Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2006 00:00
Bosna’da piramit mi var?
Bosna’da tarih öncesi döneme ait primat arayışına artık Birleşmiş Milletler de katıldı.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu (UNESCO), Bosna’daki piramit arayışı için uzman göndermeyi kararlaştırdı. UNESCO başkanı Koichiro Matsuura, bu konuyu Bosna Başbakanı Süleyman Tihiç ile konuştu. Tihiç, UNESCO başkanına, orta Bosna’daki Visoko bölgesindeki kazılar hakkında bilgi verdi. Amerikalı ve Bosnalı amatör arkeologlar bu bölgede bilinmeyen bir uygarlığa ait binlerce yıllık piramitlerin bulunduğunu söylüyorlar.
Amatör arkeologların açıklamalarına göre bugüne kadar yapılan kazılar ve uydu gözlemlerinin ardından, yapıların doğal olmadığı, insan elinden çıktığı anlaşılmış. Hatta Mısırlı jeolog ve piramit uzmanı ilk buluntuların eski Mısır yapılarını andırdığını söylüyor. Diğer bazı bilim adamları ise piramit tezinden kuşkulular ve kalıntıların ortaçağ ve antik döneme ait yapı kalıntıları olduğunu sanıyorlar.
Kan şekerini ölçen nano tüpler
Diyabet hastaları düzenli olarak kan şekerini ölçmek zorundadır ve ihtiyaç halinde ensülin iğnesi olurlar. Silisyumdan üretilen milimetrenin milyonda biri büyüklüğündeki minik tüpler, yakında minik sensörlere dönüştürülüp, bedene aktarıldıklarında kandaki glikoz seviyesini gösterecekler.
Bu gelişmeyle ilgili ilk başarılı deneyler şimdi Çinli bilim adamları tarafından gerçekleştirildi. "Tek boyutlu nano yapılar, molekülleri saptarken, eşsiz bir davranış sergiliyorlar" diye açıklıyor Hong Kong Üniversitesi’nden Weiwei Chen, Applied Physics Letters dergisinde.
Araştırmacılar kan şekeri sensörü için milimetrenin 20 milyonda biri büyüklüğünde silisyum tüplerinden yararlanmışlar. Tüplerin üzerine kimyasal işlemlerle, glikoz moleküllerinin reaksiyon gösterdikleri özel enzimler yerleştirilmiş. Bir kan örneğindeki şeker seviyesine göre nano tüplerin iletim davranışı değişmekte.
Mikroamper alanındaki akımlar onda bir mol glikoz yoğunluğunu ölçecek kadar duyarlı. Tekniğin en önemli avantajı, nano tüplerin eş zamanlı davranışları. Ayrıca sensör hemen reaksiyon gösterdiği için ölçümler gerçek zamanlı yapılabiliyor.
Ancak bilim adamları henüz bir prototip üretmekten uzaklar. Sensörün cilt altına yerleştirilecek duruma gelebilmesi için araştırmacılar detektörlerle analizler yapıyorlar. Diğer enzimlerle, glikoz dışında diğer kimyasal maddeler bile hızlı ve duyarlı bir şekilde saptanabilecek.
Öfkeli erkek yüzü en dikkat çekicisi
İnsan sosyal bir canlı olarak, yüzleri ve yüz ifadelerini doğru algılayabilmek için özel mekanizmalar geliştirmiştir. Bu şekilde diğer insanlarla iletişim kurmaya yardımcı olan önemli bilgileri edinebiliyor. Örneğin bir insanın yüzündeki öfke ve kızgınlığı algılayabilmek önemlidir.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Mark Williams ile çalışan araştırmacılar, 78 erkeğe ve 78 kadına farklı duyguları yansıtan yüz ifadelerini göstererek tehditkar ifadelerin gerçekten de daha çabuk tanındığını kanıtlamışlar.
Gerek erkek gerekse kadın denekler tüm yüz ifadeleri arasından kızgın erkek yüzlerini daha çabuk tanımışlar. Ancak kadınlar erkeklere göre biraz daha yavaştı diyor bilim adamları. Gerçi öfkeli kadın yüzleri de diğerlerinden daha çabuk algılanıyor ama denekler tarafından kızgın erkek yüzleri kadar dikkat çekici bulunmamış.
