Araştırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 2006 00:00

Bağırsak kanserine karşı köri ve soğan

Köri ve soğanın içindeki maddelerin tehlikeli bağırsak poliplerini tedavi ederek, bağırsak kanserini önlediğini Amerikalı bilim adamları bir pilot araştırma çerçevesinde ailevi adenomatöz poliposis (FAP/ familial adenomatous polyposis) hastası beş kişide gösterdiler.

Bu kalıtsal hastalık sırasında bağırsakta yüzlerce polip oluşmakta ve tedavi edilmediği takdirde bağırsak kanserine dönüşmekte. Körinin içindeki Curcumin ve soğandaki Quercetin maddesiyle üretilen haplarla bağırsak poliplerinin sayısı azaldığı gibi boyları da önemli ölçüde küçülmekte, diyor bilim adamları. FAP’ın bağırsak kanserine yol açtığı bilindiğinden hastaların tümünde kalın bağırsağın bir kısmı ameliyatla alınmıştı.

Bilim adamları dokuz ay boyunca Curcumin ve Quercetin maddesinin geriye kalan polipler üzerindeki etkisini izleyerek, poliplerin %60 oranında azaldığını ve boylarının da yarı yarıya küçüldüğünü görmüşler.

Ancak bilim adamları köri sosu veya soğan çorbasının aynı etkiyi yapmayacağını söylüyorlar. Çünkü tedavi sırasında Curcumin ve Quercetin maddeleri çok daha yüksek dozlarda verilmiş ki bu dozlar da köri ve soğanın içindeki etki maddelerinin oranlarıyla örtüşmemekte.

Hızlı sinyal aktarımı ve düşünce süreci aydınlatıldı

Göttingen Max-Planck Biyofiziksel Kimya Enstitüsü bilim adamları sinir hücreleri arasındaki iletişimin ne şekilde işlediğini buldular. Sinir hücreleri, uyarı maddeleri ile dolu baloncukların, sinapsların temas noktalarında hücre zarı ile kaynaşıp ve kimyasal uyarı maddeleri salgıladıktan sonra sinir uyartısını ileterek iletişim kuruyorlar. Araştırmacılar yeni geliştirilmiş bir sondayla, sinir hücrelerindeki içleri dolu baloncukların, eski taşıma baloncuklarının içerikleriyle üretildiğini kanıtladılar. Yeni araştırma sonuçları, içleri dolu baloncukların, plazma zarında durmadan çarpışarak farklılaştıklarını göstermekte.

Araştırmacılar baloncukların dinamiğini takip edebilmek için bunları ışıldayan protein ve flüoresan mikroskobuyla görünür kılarak, görevleri biten baloncukların ışımadığını görmüşler. Bu şekilde proteinlerin taşıyıcı baloncuklar tarafından ne kadar hızlı yenilendiği anlaşılmış.

Ünlü fizikçi Hawking, kök hücre karşıtlarını eleştirdi

Ünlü fizikçi Stephen Hawking, Avrupa ve Amerika’da embriyonik kök hücre araştırmalarını engellemeye çalışan "gerici" güçleri ağır bir dille eleştirdi. The Independent gazetesindeki yazısında fizikçi, Avrupa,başkan Bush’un gerici girişimlerini örnek almamalı diye uyararak, kök hücre araştırmalarının Parkinson veya kendisinin ve diğer birçok insanın yakalanmış olduğu Amiyotrofi Lateralskleroz (ALS) gibi hastalıkların tedavisi için önem taşıdığını vurgulamakta.

Bu nedenle de AB’nin embriyonik kök hücre araştırmalarını finanse etmesi için gösterilecek tüm çabaları destekleyeceğini söylüyor. Hawking’in eleştirisi, AB’nin bakanlık konseyi toplantısından önce açıklandı. 1979 yılından beri Cambridge Üniversitesi’nde araştıran Hawking, 1963 yılından bu yana ALS hastası. Beş yıl sonra tekerlekli sandalyede yaşamaya başlayan fizikçi 1985 yılında konuşma yetisini kaybettikten bu yana özel bir bilgisayarla iletişim kuruyor.

