Araştırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2006 00:00

Hitler’in uçak gemisi bulundu

Altmış yıldır kayıp olan "Graf Zeppelin" gemisi Baltık denizinde bulundu. Polonya donanmasındaki uzmanlar Baltık denizinde bulunan uçak gemisinin Nazi döneminde inşa edilen Graf Zeppelin olduğundan eminler. Batık, Polonya’ya ait Petrobaltic petrol şirketi tarafından B3 petrol platformunun yakınlarında 80m derinlikte bulunmuş. 1936 yılında ilk Alman uçak gemisi olarak inşa edilmeye başlanan geminin yapımına, çeşitli nedenlerden dolayı ara verilmiş ve hiçbir zaman savaşta kullanılmamıştı.

Savaştan sonra 1947’de batan gemi o zamandan bu yana kayıptı. Graf Zeppelin gemisinde yaklaşık olarak 40 uçaklık ve 1790 mürettebatlık yer bulunuyordu.

Şişmanlığa çare: Açlık reseptörü denetlenecek

Amerikalı bilim adamları niçin bazı insanların bir türlü doymak bilmediklerini buldular. Bu insanların beyninde, açlık hissini kontrol eden anahtar protein, bedendeki sinyalleri çok kötü kaydedecek ya da hiç kaydetmeyecek kadar değişimden geçmiş. Bu durum tokluk hissini engellediği için insanların şişmanlamasına yol açmakta.

Bilim adamları 1997 yılında, Melanocortin 4 reseptörü olarak adlandırılan bir dedektör proteininin açlık hissinin açılıp kapanmasında etkili olduğu bulmuşlardı. Mesela dedektör ve bununla ilgili sinyal molekülü arasındaki karşılıklı ilişkinin doğru işlememesi halinde fareler, diğerlerine göre çok daha fazla yem yiyerek şişmanlamışlar.

Daha sonra yapılan araştırmalar ise insanlar için de benzer durumun geçerli olduğunu göstermişti. Şişman çocukların ve yetişkinlerin %6’sında açlığı kesen gen değişime uğramış. Ancak bu değişimin gerçekten de Melanocortin reseptörünün işlevini değiştirip değiştirmediği bilinmiyordu.

Florida Üniversitesi’nden Carrie Haskell-Luevano ile çalışan ekip bu nedenle, laboratuarda açlık kesici genin 40 varyantını üreterek, yapay proteinlerin bedendeki sinyal moleküllerini ne şekilde kaydettiklerini kontrol etmişler.

Sonuç: Test edilen gen varyantlarından on biri uyarı maddelerine karşı, değişimden geçirilmeyenlere göre çok daha zayıf reaksiyon göstermiş. Hatta iki varyantta reaksiyon %90 oranında azalmış. Fakat araştırmacılar ilginç bir şekilde yapay olarak üretilen iki maddenin, açlık kesici geni en iyi şekilde etkinleştirdiğini de görmüşler. Bu tür etki maddelerinin gelecekte tokluk hissi duymayan insanlarda kullanılabileceği sanılmakta.

Ama bununla birlikte fazla kilo sorunun genelde çok karmaşık olduğunu söyleyen Haskell-Luevano, açlık hissini kontrol eden gende yapılacak bir değişimin olası bir terapinin sadece bir parçası olabileceğini bildirdi.

Japonya’da ilk deprem erken uyarı sistemi

Japonya dünyada benzeri olmayan bir deprem erken uyarı sistemini devreye soktu. Sistem en fazla 20 saniye önce depremi haber veriyor. Bu süre yapıları terk etmeye yeterli olmasa da en azından hızlı trenleri ya da nükleer santralleri durdurmak için yeterli. Yeni uyarı sistemi ilk olarak tren, elektrik ve yapı şirketleri gibi kuruluşlara dağıtıldı.

