Aslan Kral

Güncelleme Tarihi:

Aslan Kral
Oluşturulma Tarihi: Şubat 25, 2003 01:49

Ben kaybetmeyi sevmem. Antrenmanda bile... Haksızlık yapıldığı zaman, isyan ederim. Sert oynamayı, oyunun karşılığında doğru bir insan olmayı seviyorum. Kendime yapılmasını istemediğimi, başkasına yapmam.

TEK bir gerçek var. O da sahada olandır. Formasını taşıdığım takımlarda verdiğim mücadelenin bir hedefi de milli takım formasını giymek içindir. Beni cezalandıranlara ve yalnız bırakanlara ne olduğumu göstermek istiyorum.... Bu sözler, G.Saray'ın devre arasında İngiltere Premier Ligi takımlarından Liverpool'dan transfer ettiği Portekizli Abel Xavier'in.

Futbolu kadar, ilginç saç ve sakal stiliyle ilgi odağı olan tecrübeli defans oyuncusu G.Saray Dergisi'ne verdiği röportajda hakkındaki bilinmeyenlere ışık tuttu. İşte karşınızda Abel Xavier...

2000 yılına kadar birçok kez imaj değişikliği yaptım ama Everton'da, Liverpool'da da beni böyle gördüler. G.Saray'da da böyle görecekler. Bunu, 2004'e kadar koruyacağım. Çünkü, o şampiyonada milli takımımın formasını giymek istiyorum.

Benfica'da başladı

30 Kasım 1972 Mozambik doğumluyum. Daha sonra ailemle birlikte göç ettiğim Portekiz'de Estrela Amadora'da adımı duyurduğumda 18 yaşındaydım. 1993 yazında ülkenin dev kulüplerinden Benfica'ya imza attım.

1995'te iki yıl formasını giydiğim Benfica'dan ayrılıp, İtalya'ya Serie A'ya 'merhaba' dedim. İşim bu kez zordu. Çünkü, Bari ligde kalma mücadelesi veren bir takımdı.

Genç yaşta, son derece güzel şartlarda, kendimi ispat ettiğim bir takımdan gittim İtalya'ya. Adaptasyon zorluğu elbette var. Ancak, futbol bireysel bir spor değil. Takım içindeki hava, adaptasyonu belirler. Kaldı ki, İtalya Ligi, yabancılar için zor bir lig, hatta adaptasyonu geciktiren bir lig. İtalya'da geçirdiğim bir yıldan çıkardığım sonuç, birçok yetenekli oyuncunun neden İtalya'da başarılı olamadığı ve daha sonra gittikleri ülkede nasıl başarılı oldukları idi.

Serie A'dan sonraki yolculuk İspanya'ya, yani La Liga'ya oldu. 1996-98 yılları arasında, Real Oviedo'ya transfer oldum. Şampiyonluğa oynayan bir takımdan, tek amacı kümede kalmak olan bir takıma gitmek zor elbette. Ben, her zaman kazanan tarafta olmak isterim. Bari, Real Oviedo ve Everton'da bu zorluğu yaşadım. İlk günden itibaren bir şok yaşıyorsun, içinden gelen istek ve motivasyonla oynadığın takımın gerçeği çakışıyor.

İspanya’da La Liga kariyerimde 58 karşılaşmada forma giydim. Burada oynadığım dönemde başarılı maçlar da çıkardım. 1998 yılında Hollanda ekibi PSV Eindhoven'dan teklif aldım. PSV'nin hocası, ünlü İngiliz teknik adam Boby Robson transferimde ısrarcı davrandı. Hollanda'da bir sezonda 19 maçta forma giydim ve 2 gole imza attım.