Sigara içimi alkol tüketimi üzerinde etkili

Alkol ve sigara ayrılmaz ikili gibidir. Dostlar arasında gerçekleştirilen toplantılarda genelde çok fazla sigara ve içki içilir. Amerikalı bilim adamları şimdi bu karşılıklı ilişkinin nedenini bulduklarını sanıyorlar: Nikotin, kandaki alkol oranını düşürdüğü için istenilen etkiyi hissetmek için daha fazla içki içilmekte.

Çok fazla alkol tüketimiyle, alkol metabolizmasının bir yan ürünü olarak örneğin asetaldehit gibi zehirler ortaya çıkmakta diyor Texas A&M Tıp Koleji, Sağlık Bilimleri Merkezi bilim adamları, Alcoholism: Clinical & Experimental Research dergisinde. Bilim adamlarının "cross tolerance" olarak adlandırdıkları karşılıklı etki güçlenmesi aslında 1950’li yıllardan beri kabul edilmekte. Ayrıca tütün ve alkolle ilgili uyarımların birbirleriyle örtüştükleri ve bu nedenle de alkol tüketimi sigara içme ihtiyacını körüklediği ya da tam tersi olarak sigara içiminin, içki içme isteğini uyandırdığı tahmin ediliyordu. Bununla birlikte alkol ve nikotin arasındaki karşılıklı etki bugüne kadar pek araştırılmamıştı. Özellikle de nikotinin, kandaki alkol oranını düşürdüğü çok yeni bir bilgidir. Bilim adamları araştırma sırasında farelere farklı dozlarda nikotin ve alkolü karın boşluğundan aşıladıktan ya da doğal yoldan (yemek borusundan) verdikten sonra belli aralıklarla kanlarındaki alkol oranını ölçmüşler.

Bu şekilde elde edilen sonuçlar arasında iki tanesi dikkat çekici. 1- Nikotin, kandaki alkol oranını önemli ölçüde düşürüyor. 2- Kandaki alkol düşürücü etki, alkolün yemek borusu üzerinden mideye ulaşmasından sonra ortaya çıkmakta. Araştırmayı yöneten Wei-Jung A.Chen, nikotinin, mide içeriğinin bağırsağa gidişini yavaşlattığını düşünüyor. Alkol bağırsaklardan metabolizmaya ulaşmakta. Chen,ayrıca aşırı miktarda alkol tüketiminin insanları diğer uyuşturuculara da eğilimli kıldığını tahmin ediyor. Ve en çok da gençler tehdit altında diye uyarmakta.

Kahvaltı gevrekleri söylendiği kadar sağlıklı değil

Bizde de yeni çeşitleriyle süpermarket raflarındaki yerlerini alan kahvaltı gevreklerinin aslında o kadar da sağlıklı olmadıkları ortaya çıktı. İngiliz tüketici organizasyonu Which?, 275 gevrek ve yulaf ezmesi (Müssli) ürününü inceleyerek bunların üçte birinin çok fazla şeker, beşte birinin çok fazla tuz ve yüzde yedisinin ise aşırı miktarda yağ içerdiğini ortaya koydu.

Analiz edilen ürünlerden dokuzu, önerilenden dört kaşık fazla şeker içermekte. Sadece %13’ünün şekeri önerilen miktarda diyor araştırmacılar. Guardian gazetesinde çıkan haberde, çocuklara yönelik kahvaltı ürünlerinden %88’i aşırı şekerli ve %13’ü ise çok tuzlu. En sağlıksız ürünlerden biri 100g’da 24,8g şeker, 28,5 yağ ve 6,6g doymuş yağ ve 0,6g tuz içermekte.

Nestle firmasının buğday gevreği (Shredded Wheat) en sağlıklı ürünlerden biri. 100 gramında sadece 0,9g şeker, 2,5g yağ, 0,5g doymuş yağ içermekte.