Felaketten sadece bir saniye önce haberdar olmamızın bile çok faydası olabilir diye konuştu Japon Meteoroloji Dairesi’nden Makoto Saito. İnsanlar hafif sarsıntılarda büyük depremler için hazırlık yapabilirler. Erken uyarı süresinin çok kısa olması nedeniyle sistem kamusal alanlarda kullanılmayacak.

Güney Kutbu üzerinde ışık oyunları

Avustralyalı meteoroloji uzmanı Renae Baker, 25 Temmuzda Güney Kutbu’ndaki Mawson istasyonunda ender görülen bir meteoroloji fenomenini görüntüledi. Sedef gibi ışıldayan bulutlar yeryüzünün yirmi kilometre üzerindeki stratosferde dolaşıyorlar.

Bu ilginç bulutlar kutup enlemlerindeki kış mevsiminde, hava sıcaklıklarının Ğ80 dereceye düşmesiyle oluşurlar. Görüntünün alındığı gün hava balonuyla sıfırın altında seksen yedi derece ölçülmüştü. Ve renkli bulutların bulunduğu stratosferdeki rüzgar hızı 230km/h idi diyor bilim adamları.

Bulutlardaki renk oyunu, ışığın, batmakta olan güneş ışınlarının stratosferdeki buz kristalleri tarafından yansıtılması ve güçlü bir rüzgarla savrulması halinde oluşmakta. Bilim adamlarına göre bu tür bulutların varlığı, stratosferde uç koşulların bulunduğunu göstermekte. Ayrıca, stratosferdeki ozonun indirgenmesini de tetiklemekte.

İri yapılı çocuklar daha kolay şişmanlıyor

Kuzey İngiltere’nin Wirral bölgesinde gerçekleştirilen geniş kapsamlı bir araştırma, hızlı büyüyen iştahlı çocuklarda, beden kitle endeksinin daha fazla arttığını gösterdi. Oysa narin çocuklarda beden kitle endeksi neredeyse hiç değişmiyor diye açıklıyor bilim adamları.

Narin yapılı çocuklarda beden kitle endeksi sadece 0,12 kilo artarken, iri yapılı çocuklardaki artış 1,38 kilo yani on iki misli fazla artmış. Araştırmayı yöneten Manchester Üniversitesi bilim adamı Iain Buchan, büyüme ve şişmanlık arasında bir ilişki var diyor. Araştırma çerçevesinde 1998-2003 yılları arasında üç yaşında 50.000 çocuğun gelişimi izlenmiş.

Bilim adamları bundan sonra yeni doğan bebeklerin beslenme biçiminin de şişmanlık üzerinde etkili olup olmadığını araştıracaklar. Çünkü hayvanlarla yapılan deneyler sonucunda yaşamın ilk haftalarında alınan kalorilerin düşürülmesi halinde hastalık derecesindeki şişmanlığın uzun vadede engellenebildiği görülmüştür.

Fare, yılan zehrine panzehir üretiyor

Amerikalı bilim adamları, faredeki bağışıklık sisteminin yılan sokmasına karşı bir panzehir ürettiğini saptadılar. Kemirgenlerin bağışıklık sistemindeki mast hücreleri, Atractaspis engaddensis yılanının zehriyle temas ettiğinde, bir enzim salgılıyorlar. Bilim adamları farenin aynı reaksiyonu engerek yılanı ve arılara karşı da gösterdiğini fark etmişler. Bulgunun yılan ve böcek sokmasına karşı daha etkili tedavilerin geliştirilmesinde işe yarayacağı sanılmakta.

Science dergisinde yayımlanan yazıya göre yılan zehirlenmesi yüzünden her yıl 125.000 insan yaşamını yitirmekte. İnsanların önemli bir kısmı hayat kurtarıcı ilaçların bulunmadığı gelişmekte olan ülkelerde ölüyorlar.

Son araştırma sırasında bedenlerinde normal sayıda mast hücresi bulunan kemirgenler, mast hücreleri gen teknolojisiyle yok edilen hemcinslerine göre yılan zehriyle on misli daha iyi mücadele etmişler.

