Araştırma dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Mart 10, 2004 21:16

Bebekteki yağ dokusunun işlevi ne?

Portekizli
bilim adamları bebeklerin neden tombul doğduklarını buldular. İnsan diğer tüm canlılardan daha şişman yavru dünyaya getiriyor. Yeni doğan bebeklerin bedeninde karada yaşayan diğer tüm canlıların yavrularına kıyasla dört misli yağ bulunmakta. Portekizli bilim adamları yağ tabakasının zihinsel gelişim için gerekli olduğunu sanıyorlar. Konuyla ilgili araştırma yazısı American Journal of Human Biology dergisinde yayımlandı. Yeni doğan bebekler kutuplarda yaşayan hayvanların yavrularıyla eşit şişmanlıktadır. Hatta kendilerini soğuktan koruyan yağ tabakasına sahip suda yaşayan canlıların yavrularından bile daha tombul olarak gelirler dünyaya. ‘Şişmanlık, yeni doğan bebeklerin ihtiyaç duydukları yoğun miktarda lipitlere dayanıyor diyor Coimbra Üniveritesi’nden Hamilton Correia.

Correia yönetiminde çalışan ekip, Coimbra Üniversite kliniğinde dünyaya gelen 1000 bebeği incelerken özellikle de kafa büyüklüğü ve bedendeki yağ oranına dikkat etmişler. Kafaları büyük olan bebekler aynı zamanda daha fazla beden yağına sahip. Bu bilgilerden yola çıkan bilim adamları, beynin gelişimi için üç yaşına kadar önemli ölçüde enerjiye gerek duyduğu sonucuna vardılar. Bu enerjinin ise henüz hamilelik döneminde depolandığı sanılmakta.

Yeni domates türü kanser ve enfarktüsten koruyacak

Amerikalı
bilim adamları son derece yararlı bir domates türü yetiştirdiler. Morumsu renkteki domates, bildik domatesin sağlığa yararlı maddeleri dışında antosiyanin de (Anthocyanine) içeriyor. Koyu kırmızıdan maviye kadar değişen pigmentler örneğin kırmızı şarapta da bulunur ve kalp hastalıklarını önler. Araştırmayla ilgili sonuçlar Journal of Heredity dergisinde yayımlandı. Son derece etkili olan antosiyaninler, flavonitler grubuna dahildir. Farklı miktarlarda mesela böğürtlen, frenk üzümü, siyah üzüm, kan portakalı, kırmızı lahana, patlıcan ve kiraz gibi koyu renkli meyve ve sebzelerde bulunur. Aslında domates de örneğin kanserden koruyan lisopin (Lycopin) gibi sağlığa yararlı çok sayıda madde içerir. Fakat domatesi daha yararlı hale getirmek isteyen Oregon Devlet Üniversitesi bilim adamlarından Carl Jones ve çalışma arkadaşları bildik domatesi, antosiyanin üretiminden sorumlu bir gene sahip bir türle aşılamış. Bu şekilde elde edilen morumsu domateslerde gerçekten de üç farklı antosiyanin saptanmış. Aşılanmış domates tohumlarından da yine antioksidan içeren meyveler yetiştiğinden yola çıkan araştırmacılar melezleştirme sayesinde yeni bir tür ürettiklerine inanıyorlar. Jones ve arkadaşları şimdi melezleştirme yöntemiyle domatese diğer bazı yararlı maddeleri de aşılamak istiyorlar.

Aslanın yaşı burnundan belli

Avcılar
, aslanları belli başlı özelliklerine bakarak vurduklarında aslan soyu tehlikeye girmiyor. Çünkü bir aslan ne kadar yaşlanırsa burnundaki koyu lekeler de o denli çoğalmakta. Amerikalı bilim adamlarının bir bilgisayar tasarımı burunlarının yarısından fazlası kararmış olan erkek aslanların öldürülmesi halinde aslan neslinin tehlikeye girmeyeceğini gösterdi. Minnesota Üniversitesi’nden Craig Packer’ın Nature dergisinde araştırma yazısına göre genç erkek aslanların vurulması, genelde sürüde lider değişimine neden olduğu için sorun yaratıyor. Sürü yeni lidere geçtiğinde, lider hayvan dişilerin sadece kendi yavrularını büyütmlerini sağlamak için genç aslanları öldürüyor çünkü. Dolayısıyla da liderlerin sık sık değişmesi yüzünden genç aslanların yaşama şansı hemen hemen kaybolur ve aslan nesli de tükenebilir deniyor. Oysa araştırmacıların hesaplarına göre beş yaşını aşkın aslanların öldürülmesi aslan nesli üzerinde etkili değil. Bu yaştaki aslanların liderlikleri genelde genç aslanlar tarafından ele geçirilmiş ya da uzun yıllardır lider konumunda oldukları için yavrularını yetiştirecek yeterince zaman bulabilmişlerdir. Her iki durumda da yaşlı aslanların kaybı sürü üzerinde olumsuz etki yapmaz diyor araştırmacılar. Yaşlı aslanların avcılar tarafından fark edilmesi çok kolay. Beş yaşındaki aslanın burnunun yarısından fazlası kararır. Bu yüzden burunlarının yarısından fazla siyah beneklerle kaplı olan hayvanların vurulmasında bir sakınca bulunmuyor. Ve bu stratejiye uyulduğu taktirde avlanma sınırına gerek duyulmaz.

