Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2006 00:00
Kutup değişimleri sistemi işliyor
İtalyan bilim adamları, dünyanın manyetik alanındaki kutup değişiminin sanıldığı gibi rastlantısal bir şekilde gerçekleşmediğini buldu.
Kutup değişimi manyetik alanın zamansal dinamiğini belirleyen bir bellek sürecine bağlı. Bu da son 160 milyon yıl içinde meydana gelen yüz kutup değişiminin birbirleri üzerinde etkili olduğunu göstermekte. Calabria Üniversitesi’nde Vincenzo Carbone ile çalışan fizikçiler, dünyanın manyetik alanındaki kutup değişimlerinin zamanını Levy dağılımıyla istatistiksel olarak değerlendirdiler. Bu olası dağılımdaki önemli özellik, birbirine bağımsız süreçlerin sıklığını yansıtan Poisson dağılımının aksine süreçlerin birbirinden bağımsız olmadığına dayanır.
Anlaşıldığı üzere dünyamızın manyetik alanı, eski kutup değişimlerinin yenilerini etkilemesini sağlayan bir tür belleğe sahip. Ancak fizikçiler kutup değişiminin ne şekilde harekete geçirildiğini bilemiyorlar.
Carbone’nin düşüncesine göre istatistiksel değerlendirme bu bilmeceyi çözecek ilk adımlardan biri. Paleomanyetik araştırmalara göre manyetik kuzey ve güney kutbu yerlerini en son 780.000 yıl kadar önce değiştirmişler.
Bu tür kutup değişimlerinin iklim üzerinde büyük bir etkisi var. Bu süreç sırasında atmosfer manyetik koruyucu tabakasını yitirdiği için ve iyonlaştırıcı ışınlar daha güçlü yansıdığından toplu ölümlere bile yol açabiliyorlar.
Fok katliamı tüm protestolara rağmen başladı
Tüm dünyadaki hayvan severler tarafından protesto edilen fok katliamı Magdalen Adaları’nda başladı. Kanada, 325.000’in fokun öldürülmesine izin verdi. Morina balığının azalmasından sonra fok avcılığına daha fazla ihtiyaç duyduklarını söyleyen Quebec ve Neufundland Adaları balıkçıları, karşılarında protestocuları ve basını görünce öfkelendiler ve öldürmüş oldukları foklardan birini gazetecilerin üzerine fırlattılar.
Fokların küresel ısınma nedeniyle zaten tehdit altında bulunması nedeniyle fok avı karşıtları yıldan yıla artmakta. Geçen yıl öldürülen 325.000 foktan avcılar 16,5 milyon Kanada doları kazandılar. Fokların kürkü genelde Norveç, Rusya ve Çin’deki moda endüstrisine satılmakta, yağı ise sıvı yağ olarak işlenmekte.
Özellikle da yavruların kürkleri daha değerli, ama yavrular son yıllarda iyice azaldı.Çünkü küresel ısınma yüzünden üzerinde yaşadıkları buz tabakası incelmiş ve yavrular daha yüzmeyi öğrenemeden kırılan buzlar altında boğuldular diyor uzmanlar.
Düşük kolesterol seviyesi, damar sertliği riskini azaltıyor
Genetik olarak düşük LDL kolesterol seviyesine sahip insanların, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma olasılıkları daha az. Amerikalı bilim adamları ilk kez diğer tüm risk faktörlerinden bağımsız olarak LDL kolesterolünün ne kadar önemli olduğunu kanıtladılar.
Halk arasında "kötü huylu"olarak bilinen LDL kolesterolü, damar sertliğinin gelişmesinde doğrudan doğruya etkili. Son araştırma belli başlı gen varyantının LDL kolesterol seviyesini uzun vadeli olarak %15 düşürdüğünü göstermekte. Araştırmacılar, New England Journal of Medicine dergisinde, kolesterol seviyeleri çok az yükselmiş kişilerde de kolesterol düşürücü ilaçların daha etkili olabileceğini söylüyorlar.
