Güncelleme Tarihi:
İçinde "Aşk" kelimesi geçse bile bu da bal gibi bir nevi memleket meselesidir. Çünkü nüfusumuzun çoğu gençtir. Genç olmayanların çoğu da "Antiageing" fırtınasına kapılmış gençleşmeye çabalamaktadırlar. Ayrıca aşkın yaşı yoktur. Bkz: İkinci Bahar Evi. Hal böyle olunca memleketim insanlarının neredeyse tamamını ilgilendiren her şey beni de ilgilendirir. Maksadım henüz vahamet kesp etmemiş bir sosyal meseleye vakitlice parmak basmaktır. İşte o kadar. Şimdi sadede geldim. Efendim, şu yarışmaları filan seyrederken birden aklıma düştü: Acaba yeni nesil (hatta eski nesil de), nasıl ilan-ı aşk ediyor? Hangi kelimelerle anlatıyor hislerini maşukuna veya maşukasına?
"Nereden çıktı ÅŸimdi bu soru?" diyeceksiniz, deÄŸil mi? Åžuradan çıktı. Bakıyorum, insanlar ekran marifeti olmaksızın yüzlerini bile görmedikleri ve muhtemelen asla görmeyecekleri, zaten birkaç güne kadar adlarını bile hatırlamayacakları kiÅŸiler için bildikleri bütün ilan-ı aÅŸkÂkelimelerini bol keseden sarfediyorlar. Gerçi bunlar toplasanız 3-5 kelimeyi geçmiyor ama büyük bir hayra vesile oluyor. Ä°ÅŸ bu aritmetik durum sayesinde bir kere daha milletçe çektiÄŸimiz konuÅŸma pekliÄŸini teÅŸhis etme fırsatı bulunuyoruz. TeÅŸhis tedavinin en büyük adımı olduÄŸuna göre de gene memleket için bir ÅŸey yapmış oluyoruz. Halik ya da balık biri bilir umarım. Konumuza dönelim...
Şimdi düşünün, sahiden aşık olduğunuz adam veya kadın karşınızda ve siz ona hislerinizi anlatmak ihtiyacındasınız. O da bunları duymaya muhtaç. Hadi buyurun söyleyin bakalım. Hatta gelin birlikte deneyelim. İlk akla gelen bütün dillerdeki en sihirli iki kelime: Seni seviyorum.
Olmadı. Çünkü onu Akademi Barış'a da, Ä°kinci Bahar Komutan'a da, Ajdar'a da haykıran onlarca insanın sesleri hala kulaklarınızda. Ä°ngilizcesi de öyle. "I love you bilmem kiiimm... I love you bilmem kiiim..." 4 kere tekrarlanınca ÅŸarkı gibi oluyor ya. Sonra hatırlayın, "Kendisini çooook seviyoruuuuuzzz" ÅŸeklindeki romantik (!) ifÅŸaatı iÅŸitince diken diken olan sizin tüyleriniz deÄŸil miydi? Yarışmacıları da unutmayalım.ÂNezahat Hanım aslında nefret ettiÄŸi OyaÂHanım'a, Oya Hanım hiç hazzetmediÄŸi Perihan Hanım'a, Perihan Hanım neredeyse tiksindiÄŸi Nurhan Bey'e elemeler yaklaşırken böyle fısıldamıyor mu? Eyvah, sizin hissettikleriniz onlarınkiyle aynı mı yoksa? DeÄŸil elbette. O halde sevgilinize nasıl reva görürsünüz aynı kelimeleri?
Tamam anlaşıldı ki "Seni seviyorum" tükenmiÅŸ, bitmiÅŸ. BaÅŸka bir ÅŸey deneyelim ÅŸimdi de. "Sen benim herÅŸeyimsin" nasıl? Onun sizin için önemini, deÄŸerini bu kadar net anlatan baÅŸka laf var mı? Yok. Yani diyorsunuz ki, "Senin varlığının yanında benim baÅŸka neyim varsa solda sıfır kalır. Sensiz ben bir hiçim. Sen yoksan öleyim daha iyi." Ne güzel. Hadi söyleyin, o zaman. Ama daha dün sabah ekranda koro halinde "Caner sen bizim herÅŸeyimizsin", "Tülin sen bizim herÅŸeyimizsin" diye feryad edenlerden aÄŸzınıza geleni esirgememiÅŸtiniz.ÂHatta aynen şöyle diyordunuz, "Yahu bu kadar mı fakirsiniz? Varlığınızın tamamı nasıl bu insanlardan ibaret olur? Pes vallahi pes. Bu ne yokluk, ne yoksulluk. Ama beter olun. BaÅŸka da birÅŸeycikler demem."