Vitaminler, cinsel çekicilik katıyor

Vitamin gibi önemli besinlerin feromenler gibi etkidikleri bulundu. Madrid Ulusal Müze bilim adamları bunun en azından İber kertenkelesi için geçerli olduğunu söylüyorlar, Royal Society Proceedings B dergisinde. Dişi kertenkeleler, D vitamini alan erkek kertenkelelerin salgılarına daha heyecanlı bir şekilde reaksiyon gösteriyorlar. D vitaminin insanlarda da benzer etkiyi gösterip göstermediği henüz bilinmemekte.

Jose Martin’le birlikte çalışan araştırmacılara göre salgının kokusu, erkeğin sağlıklı olduğunu açıklamakta. Evrimsel açıdan bakıldığında bu gayet mantıklı. Çünkü dişiler çiftleşme için her zaman sağlıklı hayvanları tercih ediyorlar.

İlginç bir biçimde en fazla besleyici madde hayvanların cilt salgılarında bulunmakta. Erkek kertenkelenin bedeninde ne varsa hepsi cilt salgısında da bulunmakta ve bu şekilde hayvan sağlık durumu hakkında bilgi veriyor diyor araştırmacılar. Diğer kertenkelelerde aynı oranda E vitamini de bulunmuş.

Bu vitaminin de D vitamini gibi aynı şekilde etkidiği sanılmakta. Erkek hayvanların feromenlerle dişileri kendilerine çektikleri uzun bir süredir biliniyordu zaten. D vitamini, bağışıklık sistemi için gerekli olduğundan kertenkelelerde önemli bir rol oynamakta. Hayvanlar çoğu zaman bu vitamini sentezleştirecek durumda olmadıkları için besinle almak zorundalar. Araştırmacılar ayrıca yoğun miktarda D vitamini salgısına sahip olan kertenkelelerin arka bacaklarından bol miktarda Pro-vitamin D salgıladıklarını fark etmişler.

Pro-vitamin D, UV ışınının etkisiyle vitamine dönüşmekte. Erkek kertenkelelerin salgılarındaki koku da dişileri uyarmakta. D vitamininin insanlarda da cinselliği uyarıp uyarmadığı bilinmiyorsa da son araştırmalar D vitamininin kanser oluşumunu engellediği bilinmekte.

Ve birçok araştırmayla da D vitamini eksikliği ve kalınbağırsak, prostat ve meme kanseri arasındaki ilişki kanıtlanmıştır. D vitamini aslında bir hormondur. Karaciğerde bulunun bu hormon, çocuklarda gelişen raşitizmi iyileştirdiğinin öğrenilmesinden sonra hatalı olarak vitamin olarak adlandırılmıştı.

Şarap uzmanı robot 30 şarabı ayırt ediyor

Japonlar tarafından geliştirilen bir robot otuz çeşit şarabı birbirinden ayırt edebildiği gibi çeşitleri sadece 30 saniye içinde tanımlayabiliyor. Bu amaçta, her şaraptan (içeriğine göre farklı oranda) yansıyan enfraruj ışından yararlanıyor.

Robot gelecekte, hatalı etiketlenmiş ya da sahte şarapların saptanmasında yararlı olacak. Robot tek bir analiz için beş mililitre şarapla yetiniyor. Bu örnek bir kabın içine boşaltıldıktan sonra enfraruj ışınla ışınlanmakta.

Bir dizi fotodiyot daha sonra şaraptan hangi dalga boyunun yansıdığını hangilerin yansımadığını saptıyor. Robot bu profil sayesinde her şarap için karakteristik olan organik bileşikleri belirleyebiliyor.

Şarabın içeriği sadece üzüm türlerine göre değil üzümlerin yetiştirildiği bölgelere göre değiştiğinden, şarap robotları şarabın üretim yerini bile saptayabiliyorlar. Robotun ticari alanda kullanılabilmesi için biraz daha geliştirilmesi gerekiyor. NEC elektronik firması ve Mie Üniversitesi tarafından geliştirilen robotun ne zaman satışa sunulabileceği henüz belirsiz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!