Güncelleme Tarihi:
Arda'nın son günlerde performansındaki düşüş artık herkesin dilinde. 22 yaşındaki Türkiye'nin tartışmasız en yetenekli oyuncusunun bu performansındaki düşüşü spor basının ünlü kalemleri Şansal Büyüka, Erman Toroğlu gibi isimler üzerine fazla yüklenen görevlere bağlıyor. Takım kaptanlığı, her maçta bir 'sihir' yapıp maçı kurtarması, Metin Oktay gibi bir değerle bu genç yaşında eşleştirilmesi gibi başlıklar omuzlarındaki yükü artırdığı kanaatinde bir çok yazar.
Türk basınının cesur kalemlerinden Yılmaz Özdil ile yapılan röportajda da bu konulara değinildi.
Arda Galatasaray'a kaptan olamaz?
Metin Oktay’ın formasını vereceksin, 10 numarayı giydireceksin, koluna pazuband takacaksın. Hepsi, “Fenerbahçe’ye gider mi” korkusu yüzünden... Gencecik çocuğa bu kadar yük yüklersen, elbette travma geçirir. Yönetim onu kaptan yapmamalıydı!
Son derbiyi konuşalım. Kadıköy’deki maç hakkında ne söylemek istersiniz?
Maça gidemedim maalesef, televizyondan izledim. Herhalde orada bir ‘papaz büyüsü’ var! Çünkü Avustralya’dan da Kongo’dan da futbolcu getirsen, dizleri titreyerek sahaya çıkıyor orada. Bence Galatasaraylı futbolculara, Kadıköy maçları öncesinde teknik direktör değil, psikolog lazım. Ancak yöneticiler, bu kadar profesyonel değil.
Fenerbahçe'de yıllardır kupayı alamıyor!
Aynı şey onlar için de geçerli. Çünkü milyon dolarlar harcayıp ligin tozunu atması beklenen kadrolar oluştururken, aynı rezaleti yaşıyorlar. Aynı sendrom, kupada da Fenerbahçeliler’de oluşuyor. Bu, komik bir şey. Fenerbahçe’nin kupada, Galatasaray’ın Kadıköy öncesinde psikolog desteğine ihtiyacı var. Çünkü top oynayıp kaybetseler tamam, ama pas veremiyorlar, ayaklarındaki topu taca atıyorlar. Sonuçta derbiyi özele alalım. Fenerbahçe’nin sahaya kiminle çıkacağı belli. Alex varsa nasıl oynayacağı belli. Kalecisinin zaafiyetleri belli. Orada taktiksel olarak yapabileceğin hamleler kısıtlı. Elindeki kadronda da eksiğin yok, sorun tamamen psikolojik.
Peki derbi oynanmalı mıydı?
Maçın başlaması ve devamı konusunda Erman Toroğlu’na katılıyorum, altına imzamı atarım. Galatasaray ve Fenerbahçeliler’den korktukları için oynattılar. Dünyanın hiç bir gelişmiş ülkesinde o maç başlamazdı. Her şey bir yana, hakem polis! Peki hakem olarak böyle yaptı, polis olarak aynı inisiyatifi gösterebilir mi? Bu bir miting de olabilirdi mesela. O zaman hastaneye de gaz bombası atmayacaksın demek ki! Polis olarak kanunlara, yönetmeliklere, genelgelere uyuyorsan; hakem olarak da uyacaksın. Korkuyorsan, yanlış yaparsın.
Arda'nın derbide yaptıkları neydi?
Metin Oktay’ın formasını vereceksin, 10 numarayı giydireceksin, pazubandı koluna takacaksın. Hepsi; Arda’nın Fenerbahçe’ye gideceği korkusu yüzünden. Futbolcun gidecekse göndereceksin, gitmiyorsa da oynatacaksın. Bunun için ekstra yükler yüklersen Arda’nın üzerine, (Bu Hagi, Metin Oktay olsa bile) işte böyle psikolojik travma geçirir. Peki; Arda, bir Metin Oktay olabilir mi? Olamaz, hiç kimse Metin Oktay olamaz.
