Sefa KAPLAN
Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2002 00:06
‘Atatürk de bu maçı izlemiş olsaydı mutlaka beğenirdi. Çünkü, o da Fenerbahçeli'ydi.’ Eski defterlerin yeniden açılmasının müsebbibi Fenerbahçe Teknik Direktörü Werner Lorant'a ait olduğu iddia edilen bu sözler değildi elbette. Werner Lorant'ın sözlerine de, spor sayfalarında yapılan ‘‘Atatürk Fenerbahçeli'ydi’’ yorumlarına da Galatasaraylılar'dan pek öyle önemli bir itiraz gelmedi.
Çünkü, yorumcuların sevdiği kelimelerle söylemek gerekirse, ‘‘spor kamuoyu’nda da, onun dışında kalan ‘‘kamuoyu’’nda da üzerinde hemen hiç tartışılmayan ve ortak kabul gören fikir,
Atatürk'ün Galatasaraylı olmadığıydı. Galatasaraylı olmamak bir yana, Galatasaray'ı yıkma aşamasına getiren Güneş Spor Kulübü'nü kendisinin kurdurttuğu da bir sır değildi. Güneş'in Atatürk'ün ölümünden birkaç gün sonra kapatılması da bunu doğruluyordu zaten. Dolayısıyla, Atatürk'ün tuttuğu kulübe ilişkin tartışma, yıllardır Fenerbahçelilerle Beşiktaşlılar arasında ve genellikle alttan alta sürüp gidiyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu satırların yazarının da taraftarları arasında yer aldığı Beşiktaşlılar, öyle durup dururken bu tartışmayı yeniden gündeme getirip alevlendirmeye niyetli filan değillerdi. Ancak, Werner Lorant'a ait olduğu söylenen sözler ve kimi spor sayfalarının manşetleri, tarihin tozlu raflarına doğru şöyle bir uzanmayı zaruri hale getirdi.
Atatürk'ün Fenerli olduğuna dair rivayet, adı üzerinde rivayetti.
Fenerbahçe camiasının önde gelen isimlerinden ve Fenerbahçe Tarihi'nin yazarlarından Cem Atabeyoğlu'nun anlattıklarına göre işin aslını araştırmak için Yunanistan'ın başkenti Atina'ya kadar uzanmak gerekiyordu. Ruşen Eşref Ünaydın'ın Atina Büyükelçisi olduğu yıllardı. Fenerbahçe'nin jimnastik takımı, çeşitli müsabakalar için geldikleri Atina'da son derece başarılı olmuştu. Bunun üzerine, Büyükelçi Ruşen Eşref, kendilerine bir yemek vermişti. Yemekte bulunanlardan biri de, o dönem Fenerbahçe Yüzme Kulübü'nün kaptanı olan Fenerbahçe Tarihi yazan Rüştü Dağlaroğlu'ydu. Zaten Ruşen Eşref'in anlattığı anekdotu nakleden de ondan başkası değildi:
İLK ZİYARET FENERBAHÇE’YEBir Fenerbahçe-Galatasaray maçı sırasında Atatürk ve dostları Dolmabahçe Sarayı'ndadır. Bir ara Atatürk maçın skorunu merak eder. Öğrenip, 'üç-üç' diyorlar. O da, oradaki zevatı göstererek, 'Biz de zaten burada üç-üçüz' diyor. Kimdir onlar, Milli Eğitim Bakanı Necati Bey, Ruşen Eşref ve Necmettin Sadak. Bunların Galatasaraylı olduğu biliniyor. Vasıf Çınar, Tarım Bakanı Sabri Toprak ise FB'li. Peki üçüncü kim, kim olacak Mustafa Kemal elbette! Atabeyoğlu'na göre, kulaktan kulağa aktarılan bu anekdot, Atatürk'ün Fenerbahçeli olduğunu en azından imá ediyor.
Atabeyoğlu başka örnekler de veriyor: Atatürk'ün 1918 yılında ilk ziyaret ettiği ve hatıra defterini imzaladığı kulüp Fenerbahçe'dir. Bu ziyaret esnasında, İngiliz takımlarına karşı kazandığı başarıdan dolayı Fenerbahçe'yi övmüş, ayrılırken de, 'Fenerbahçe'ye ebedi muvaffakiyetler temenni ederim' demiştir. Bir diğer örnek de şu: Yalova'da yüzme havuzu yapıldığı zaman, Atatürk havuzda bir sutopu gösterisi yapılmasını istiyor. 'Kimi çağıralım' diyorlar, o da tereddüt etmeden, 'Fenerbahçe'yi çağırın' diyor. Üstelik Fenerbahçe Kulübü o sırada yangın geçirmiş ve bütün malzemeleri yanmıştır. Bu örnekleri anlattıktan sonra, ‘‘Bütün bunlar, en azından Atatürk'ün Fenerbahçe'ye teveccühü olduğunu gösteriyor’’ diyordu Cem Atabeyoğlu.