Açlık, tat alma duyusunu güçlendiriyor

Afrikalı
bir bilim adamı açlığın tat alma duyusunu güçlendirdiğini buldu. Malawi Üniversitesi’nden Yuriy Zverev, BioMed Central Neuroscience dergisinde yayımlamış olduğu araştırma yazısında, aç insanların çok düşük orandaki tatlı ve tuzlu tatları tok kişilere göre çok daha iyi algılayabildiklerini söylüyor. Zverev, yaşları 19-24 arasında değişen 16 öğrencisine aç iken içine farklı miktarlarda şeker, tuz veya kinin karıştırılmış su içirmiş. Ve aynı testi yemekten sonra tekrarlamış. Sonuç olarak sadece bir öğün atlamak bile tat alma sinirlerinin duyarlılığını arttırıyor. Denekler aç olduklarında %50 daha az tatlı veya tuzlu suyun tadını daha iyi almışlar. Ancak acı tada karşı duyarlılık açken de değişmiyor. Bu fark olasılıkla tatlı ve tuzlu tatların yiyeceklerle ilgili olmasına dolayısıyla da yiyecek arayışında önemli olmasına dayanmakta. Oya acı tat, yenmemesi gerekenlere hatta zehirli maddelere işaret olduğu için besin arayışında etkisizdir diyor Zverev.

Yoksa Placebo etkili mi?

Etkisiz
ilaç olarak bilinen Placebo hapı veya merheminin ağrıları dindirebildiği ortaya çıktı. Söz konusu etkisiz ilaçlar, tüm ağrı duyarlılığını etkilemeden belli başlı beyin bölgelerindeki etkinlikleri hafifletiyorlar diyor Amerikalı bilim adamları Science dergisinde. Placebo maddelerinin gizini çözmeye çalışan Michigan Üniversitesi’nden Tor Wager, deneklerin mesela aşırı sıcağa, hafif veya şiddetli elektrik akımına bağlı ağrılı durumlara ne şekilde reaksiyon gösterdiklerini inceleyerek, nükleer spin tomografisiyle hastalardaki farklı beyin etkinliklerini görüntülemiş. Şiddetli elektrik akımına üç saniye kadar dayanmak zorunda kalan denekler ağrılar geçtiğinde ise elektrik akımının şiddetini tahmin etmişler. Deney daha sonra sözde ağrı kesici merhemin sürülmesinden sonra tekrarlanmış. Ve ilginç bir biçimde Placebo merheminin işe yaradığı ortaya çıkmış. Deneklerin merhem sayesinde daha az acı hissettikleri tomografi görüntülerinden de anlaşılmakta. Etkisiz merhemin sürülmesinden sonra ağrılardan sorumlu beyin bölgeleri eskisi kadar etkin değildi diyor bilim adamları. Ama buna karşın bedeni ve beyni, şiddetli ağrılara hazırlayan sinir hücreleri merhemin ‘etkisindeyken’ bile son derece etkin. Sonuç, Placebo tedavisinde de ağrı mesajlarının beyne ulaştığını fakat cildin sinir hücrelerinde ya da beyne giden yolda engellenemediğini gösteriyor. Placebo’nun ne kadar süre içinde etkidiğini anlamak isteyen araştırmacılar, denekleri, daha uzun bir süre hissedilen yanık ağrısının etkisinde bırakmışlar. Bu durumda Placebo hemen etkimek yerine, acının kesilmesine az bir kala beyindeki ağrı merkezinin etkinliğini yavaşlatıyor. Bu sonuçtan yola çıkan bilim adamları Placebo’yla yanıltılan beynin, ağrıları dindirmeden önce bunları hissetmesi gerektiğini tahmin ediyorlar.