Evrim açısından bakıldığında bu tür saldırganlık alarmı gayet mantıklı diyor araştırmacılar Current Biology dergisinde. Erkekler genelde daha uzun boylu ve kadınlardan daha kuvvetli oldukları için tehdit oluştururlar ve bu tehlike ne kadar erken fark edilirse kişinin korunma şansı yükselir.
Kadın ve erkeğin ilk çağlardaki farklı sosyal görevleri nedeniyle, bu tür tehlike durumları erkekler için daha önemliydi. Bu nedenle de erkekler öfkeli yüz ifadelerini daha çabuk tanıyorlar. Kadınlar ise kendi sosyal yaşamlarında daha büyük önem taşıyan yüz ifadelerini çok daha hızlı algılıyorlar.
Roma’nın göbeğinde 3000 yıllık insan iskeleti
Roma’daki Kolosseum yakınlarında İ.Ö. 1000 yılına ait bir kadın iskeleti bulundu. Kadının otuz yaşında öldüğü tahmin edilmekte. Arkeologların açıklamalarına göre 1,60m büyüklüğündeki iskeletin yanında ayrıca kehribardan bir kolye de bulunmuş. İskelet ayrıntılı bir şekilde incelendikten sonra bir müzede sergilenecek. Söz konusu çalışma, bu yılın başında Forum Romanum’un altında keşfedilen 3000 yıllık ölü kentindeki ilk kazı.
Daha önceleri de içi kül dolu bir ölü küpü bulunmuştu. Bu da ölü yakma geleneğinin o tarihlerde bilindiğini kanıtlıyordu. Nekropoldeki tüm mezarlar İ.Ö.1000 yılında tarihlendirildi. Dolayısıyla da İ.Ö.753 yılında Romulus ve Remus tarafından kurulan Roma’dan daha eskiler.
Bipolar bozukluk, yüzleri yabancılaştırıyor
Bipolar ya da manik depresif bozukluğa sahip çocuklar, insanları genelde düşman olarak görüyorlar. Bundan duyguların işlendiği beyin bölgesindeki aşırı etkinlik sorumlu tutulmakta. Amerikalı bilim adamları çalışmaları sırasında yaşları 11 ila 17 arasında değişen deneklerden çeşitli yüz ifadelerini değerlendirmelerini isterken, beyin etkinliklerini manyetik rezonans tomografisiyle incelemişler.
Araştırma çerçevesinde bipolar bozukluğa sahip 22 çocuk 21 sağlıklı çocukla karşılaştırılmış. Manik depresif çocuklar genelde insanlarla ilgili olmayan duyguları görüyorlar. Bu da belli başlı beyin bölgelerindeki yetersiz gelişimle ilgili olabilir diyor araştırmayı yöneten Ellen Leibenduft.
Bipolar bozukluğa sahip çocuklar yüz ifadelerini değerlendirirlerken özellikle de beyin bademciğinde (amigdala) aşırı etkinlik gözlemlenmiş. Leibenduft, manik depresif çocuklardaki saldırganlığı ve içe kapanıklığı yüz ifadelerinin hatalı algılanmasıyla ilişkili olduğuna inanıyor.
Yeni keşfedilen büyüme faktörü, sinir liflerini yeniliyor
Amerikalı bilim adamları, merkezi sinir sisteminde hasar gören sinir liflerini uyaran bir büyüme faktörü keşfettiler. Normalde beyindeki ve yetişkinlerin sırt omuriliğindeki sinir hücreleri hasar gördükten sonra yeniden büyümez. Yeni keşfedilen Oncomodulin maddesinin, gözdeki sinir bozukluklarının giderilmesinde kullanılabileceği sanılmakta.
Araştırma çerçevesinde gözün ağtabakasını beyindeki görme merkeziyle bağlayan sinir hücreleri incelenmiş. Bu sinirler, beyin ve sırt omuriliğindeki sinirlerin yenilenişinin kontrol edilmesinde model olarak kullanılmakta. Harvard Tıp Okulu’nda Yuqin Yin yönetiminde çalışan araştırmacılar, gözün ağtabakasından alınan sinir hücrelerini Oncomodilinle dolu bir deney tüpünde bekletince, sinir hücrelerindeki büyüme neredeyse ikiye katlanmış. Bilim adamları başka hiçbir maddenin büyüme konusunda bu kadar etkili olmadığını söylüyorlar.