Ancak bu iddialara yönelik asıl önemli itiraz, Bir Beşiktaşlıdan değil, yılların Fenerbahçelisi Ergun Hiçyılmaz'dan gelecektir: ‘‘O kadar şey karşısında gözyaşı dökmemiş olan ben, Pendik maçındaki yenilgiden sonra ağlayacak kadar Fenerbahçeli'yim. Benim Fenerbahçe'yle ilgili kitabımın adı, 'Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet bulacaktır.' Atatürk Fenerbahçeli'dir dersem, bilime ve kültüre ihanet etmiş olurum. Fenerbahçe'nin Anadolu'ya açılan bir kapı olması, Fenerbahçe ile birlikte Özbekler Tekkesi üzerinden Anadolu'ya silah ve asker sevkiyatı yapılması, Mustafa Kemal'in de dikkatini çekmiştir. Bu bakımdan Fenerbahçe'ye yakınlık göstermesi son derece doğaldır. Ancak, aynı şekilde
Beşiktaş'a da yakınlık göstermiştir.’’
BEŞİKTAŞLILAR BOŞ DURMUYORBeşiktaşlılar da boş durmuyor, Atatürk'ün Beşiktaşlı olduğunu kanıtlamak için benzer bir çaba içine giriyorlar. Válá Somalı ‘‘Türk Sporunda Bir Asır’’ kitabında gayet net bir biçimde özetliyor fikrini: ‘‘Atatürk gerçek bir Beşiktaşlı idi.’’ Somalı'ya göre, ‘‘Atatürk'ün Beşiktaş ile ilgisi 1915'de Çanakkale Müdafii olarak adını dünya tarihine yazdırmadan önce başlamıştı.’’ Dolayısıyla, Atatürk'ün 1918'de ilk kez Fenerbahçe'yi ziyaret ettiği fikri havada kalıyordu. Bir başka şey daha söylüyordu Somalı: ‘‘1914 ile 1920 yılları arasında Akaretler Spor Caddesi'nde Beşiktaş Kulübü'ne komşu olan Mustafa Kemal Atatürk, görevleri icabı sık sık İtanbul dışına çıktığı günlerde, birlikte oturduğu annesini Siyah-Beyazlı sporcu ve idarecilere emanet etmiştir, gözü arkada kalmadan...’’,
İddia sahipleri birbirini çürütemiyordu ama görüldüğü kadarıyla, ‘‘Atatürk'ü bir takımın taraftarı gibi göstermek doğru değildir. Bu tür iddialar hem lüzumsuz tartışmalara sebep olur, hem de Atatürk üzerinde oluşan toplumsal mutabakata zarar verir’’ fikrinde buluşyorlardı.
FENERBAHÇELİ ARAŞTIRMACI ERGUN HİÇYILMAZ
Beşiktaşlı olma ihtimali daha yüksekMustafa Kemal'in Beşiktaş Akaretler'deki evini, Beşiktaş Kulübü'yle bir bahçe çiti ayırıyordu. Beşiktaş'la Atatürk aynı mahallenin çocuklarıdır, dersek, yanlış olmaz. Bir başka şey daha var beni böyle düşünmeye sevk eden. Beşiktaş, liglere çok geç katılmıştır. Çünkü o sırada İstanbul'da Milli Mücadele için çalışıyor ve gençleri örgütlüyordu. Tabii Mustafa Kemal böyle istediği için. Çok aklı başında Fenerlilerin buna karşı çıkması mümkün değildi zaten. Diğerlerine ise söylediğim şudur: Bana bir belge gösterin, ben de ikna olayım. Bir de şunu söylerim elbette: ‘‘Madem Atatürk'e sahip çıkma konusunda bu kadar gayretlisiniz, neden Fenerbahçe Stadı'nın adını Atatürk Stadı koymadınız da Şükrü Saraçoğlu Stadı koydunuz? 'Atatürk Fenerbahçeli'ydi' demenin ölçütü budur.