarak nasıl değerlenip gittiklerini gösterdi. Listede Firmino, Demba Ba vardı. Bana dedi ki 'bu 30 kişilik listede herkes değerini katlayarak gitti. Sen de bunlardan biri olmak istiyorsan benimle gel.' Menajerime 'ağabey bu beni etkiliyor' dedim. Ama gitmek de istemiyorum. Sonra hoca dedi ki bana 'Ne diyorsun?' dedi. Ben de İngilizce 'I think its 50-50. Hani yarı yarıya şu an aklımdaki düşünce' dedim. Sonra da bu kararı verdik iyi ki de vermişim. Bana çok şey kattı hem futbol olarak hem insan olarak. Kendimi çok geliştirdim, çok mutluyum."
Atınç Nukan, "İstanbul'da en çok neyi özlüyorsun?" sorusuna ise "Vallahi İnönü'deki maçları, Vodafone Arena'daki maçları" dedi.