Â
Åžimdi gelin de gözünüzün nuru, hayatınızın anlamı sevdiceÄŸinize, o güruhun Caner'le Tülin'e layık gördüğü kelimelerle hitap edin. Olacak ÅŸey deÄŸil. Sakız oldu o kelimeler sakız. Çürüdü gitti, yazık. Pekiyi, ya "AÅŸkımmm" demeyi deneseniz? O sakızdan da mı beter halde, diyorsunuz? Haklısınız. Ben de gördüm. Yeni yetmelerin "caep"telefonlarındaki ilk numaranın karşısında bu yazıyor deÄŸil mi? Hatta "Askim" diye yazıyorlar. Beynelmilel olacağız ya, AB'ye hazırlık filan.ÂTabii zaman geçtikçe "Askim" yazısı ekranda baki, karşısındaki numaralar sık sık deÄŸiÅŸiyor. Olsun. O da "Moderenlik". Dedeleri öyle derdi.
Açık söyleyeyim, ben bu "AÅŸkım" mevzuuna kafamı takmış durumdayım. Nereden çıktı diye epey araÅŸtırdım. "AÅŸkım AÅŸkım adında bir dizi vardı, acaba ondan kalma mı?" diye soruÅŸturdum. DeÄŸilmiÅŸ. Demek bu mutlu (!) doÄŸum hadisesi gece gündüz çalıştığım zamanlara rastlamış ki ne zaman ve nasıl cereyan ettiÄŸini farkedememiÅŸim. Haberim olsaydı, en azından yakınlarımı korurdum ama iÅŸ iÅŸten geçti maalesef.ÂCehalet Hanım'la Densiz Bey'in dilimize pelesenk ettiÄŸi yüzlerce yavruları gibi "AÅŸkım"ı da milletçe baÄŸrımıza bastık. Artık insanlar evlatlarına, analarına, babalarına, arkadaÅŸlarına, komÅŸularına, hatta sütçüye, çöpçüye, bekçiye bir ÅŸey söyleyeceÄŸi zaman "AÅŸkım"sız lafa baÅŸlamıyor. "Åž"yi şıngırdatmak da racon icabı olsa gerek, ÅŸart. Yakında bu yüzden başı derde girenleri duyarsak ÅŸaşırmayalım. Çünkü bunun farklı niyetlerle söylendiÄŸi hüsnükuruntusuna kapılanlar da çıkabilir. "Sen ne diyon hemÅŸerim!" Vallahi olabilir. Demedi demeyin.
Anlaşılan "Aşkım" da karavana. Yani artık sevdiğinize diyeceğinizi kolay kolay diyemeyeceksiniz. Bakın, seneler önce biri daha - bugün anlaşılması çok zor sebeplerden de olsa- yüreğinden geçenleri bir türlü söyleyememiş. Ama öyle güzel söyleyememiş ki.
TEREDDÃœD
Sarahaten, acaba, söylesem darılmaz mı?
Darılmak adeti, bilmem ki çapkının naz mı?
Desem ki: 'Ben, seni...' ,yok, dinlemez ki, hiddet eder!
Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der?
Desem ki: 'Ben, seni pek...' Ya kızar, konuşmazsa?
Derim: 'Bu çektiğim insaf edin, eğer azsa...'
Desem ki: 'Ben, seni pek çok...' hayır, kızar bilirim,
Tereddütüm acaba hiddetinden az mı elim?
Desem ki: 'Ben, seni pek çok...' Sakın gücenme emi,
Sakın gücenme, eğer anladınsa sevdiğimi...
                                 Orhan Seyfi Orhon
*Meraklısına not: Bu şiiri Ali Rıfat Çağatay nihavent makamında besteledi.