Bilim adamları ayrıca aynı etkiyi, farelerin gözlerindeki yaralanmaların Oncomodulinle tedavi edilmesi sırasında da görmüşler. Oncomodulin, sinir hücrelerinin büyümesini sağlayan çok sayıda geni çalıştırarak etkimekte. Araştırmacılar söz konusu maddenin gelecekte glokom gibi göz hastalıklarında kullanılabileceğini sanıyorlar.
Bundan sonraki araştırmalarda, aynı maddenin, inme veya sırt omuriliği yaralanmaları sırasında hasar gören sinir hücrelerini büyütüp büyütmeyeceği kontrol edilecek. Konuyla ilgili araştırma yazısı Nature Neuroscience (doi:10.1038/nn1701) dergisinde yayımlandı.
Şiddete karşı alarm sistemi
Şiddet olaylarının erken uyarı sistemiyle önlenebileceği sanılmakta. Bilim adamları şimdi projenin etkisini Berlin’deki okullarda test ediyorlar.
Okullarda şiddet olayları yalnızca Türkiye’nin sorunu değil. Amerika ve birçok Avrupa ülkesi de okullarda şiddet olaylarının ne şekilde önlenebileceğini araştırıyor. Uzmanlara göre şiddet olayları aniden ortaya çıkmıyor, şiddetin zeminini hazırlayan işaretler var. Hür Berlin Üniversitesi’nde geliştirilen bir yöntemin, uyarı sinyallerini algılayarak okullardaki şiddet olaylarının önlenmesinde yardımcı olması bekleniyor. Olaylar genelde önceden belli oluyor diyen proje başkanı Herbert Scheithauer, bu işaretleri analiz ederek bir tür erken uyarı sistemi geliştirmek istiyoruz diyor. Haziran ayının başında başlayan proje iki yıl kadar devam edecek. Okullarda yaşanan şiddet olaylarında açık tehditler ve davranışlarda değişimler meydana gelirken, İnternet’te de bildiriler dolaşmaya başlıyor.
Scheitauer bu uyarıları Bremen Üniversitesi çalışanları ve Bremen polisiyle ciddiye alarak şiddet olaylarını önlemeye öğrenmeye karar verdik diyor. Proje başarılı olduğu takdirde tüm bölgede uygulanmaya başlanacak.
Amerika’da ise FBI, belli başlı olayların daha iyi öncelenebilmesini sağlayacak bir tür tanı listesi hazırlamış. Çünkü tehdit tek başına yeterli bir uyarı sayılmamakta. Sonuçta suç işleyenlerin profili de önemli. Şiddete başvuranların genelde çok az arkadaşı var, aileden yeterli ilgi görmüyorlar hatta kendileri de şiddet kurbanı diyor uzmanlar. Berlin’deki model projede şimdi bu tür bilgilerden yararlanılacak. Ayrıca öğretmenler ve polisler de olası bir şiddet olayıyla ilgili işaretler hakkında bilgilendirilecekler.
Erken doğum ve hiperaktivite ilişkisi
Danimarka’da gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre erken doğan bebeklerin ileride hiperaktif olma riski daha yüksek. Aarhus Üniversitesi’nden Karen Linnet ve ekibi, 1980 ila 1994 yılları arasında doğan ve HADE (Hiperaktivite ve dikkat eksikliği) sendromu tanısı konan 834 çocuğu ve 20.000 sağlıklı çocuğun verilerini incelemiş.
HADE sendromu, önemli ölçüde dikkat bozukluğu ve aşırı hareketlilik (yerinde duramama) ile kendini belli eder. İncelemeler sonucunda 34. ila 36. hamilelik haftasında doğan bebeklerin HADE sendromuna yakalanma riski %70 daha yüksek. 34. haftadan önce doğan bebeklerde ise tehlike üç misli fazla diyor bilim adamları. Sonuçlar, erken doğumların genelde 28. günden sonra yaşanması nedeniyle önem taşımakta.
Araştırma öte yandan düşük kilolu olarak dünyaya gelen bebeklerde de tehlikenin daha büyük olduğunu gösteriyor. Normal zamanda doğmalarına rağmen 1,5-2,5 kilo gelen bebeklerin HADE sendromuna yakalanma riski %90 daha yüksek diyor uzmanlar.