Gerçi kandaki LDL kolesterol seviyesi ve damar sertliği arasındaki ilişki daha önceleri de biliniyordu ama düşük LDL kolesterol seviyesinin koruyucu olduğu son çalışmayla ortaya çıktı. Yağlı beslenme ve farklı çevresel etkenler LDL kolesterol seviyesini zamanla yükseltmekte, ama LDL kolesterol seviyesinin kişiden kişiye farklılık göstermesi %50 oranında genetik faktörlere bağlı diye açıklıyor araştırmacılar.
Bu konuda etkili olan sekiz gen bilinmesine karşın araştırmacılar bunların daha çok olduğunu tahmin ediyorlar. Son bulgulara göre PCSK9 geninin üç varyantı LDL kolesterolü seviyesinin düşük olmasında etkili. İki gen varyantı LDL kolesterolü değerini ortalama olarak %28 oranında, üçüncü varyant %15 oranında düşürmekte.
Halen devam etmekte olan araştırma çerçevesinde 12.000’i aşkın katılımcının genleri incelendikten sonra 15 yıl boyu LDL kolesterolü ve kalp hastalıklarıyla ilgili verilerle karşılaştırılmış.
Kim daha zeki araştırmasına eleştiri geldi
Alman eğitim araştırmacısı Elsbeth Stern, İngiliz bilim adamlarınca gerçekleştirilen ve Almanların ve Hollandalıların en zeki Avrupalılar olduğu şeklinde sonuçlanan araştırmayı şiddetle eleştirdi. Bu sonuca son kitabında varan psikolog Richard Lynn’in araştırmasıyla ilgili yazı geçtiğimiz günlerde Times gazetesinde yayımlanmıştı. Max-Planck Eğitim Araştırmaları Enstitüsü zeka araştırmacısı Stern, zekanın ancak eşit eğitim olanaklarına sahip insanlar arasında karşılaştırılabileceğini ve dünyada son araştırmanın sonuçlarını destekleyebilecek hiçbir verinin bulunmadığını vurguladı.
Bu çalışmada herhalde bazı araştırmalardaki ortalama değerler alındığına değinen araştırmacı, burada kesinlikle mesela PİSA araştırmasında olduğu gibi eşitlik söz konusu değil diyor. Times gazetesindeki haberde, Almanların ve Hollandalıların 107 puanla en zeki Avrupalı oldukları söylenirken, Romanyalılar 94, Türkler 90 ve Sırplar 89 puanla listenin sonunda yer almakta.
Stern, ayrıca sekiz puanlık farkın tamamen rastlantısal olabileceğini de söylemekte. Lynn ise farklı sonuçları kuzey Avrupa ülkelerinde toplayıcılık ve avcılık dönemlerindeki yoğun et tüketimine bağlamış ve zekanın üzerinde en çok etkili olanın beslenme olduğunu vurgulamıştı.
Yunanlı arkeologlar, Ajax’ın kalesini buldular
Troya Savaşındaki rolüyle ölümsüzleşen Ajax’ın kalesi, Atina’nın güneyindeki Salamis adasında ortaya çıkarıldı. Kazı başkanı Jannos Lolos’un açıklamasına göre kale, İ.Ö.13.-12.yy’a ait. 33 odalı iki yapıdan oluşan kompleks aşağı yukarı 750 metrekarelik bir alana yayılmakta. Bölge gezgin arkeologlar tarafından 19. yy’dan bu yana aranıyordu. Ajax’ın kalesinden, Yunanlı coğrafyacı Strabon İ.Ö.1.yy’da söz etmişti. Ayrıca aynı tarihe ait bir Atina yazıtında da sözü geçmekte. Kazılar sırasında Kıbrıs ve Anadolu’ya ait çok sayıdaki sikke ve tunç objeler de bulunmuş.