Dikkatsiz güneşlenme ve yılda altmış bin ölü

Oysa WHO’dan (Dünya Sağlık Organizasyonu) yapılan bir açıklamaya göre morötesi ışınlara bağlı ölüm vakalarının önemli bir kısmı basit önlemlerle engellemek mümkün. Organizasyon kısa bir süre önce morötesi ışınların dünya genelinde verdiği zararların ilk sistematik analizini sundu.

Morötesi ışınlar güneşteki ışınların bir parçasıdır ve insan organizmasındaki D Vitamini üretimi için de gereklidir. Ancak aşırı derecede bu ışınlara maruz kalmak cilt ve gözlere zarar verir. WHO’nun araştırmasına göre cilt kanseri vakalarının %50-70’i UV ışınlarına bağlı olarak gelişmekte.

Ayrıca bu enerji yüklü ışınlar cildi yaşlandırdıkları, gibi güneş yanıklarına da neden oluyorlar. UV ışınları öte yandan göz merceğine ve bağdokusuna da zarar vermekte. Ender durumlarda göz kanserine de yol açabilirler diyor uzmanlar.

WHO şapka, güneş gözlüğü ve gölgede oturmak dışında 15 koruma faktörlü güneş kremi önermekte. Sağlık organizasyonu solaryumda bronzlaşmayı kesinlikle sağlıklı bulmuyor ve insanların bu tür yapay araçlarla bronzlaşmaya çalışmamaları konusunda uyarmakta.

Çocuklar günde bir buçuk saat hareket etmeli

The Lancet dergisinde kısa bir süre önce yayımlanan bir araştırmaya göre çocukların kalp hastalıkları ve obeziteden korunmaları için günde en az bir buçuk saat hareket etmeleri önerilmekte. Bilim adamları,çocukların, ebeveynleri yüzünden hareketsiz bir yaşam biçimine sürüklendiklerine dikkat çekiyorlar. Çocuklar okula giderken bile yürümüyorlar, bunun yerine okul servisleriyle gönderiyorlar. Ya da ebeveynler tarafından otomobille bırakılıyorlar okullarına.

Oysa bilim adamları çocukların en azından okula yürüyerek gitmelerini, ders aralarından koşup oynamalarını ve boş zamanlarında da spor yapmalarını doğru buluyorlar. İngiliz bilim adamlarınca gerçekleştirilen araştırma çerçevesinde, yaşları dokuz ila on beş arasında değişen ve Danimarka, Estonya ve Portekiz’deki okullarda okuyan 1.730 çocuğun yaşam biçimi incelenmiş.

Araştırmaya katılan çocuklar iki hafta boyu özel bir ölçüm aleti taşımışlar. Bilim adamları bu şekilde az hareket eden çocuklarda kalp/dolaşım riskinin daha yüksek olduğunu fark etmişler. En düşük risk grubundakiler günde 116 dakika hareket eden dokuz yaşındakiler ve günde 88 dakika hareket eden 15 yaşındaki çocuklar diyor araştırmacılar. Bu da doksan dakikada saatte dört kilometre hızla yürümeye eşit.

Cep telefonu insanların davranışlarını değiştirdi

Londra Ekonomi Okulu ve Carphone Warhouse firması tarafından 16.500 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen geniş kapsamlı bir araştırmaya göre cep telefonu kullanımındaki artış insanların davranışlarını değiştirdi.

Mesela kadınlar eskiden örneğin otobüste erkeklerin rahatsız edici ilgilerinden kurtulmak için gazete veya dergiyi psikolojik bariyer olarak kullanırlarken, günümüzde bu araçların yerini cep telefonu aldı diyor bilim adamları. Araştırmadan çıkan diğer sonuçlardan biri de insanların cep telefonunu konuşmaktan çok SMS mesajı göndermek için kullanmaları.

Ortalama olarak günde 3,6 SMS mesajı gönderilirken sadece 2,8 kez telefon edilmekte. Bu değerler özellikle de 18-24 yaş arasındakiler için gerekli. Bu yaş grubundaki kadınların %32’si için cep telefonu, televizyondan daha önemli.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!