Arda’nın üzerine gidiyorlar. Arda da bilinçaltında, “Ben Fener’e gitmeyeyim diye bunları yapıyorlar” diye düşünüyorsa, elbette travma geçirir. Neticede gencecik çocuklar bunlar. Karakterleri ne kadar düzgün olursa olsun, sonuçta duygusal iniş çıkışlar yaşarlar. Buna göre bu operasyon, tamamen Galatasaray Yönetimi’nin yanlışıdır. Arda, Galatasaray kaptanı olmamalıydı.
O halde Aziz Yıldırım sezona 1-0 önde başladı diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Neticede kulüplere ticari birer şirket gibi bakmak lazım. Patron ya da yönetici, kendi müessesini yukarı çıkarmaya çalışırken, rakibi de indirmeye çalışır. Aziz Yıldırım çok doğru bir hamle yaptı. Aslında burada kötü niyet de yok: Adam ‘Para var, isterseniz vereyim, isterseniz vermeyeyim’ dedi. O halde siz de Arda’nın üzerine duygusal yükler yükleyeceğinize, cebine para koyacaksınız. Sonuçta futbolcular da ‘kızılay mensubu’ değil kardeşim!
Ligin gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben Göztepeliyim ve bu benim için büyük avantaj. Çünkü daha objektifim. Bu sene ligde, seyrederken heyecanlandığım bir takım yok. Galatasaray’ın sezon başındaki bir-iki maçı haricinde, futboldan zevk aldığım maç yok. Mesela son derbide bile futbol kötüydü. Eskiden kördük, sadece kendi ligimizi izleyip kendimizi kandırıyorduk. Ancak şimdi İngiltere, İspanya, Almanya liglerini de takip ediyoruz. Bu sene ligi forse eden birkaç takım var; mesela Bursaspor... Fakat onlarda da geçen seneki Sivas’ın havası yok. Belki puan olarak daha iyiler, ama aynı havada aynı keyfi vermiyorlar.
Türkiye’de hangi futbolcu size keyif veriyor?
Canı isterse Alex’i çok beğeniyorum. Galatasaray’da da Kewell. Ne yapacaklarını bilmiyorum çünkü. Mesela Türkiye’nin şu an en pahalı futbolcusu Arda, ama ben seyrederken Arda’nın ne yapacağını biliyorum.
Biraz da Sayın Mahmut Özgener’den bahsedelim...
O, bir başbakan ya da emniyet müdürü değil. Makamında oturarak sorunları çözme zorunluluğu yok. Cep telefonu varsa, tabii ki tatilini yapacak. Bence Futbol Federasyonu Başkanı olma zamanı yanlıştı. İktidar tarafından getirilmiş bir başkan vardı, herkes iktidardan korktuğu için onun önünde takla atıyordu, adamcağız rahmetli oldu, yerine ‘tak’ diye oturdun. İstersen dünyanın en iyi Federasyon Başkanı ol, hikayesin. Sen federasyonun memurusun. Bunları toplumsal algılama olarak söylüyorum. Krizlere bakın; Ankaraspor, Diyarbakır, Milli takım... Erbakan, bu iktidar için ‘at yarışı spikeri’ diyor. Bizim Futbol Federasyonu da at yarışı spikeri gibi. Doğru hamlelerde bulunmuyorlar. Futbola emek vermesine rağmen, yanlış zamanda başkan oldu Özgener ve bence özgür iradesiyle karar veremiyor.
Aziz Yıldırım mı, Adnan Polat mı?
Aziz Yıldırım’ın medyayla ilgili tavrı nasıl sizce?
Aziz Yıldırım medyayla problemli bir insan, bu doğru. Ama bizim medya da problemli. Ben Uğur Dündar’ın programında; Aziz Yıldırım, Adnan Polat ve Sadri Şener’i bir arada gördüm. Üçünün içinden birini seçme derseniz, Adnan Polat’ı seçmem. Çünkü, Yıldırım ve Şener’in sohbeti ve gazeteciye yaklaşımları, Adnan Polat’tan çok daha iyiydi. Kendimi de bunun dışına koymuyorum, yalan yazıyoruz! Ya kıytırık yöneticilerin ya da kıytırık menacerlerin aleti oluyoruz. Kimi zaman bilerek, kimi zaman bilmeyerek. Onlar önemli kulüplerin yöneticileri ve bu nedenle karşılarında önemli gazeteciler, saygın insanlar görmek istiyorlar karşılarında. Palavrayı kim sever kardeşim!