Sıtmada çok düşük sıcaklık artışı bile önemli
Doğu Afrika’nın dağlık bölgelerinde çok düşük sıcaklık artışı bile sıtmanın yayılmasına yol açmakta. Daha önceki araştırmalardan tamamen farklı bir sonuca işaret eden çalışma, Michigan Üniversitesi bilim adamlarına ait. Matematiksel model, hava sıcaklığında bir yıl içinde %3’lük bir artış meydana gelmesi halinde, sineklerin %30-40 oranında artacağını göstermekte.
Sıtma yüzünden her yıl 2,7 milyon kişi yaşamını yitirmekte. Bunların çoğu Afrikalı çocuklar. Daha soğuk olan yüksek bölgelerde sineklerin çoğalması ve hastalığı bulaştırma olasılığı daha düşüktür. Ekoloji uzmanı Mercedes Pascual’a göre dağlık bölgede sinekler daha az görülmekte. Ama buna rağmen bu bölgelerde de hastalıklar artabiliyor.
Mesela Kenya’nın batısındaki Kericho bölgesinde 1986 yılında 16 vakada 1000 kişi ağır bir şekilde hastalanırken, 1998 yılında 120 kişi hastalanmış. Laboratuar deneylerinden elde edilen verileri, 1970 yılındaki 0,5 derecelik sıcaklık artışına göre değerlendiren araştırmacılar, sıcaklık artışının sinek sayısı üzerindeki etkisini hesaplamışlar.
Bununla birlikte sıcaklık artışının tek başına etkili olduğu henüz kanıtlanmış değil. Arazilerin farklı biçimlerde işlenmesi, sıtma ilacına karşı dirençlilik vb faktörler de etkili olabilir diyor bilim adamları. Bundan sonraki araştırmalarda matematiksel modelle elde edilen veriler, Afrika’daki son 50 yıl içinde meydana gelen sıtma hastalığıyla ilişkilendirilecek.
Çevre korunacaksa, yoksulluk kalkmalı
Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) son bir araştırmasına göre türlerin korunması, ancak bölgede yaşayan insanların yararına olduğu zaman etkili sonuç vermekte. Sekizinci Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonu Konferansında WWF uzmanı Roland Melisch sonuçları açıklarken :"Tehdit altındaki türlerin sadece yoksul insanların yaşadıkları kırsal alanlarda şansları var" diye konuştu.
Bu nedenle geliştirme çalışmaları ve doğa korumacılığı birlikte yürümeli diyor bilim adamı. WWF, bir bölgede yaşayan insanların yaşam koşullarını iyileştirirken, tehdit altındaki hayvanları da koruyan altı projeyi kontrol etti. Böyle bir girişim bugüne dek örneğin Costa Rica’da başarılı olmuş.
Buradaki insanlar için canlı deniz kaplumbağaları artık etinden ve yumurtalarından çok daha değerli. Bölgede yaşayan insanlar gelirlerini ekoturizmden elde ediyorlar. WWF araştırmasına göre şu sıralar 15.000’den fazla tür kırmızı listede. Her memeli hayvandan beşinin soyu tehlikede. Kurbağagillerin ise üçte biri tehdit altında. Konferansta, gelişim politikalarının çevre korumacılığına göre yeniden ele alınması önerildi.
Üzüm çekirdeği özü kan basıncını düşürüyor
Amerikalı bilim adamları üzüm çekirdeği özündeki kan basıncını düşürücü etkiyi saptadılar. Araştırmaya katılan 24 kişiden üçte birine etkisiz ilaç (Placebo), diğer üçte birine 150mg, geriye kalanlara ise 300mg özüm çekirdeği özü verilmiş. 12 saat sonra kan basıncı ölçüldüğünde üzüm çekirdeği özü alanlarda kan basıncının düştüğü görülmüş. Sistolik değerdeki ortalama12mm, diasistolik değerde ise 8mm’lik bir düşüş meydana gelmekte diyor uzmanlar. 300mg üzüm çekirdeği özü alanlarda ayrıca kötü huylu (LDL) kolesterolünün de düştüğü fark edilmiş.