Araştırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2006 00:00

Tatlandırıcılı içkiler çabuk sarhoş ediyor

Alkollü kokteylleri, tatlandırıcılı içeceklerle hazırlayanlar daha çabuk sarhoş oluyorlar. Avustralyalı bilim insanlarının bir araştırmasına göre mide, tatlandırıcılı içecekleri daha çabuk emiyor. Bu nedenle de alkol ve damardan daha fazla alkol alındığı için kandaki alkol seviyesi şekerli içecekleri göre daha çabuk yükselmekte

Adelaide Üniversitesi bilim adamı Christopher Rayner ile çalışan araştırmacılar, deneyin ilk günü sekiz erkeğe şekerle tatlandırılmış votka portakal kokteyli, diğer bir gün ise aynı içkinin, yapay tatlandırıcıyla tatlandırılmışını vermişler.

Denekler içkilerini içtikten üç saat sonra bilim adamları kandaki alkol seviyesini ölçtükleri gibi sindirim organlarının sıvıyı ne hızla taşıdıklarını da ultrasonla incelemişler. Ultrason görüntülerinden anlaşıldığı gibi yapay tatlandırıcılı içecekler mideyi 15 dakika daha önce terk ediyorlar.

Buna bağlı olarak mide ve bağırsak mukozası daha fazla alkol alıyor. Nitekim bu durum kandaki alkol değeriyle de kanıtlanmakta. Şekerli alkol içiminden sonra kandaki alkol seviyesi 0,3promil çıkarken, tatlandırıcılı içeceğin ardından alkol seviyesi %0,5promil daha fazla ölçülmüş.

Saman nezlesine karşı aşı

Amerikalı bilim adamları tarafından geliştirilen bir DNA aşısı, saman nezlesinde ortaya çıkan hapşırık, gözde sulanma ve kaşıntı gibi semptomları zayıflatıyor. Araştırmacıların açıklamalarına göre serum, saman nezlesi alerjenlerinde bulunan bakteri DNA’sını etkisiz kılıyorlar. Bu bakteri DNA’sı, insandaki yardımcı T-hücrelerini şaşırtarak saman nezlesine yol açıyor.

Araştırmaya katılan 23-60 yaş arasındaki deneklerde aşı altı enjeksiyondan sonra etki göstererek, alerjik semptomları %60 oranında azaltmış. New England Journal of Medicine dergisindeki yazıda, aşı, etkisini uygulamadan bir yıl sonra da göstermekte deniyor. Aşının, alerji ve enfeksiyon hastalıklarına karşı uzun vadeli olarak etkiyen tedavilerin geliştirilmesinde yararlı olmasını bekleyen bilim adamları, konuyla ilgili araştırmalarına devam edecekler.

Hawking kalıtımının çözülmesini istiyor

İngiliz astrofizikçi Stephen Hawking, Amerikalı TV yıldızı Larry King, Microsoft kurucularından Paul Allen ve Google’dan Larry Page genlerini analiz için bilimin hizmetine sunarak, insan kalıtımının analiz tekniğinin geliştirilmesinde etkili olacak bir projeye dahil oldular. New York Times gazetesindeki haberde, uzun vadeli hedefin, gelecekte hastaların kalıtımını 1000 Dolara çözmek olduğundan söz edilmekte.

Santa Monica’daki X Prize Vakfı, henüz yeni olan sekanslama tekniğini bir milyon dolarlık ödül ve ünlü gen bağışçılarıyla teşvik etmek istiyor. On gün içinde 100 kişinin kalıtımını sekanslamaya başaran bilim adamları, on milyon dolarla ödüllendirilecek.

Genom araştırmacılarının görevleri arasında ayrıca Hawking, King ve Milken gibi yüz ünlünün DNA sekanslarını sıralayarak kalıtımlarına bir bakış açısı kazanmak da var. Ödül yarışına Craig Venter ve Francis Collins de katılmak istiyor.

İşitme ve görme kaybı arasındaki ilişki

Sydney Üniversitesi ve Avustralya Ulusal Akustik Laboratuvarı bilim adamları, yaşlı insanlardaki görme ve işitme kaybının aynı nedenlere bağlı olarak geliştiğini buldular. Araştırmacılar yaş ortalaması 70 olan yaklaşık 2000 kişiyi incelerken, görme kaybı yaşayanlarda işitme kaybının veya tam tersi olarak işitme kaybı görülenlerde görme yetisinin de zayıflamış olduğunu fark etmişler.

Archives of Ophthalmology dergisinde bilim adamları görme ve işitme yetisindeki zayıflamanın aynı nedene bağlı olarak geliştiğini söylüyorlar. Ayrıca yaşlılığa bağlı makula dejenerasyonu ve kataraktın da işitme kaybı riskini yükselttiği görülmüş.

Görme ve işitme yetisindeki zayıflığı yaşlılığa bağlayan bilim adamları, oksidatif stres, sigara içimi ve damar sertliği (arteroskleroz) gibi risk faktörlerinin de görme ve işitme yetisinin zayıflamasında etkili olabileceğini söylüyorlar. Diğer bir risk faktörü ise diyabet diyor bilim adamları.

