Güncelleme Tarihi:
SON 14 maçında üç puan alabilen, 9 karşılaşmada ise sadece üç gol atabilen Göztepe'nin, Fenerbahçe'yi gidip, İstanbul'da evire çevire yeneceğini söyleselerdi ne yapardınız?
Açık yüreklilikle cevap vermek gerekirse; acı acı gülümser, sonra da, ‘‘Hadi canım!’’ derdim.
Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın önünde kendisine uzatılan mikrofona, ‘‘Ağabey, göreceksiniz Fenerbahçe'yi yeneceğiz!’’ iddiasında bulunan Göztepeli taraftar bile herhalde sonuca şaşırmıştır.
Peki, bu büyük zafer nasıl elde edildi?
Onur zaferinin perde arkasında birçok neden var. Fenerbahçe'nin kaynayan bir kazan olmasından tutun da, Göztepeli futbolcuların, haftalardır süren psikolojik baskıdan kurtulmalarına kadar...
Benim üzerinde durmak istediğim konu başka...
Ali Çağlar'ın maçtan sonra yaptığı açıklamaların içinde çok ince ayrıntılar var.
Ne diyor Çağlar: ‘‘Maçtan önce Kaptan Şevket yemekte maç konuşması yapıp, yapmayacağımı sordu. (Şimdiye kadar konuştular da ne oldu? Sahaya çıkıp, siz konuşun) diye cevap verdim. Hepsi çok şaşırdı.’’
Bir başka mesaj: ‘‘İki yıldır sabah 09.00'dan 18.00'e kadar Gürsel Aksel Stadı'ndayım. Göztepe'yi ezberledim. Çok yetenekli olduğuna inandığım, ama oynamayan bazı futbolcular vardı.’’
Futbolcuların sahada, Ali Çağlar'ın maçtan sonra verdiği mesajları ben çok iyi anlıyorum...
Jarabinsky'nin Göztepe'de yaptığı hataları artık sağır sultan bile biliyor. Yeniden yazmaya gerek yok. Ya Celal Kıbrızlı'ya ne demeli? İstifasından sonra düzenlediği basın toplantısında Jarabinsky'e verdi veriştirdi. Kendi karnesi çok parlakmış gibi sürekli ahkam kesti. Kadroyu yaz-boz tahtasına çeviren, 9 maçta 3 puanla yetinen, ‘‘Asarım-keserim’’ sözünü dilinden düşürmeyen, sürekli operasyon isteyen, ‘‘Enkaz devraldım’’ edebiyatı yaparak bindiği dalı kesen herhalde başkasıydı. İstanbul'dan torpilli Kıbrızlı, Göztepe'ye en az Jarabinsky kadar, hatta daha fazla zarar verdi.
Fenerbahçe maçını izlerken Bülent Ataman'ın kurtardığı penaltılara, Remzi'nin attığı nefis gole, Burak Atasoy'un hırsına, Bülent Üçüncü'nün üçüncü golü atmak için çırpınmasına hayran kaldım. Kadro aynı kadro. Hatta yarısı da yok.
Uzaktan kumandayla kulüp yönetmeye çalışanlar... Suçu kendisinde aramayı bilmeyen teknik patronlar... Oyuncuların da etten-kemikten insan olduğunu, olaylardan olumsuz etkilenebileğini düşünmeden, ‘‘Futbolcular suçlu’’ diyerek zeytinyağ gibi suyun üzerine çıkanlar...
Bu mesaj size:
At sahibine göre kişner..