Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2002 21:43
Yeryüzünün 1/3’den fazlası, iki kutup bölgesini hiç hesaba katmadan, çöllerle, çöl stepleriyle ve kuru savan bölgeleriyle kaplıdır.
Astronot Neil Armstrong, uzaydan dünyayı kahverengi gördüğünü söylemişti. Tabii, çölde suyun olmaması bu görünüşte etkili olmaktadır. Gerçi çöller üzerinde de görünüşte aslında yağmur yağmaktadır, ancak yağmur taneleri daha yere düşmeden sıcak havada buhar olup gitmektedir.
Dünya nüfusunun yüzde 16’sı yeryüzünün 21 kuru bölgesinde yaşıyor. Yılda 25 milimetreden daha az yağan bölgelerde hemen hiç kimse yaşamıyor. Bazı bölgelerde ise 40 yıl boyunca yağmur yağmadığı olmaktadır.
Hayatın pek yaşayamadığı bu uç bölgelerde çok özel hayvan ve bitki türleri yaşar. Örneğin Sahra’da akasyanın kökleri yeraltında suyu bulmak için 50 metre derinliğe kadar kök salar. Buna karşılık yuvarlık biçimli Tillandsia latifolia köksüzdür. Nemini Atacama çöllerinin bazen hafif nemli havasından çeker. Bu havayı rüzgarlar bitkilerden getirir.
Çok sayıda çölde, su kıtlığının yanısıra çok sıcak hava vardır. Sahra çölünde sıcaklık gölgede 52 santigrat dereceye kadar çıkar. Çünkü Sahra üzerinde Güneş bulutların filtresi olmadan yeryüzüne iner. Öte yandan bulutlar olmadan da sıcaklık toprak tarafından emilmez. Geceleri çöl soğuğunun nedeni de budur. Gün ile gece arasındaki en büyük sıcaklık farkı 68 santigrat dereceye kadar çıkar. Çölde gölge yapacak bitki yaprakları bulunmadığından bazı minik canlılar kalker taşlarının içinde yaşarlar. Orada ışık alırlar, ayrıca kurumazlar da. Bunlardan Ramalina maciformis cinsi, hatta, çok çok sıcak taşlarda da yaşayabilir. 85 derece sıcaklığa kadar dayanabilir.
Memeli hayvanlar arasında deve özellikle çölde yaşama uyum sağlamışıtır. 15 gün hiç su içmeden sıcakta çölde yürüyebilir. Bir su bulduğunda da çeyrek saatte 200 litre suyu içer. Bazı bitkiler ise suya gereksinim duymadan çok daha uzun süre yaşarlar. 300 yıl
boyunca sadece tohum olarak varlığını sürdüren bitkiler vardır ve bunları ancak araştırmacılar bulmuş ve ‘uyandırmışlardır’. Ancak bunlar kısa ömürlü bitkilerdir. Büyürler, açarlar ve bir kaç gün içinde de ölürler. Geride ise sadece tohumları kalır.
Su bulamayan, bulduğunda biriktirir. Bazı bitkilerin 600 km kadar uzanan ‘kökleri’ veya uzantıları vardır. Bunlar 1000 km karelik bir alanda yağacak neredeyse her yağmur damlasını emerler. Kaktüsler de su depolarıdır. Saguora kaktüsü örneğin, uzamış kökleri ve dalları ile 8000 litre kadar su toplayabilir. Böylece iki yağışsız yılı rahatça geçirebilir. 9 000 000 kilometre karelik Sahra’da hayatın kaynağı olarak başka bir eko sistem hüküm sürer. Bu dünyanın en büyük çölü, her yıl milyonlarca tozu rüzgarlar vasıtasıyla batıya ‘ihraç’ eder. Güney Amerika’nın yağmur ormanları üzerine her yağmur zamanında 13 000 000 ton gübre olarak yağar. Fosfor, kalsiyum ve kalium bakımından zengin olan bu gübre olmadan yağmur ormanları yaşayamazdı.