Kök hücreleriyle, ışın terapisinin yan etkileri önlenecek

Kanserli hücreler radyoterapiyle öldürülebiliyor, ancak ışınlar tümörün etrafındaki sağlıklı dokuya da zarar verebilmekte. Kök hücreleriyle sağlıklı doku korunacak

Groningen Üniversitesi’nde Rob Coppes ile çalışan araştırmacılar, Estro (Avrupa Radyo Onkoloji Birliği) kongresinde, farelerle yaptıkları deneyler sonucunda yetişkin kök hücre tedavisinin, radyoterapinin yan etkilerini azalttığını açıkladılar.

AB tarafından finanse edilen ve kısaca First olarak adlandırılan proje, mesela cilt ve mukoza dokularında meydana gelen hasarların yetişkin kök hücre tedavisiyle azaltılabileceğini kanıtlamakta. Işınlanmış dokuya giren kök hücreler yenilenmeyi tetikliyor diye açıklıyor Coppes. Etkinin insanda da ortaya çıkması halinde, yeni tedavi olanakları doğacak.

AIDS için bilgi ağı

Tıp uzmanları sonuçlarını genelde hastalarını tedavi ettikten aylar sonra konferanslarda tartışıyorlar. Yeni bir Online bilgi ağıyla bundan sonra bilgi alışverişi kolaylaşacak

ABD’de tek bir bilgi ağında birleşen yedi tıp araştırma merkezi sayesinde AIDS hastalarına daha iyi tedavi olanaklarının bulunacağı sanılmakta. New York Times gazetesindeki habere göre kaydedilen veriler bilgisayarda değerlendirmekte.

"Bu sistem, HIV tedavilerini ve sonuçlarının eş zamanlı olarak ele alınmasını sağlayacak ilk olanak" diyor projeyi yöneten araştırmacı Michael Saag. Projenin başlıca hedefi, denenmiş tedavi yöntemlerinin normal hastalarda ne kadar iyi etkidiğinin karşılaştırılması. Araştırmalarla elde edilen test sonuçlarının hastalara uygulanması, kliniklerdeki hasta şikayetlerinin genelde farklı olması nedeniyle zordur.

Ayrıca genelde tedavinin uzun vadeli etkisi araştırılmamakta. Bilim adamları doğru tedaviyi bulduklarını sandıklarında sürprizlerle karşılaşıyorlar. Mesela retrovirüslerin oluşumuna karşı geliştirilen ilaçların bazıları, HI virüsü taşıyan hastaların yaşamanı uzatıyor ama buna karşın yüksek kan basıncı, diyabet veya kalp hastalıkları gelişiyor.

Projeye toplam olarak 15.000 hasta katılacak. Her tıp merkezinin bekleme salonunda hastalar hastalıklarının semptomları ve ilaçların etkisi hakkında bilgi verecekler. Ve bu bilgilerin kontrol edilebilmesi için de hastalardan kan alınacak. Son olarak bilgisayarlar hangi terapinin hangi hasta için uygun olduğunu değerlendirecekler.

Bu yüzden tıp merkezlerinin seçimi çok önemliydi diyor bilim adamları. Proje için seçilen merkezler kesin ve kontrol edilebilir kanıtlar sunanlar arasından seçilmiş. Yetersiz veriler projenin başarısını önleyebilirdi diyor uzmanlar.

Üremeye yatkın kadınlar daha şık

Amerika’da gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre, üremeye yatkın kadınlar kendilerini modaya uygun giyimleriyle belli ediyorlar. Kaliforniya Üniversitesi bilim adamları, kadınların yumurtlama devresinde daha fazla takıp takıştırdıklarını ve daha dikkat çekici giysileri tercih ettiklerini söylüyorlar. Bilim adamları kız üniversite öğrencilerini yumurtlama döneminde ve normal zamanlarda görüntülemişler.

Buna göre kadınlar, yumurtlama döneminde, biraz daha dekolte giyindikleri ortaya çıkmış. Haselton, kadınların bu dönemde biraz daha modern ve şık giyindiklerini ama bu giysilerin mutlaka daha seksi olmadığını söylüyor.

Bilim adamı daha önceki araştırmasında da kadınların, yumurtlama döneminde daha çok flört ettiklerini ve çekici erkeklere daha fazla dikkat ettiklerini bulmuştu.

Kemoterapi bilişsel bozukluklara yol açabiliyor

Kemoterapinin, saç dökülmesi ve bulantı gibi bildik yan etkiler dışında, beyinde de uzun vadeli etkiler yapabileceği anlaşıldı. Mesela meme kanseri hastası kadınların bellek ve konsantrasyon yetileri üzerinde kemoterapi, tedaviden on yıl sonra bile etkili olmakta.

Son araştırmayla, beyinde ne gibi değişimlerin meydana geldiği görüldü. Kaliforniya Üniversitesi bilim adamları, en fazla on yıl önce meme kanseri yüzünden kemoterapi gören kadınların beyinlerini pozitron emisyon tomografisiyle (PET) ile inceleyince, kemoterapinin ön beyindeki metabolizma etkinliklerini azalttığını görmüşler. Bu da kadınların belleklerini zayıflatmakta.

Kimi bilim adamları, bu yan etkinin uzun bir süredir bilindiğini ancak, tedavinin kanseri iyileştirici etkisinin daha önemli olduğunu söylüyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!