Kaybetmeyi sevmem

Ben, kaybetmeyi sevmem. Antrenmanda bile. Haksızlık yapıldığı zaman isyan ederim. Ama bu isyanımı hiçbir zaman hakemi ya da takım arkadaşlarımı küçük düşürücü biçimde sergilemem. Elbette ki, limitleri zorluyorum ama bu disiplin limitleri içinde oluyor. Evet, sert oynamayı da seviyorum ama oynadığım oyunun karşılığında doğru bir insan olmayı seviyorum. Kendime yapılmasını istemediğimi başkasına yapmam.

Futbol sahasında da, özel hayatımda da haksızlığa tahammülüm yoktur. Euro 2000'in faturası ağır oldu benim için. UEFA, 9 ay uluslararası karşılaşmalardan men cezası verdi.

Ülkem sahip çıkmadı

Maçtan sonra öyle bir resim çıktı ki ortaya, bunu üzerimden sıyırmak için yalnız kaldım. Ülkem de sahip çıkmadı, tek başıma masraflarını da karşılayarak avukatları tuttum, dava açtım ve kazandım. Cezayı kaldırdılar. UEFA, hiçbir zaman bir oyuncuya böyle bir hakkı iade etmemişti. O takımda oynayanların 8'i büyük takımlara transfer oldular, ben gidemedim bu ceza yüzünden. İşimi yapmama müsaade etmediler. İşin peşini hala bırakmıyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden de aynı sonucu bekliyorum. Bütün bu savaşımda yapayalnız kaldım, futbolu bırakmayı bile düşündüm. Ben bir mahalle takımı forması ile oraya çıkmamıştım. Ben bir milli takım oyuncusu idim; kendi ülkemi temsil ediyordum ama ülkem Euro 2004 organizasyonunu kaybetme korkusuyla beni yalnız bıraktı.

Beyaz saç ve sakal, gurur mücadelemin simgesi oldu adeta... Türkiye'de Network reklamlarıyla tanınan Hintli model Satya Oblet ile olan benzerliğimi soruyorlar ‘‘Kim kimi taklit etti?’’ diye. O, beni örnek almış. Ancak, bugüne kadar yan yana gelmedik.

Ben özgürlüğüme düşkün bir insanım. Kendimi yenilemek de bana moral veriyor, bu sıcaklığı, değişikliği yarattığınız zaman moral buluyorsunuz. Bütün bunlar aslında futbolcunun imajıyla ilgilenmek yerine, sahada ne yaptığı, neleri başardığını göstermenin değişik bir yolu.

Lakap konusuna gelince... G.Saray, taraftarının beni, ‘‘Aslan Kral’’ diye çağırmalarını istiyorum.

G.Saray'a gelirken sadece Dimas'la konuştum. Zaten adı G.Saray olunca, pek sorgu suale gerek yok.

Neden dava açtı

2000 Avrupa Şampiyonası'nda Fransa-Portekiz maçının uzatma dakikalarında Wiltord'un ortasında top, Xavier'e çarpınca Avusturyalı hakem Günter Benko, penaltı noktasını gösterdi. Portekiz, penaltıyı kullanan Zidane'ın attığı altın golle kupaya veda ederken, Xavier de hakeme itiraz ettiği için kırmızı kart gördü. UEFA'nın 9 ay ceza verdiği Xavier, daha sonra UEFA aleyhine dava açtı ve kazandı. Bununla da yetinmeyip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açtı.

TARAFTARA CEVAPLAR


G.Saray'ı tarif eder misin?

‘‘Büyük karizma’’

Avrupa'da seni en fazla zorlayan forvet kim?

‘‘Arsenal'den Henry’’

İngiltere'de G.Saray hakkında ne düşünülüyor?

‘‘Karizma... G.Saray çok saygı duyulan bir takım.’’

Saçını kırmızıya, sakalını sarıya boyatabilir mi?

‘‘İnşaallah’’


SEVDİKLERİ


* İncir Tatlısı!

* Ferrari marka araba

*
R&B ve Hip Hop dinliyor

* Favorisi, Phantom of the Opera

*
Sharone Stone, Julia Roberts, Robert De Niro

* Al Pacino ve A.Hopkins'in filmleri
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!