Kanserden korunmak için daha fazla seks

Alman
Apotheken Umschau dergisindeki bir habere göre daha fazla seks yapan erkeklerin prostat kanserine yakalanma riskleri daha düşük. Sonuç, %50’isinde prostat kanseri bulunan 2300 erkekle araştırma yapan Avustralyalı bilim adamlarına ait. Buna göre 20 ila 30’lu yaşlar arasında çok sık boşalan erkeklerde prostat kanseri tehlikesi üçte bir oranında düşüyor. Erkeklerin cinsel ilişkiye girerek ya da kendi kendilerini tatmin ederek boşalmaları bu etkinin ortaya çıkmasında hiçbir rol oynamıyor diyor araştırmacılar. Prostat kanseri erkekte akciğer kanserinden sonra en çok görülen kanser türüdür.

Empati, ağrılardan sorumlu beyin bölgelerini etkinleştiriyor

Sıkıntıları
paylaşmak gerçekten de acı veriyor. İngiliz bilim adamlarının son araştırmalarına göre empati, ağrılardan sorumlu beyin bölgelerini etkinleştirmekte. Araştırmaya katılan kadınlar karşılarındaki kişilerin dertlerini ne kadar çok hissederlerse ağrılardan sorumlu merkezler de o denli etkinleşmiş. Başkalarının duygularını anlamak ve duygudaşlık, ilişkilerin gelişmesinde ve kalıcı olmasında yararlıdır. Empati olarak adlandırılan bu yeti sayesinde karşımızdaki insanın üzünçlü veya mutlu olduğunu anlayabiliriz. Ancak bu bilinçsiz yetinin hangi nörolojik süreçlere bağlı olduğu henüz kesin olarak bilinmemekte. Bilim adamları belli başlı duygular içinde bulunan insanları gören kişilerin ister istemez aynı durumu hayallerinde canlandırdıklarını sanıyorlar. Londra’daki College Üniversitesi’nden Tania Singer, şimdi bu hayali pratikte gözlemledi. Araştırmacı önce işlevsel manyetik rezonans tomografisiyle deneklerin ellerinde acı duymaları halinde hangi beyin bölgelerinin etkinleştiğini kontrol etmiş. Denekler daha sonra acı çeken hayat arkadaşlarını izlediklerinde aynı beyin bölgeleri etkinleşmiş. İki etkinlik motifleri birbirleriyle önemli ölçüde örtüşmekte. Ağrıların hissedilmesinden sorumlu beyin bölgeleri hem bedendeki ağrılar sırasında hem de ağrı duyan kişinin izlenmesi sırasında etkinleşiyorlar. Oysa ağrının kaynağı ve yoğunluğuyla ilgili bilgileri yansıtan bölgeler sadece ağrı duyulduğunda etkinleşmekte. Araştırma sırasında deneklerden ayrıca acı çeken eşlerinin duygularını ne yoğunlukta hissettiklerini bir soru formuna yazmalarını istenmiş. Formlarda verilen bilgilerin beyin bölgelerindeki etkinlik motifleriyle karşılaştırıldığında, bunların beyin etkinlikleriyle uyuştuğu görülmüş.

Yeni kan testi bakteri ve virüs enfeksiyonlarını ayırt ediyor

Yeni
bir kan testinin gelecekte antibiyotik alımını gereksiz kılabileceği bildirildi. Test, bakteri ve virüslere bağlı enfeksiyonların birbirinden ayırt edilmesinde yardımcı oluyor. İsviçreli bilim adamlarının sonuçları Lancet dergisinde yayımlandı. Gereksiz antibiyotik alımı bakterileri daha çabuk dirençli kılar. Özellikle de bu tür ilaçların etkisiz kaldığı virüs enfeksiyonlarında antibiyotikler gereksiz yeri yutulur. Yeni test kandaki prokalsitonin yoğunluğunun ölçülmesine dayanıyor. Bu protein yalnızca bakteriyel enfeksiyon sırasında önemli ölçüde yükselir. Solunum yollarında, enfeksiyon olasılığı bulunan 200 hastanın test edilmesine dayanan ilk araştırmada kan testinin prokalsitonin üzerindeki etkisi kontrol edildi. Doktorlar hastaların yarısını test yapmadan standart terapilerle tedavi ederken, diğerlerine prokalsitonin testi yapmışlar. Standart terapiyle tedavi edilenlere kandaki protein yoğunluğu belli bir limiti aşması durumunda bile sadece antibiyotik verilmiş. Prokalsitonin grubundaki hastaların ise sadece yarısı antibiyotik almış.

Kutup ayıları yeşile büründü

Singapur
’daki bir hayvanat bahçesinde yaşayan iki kutup ayısının yeşermesinden tropikal yosunlar sorumlu. Sheba ve 13 yaşındaki oğlu Inuka’nın tüyleri birkaç ay önce yeşermeye başladı diyor hayvanat bahçesi sözcüsü Vincent Tan. Tüylerin yeşermesi kıl köklerinde yetişen yosunlarla ilgili. Zararsız yosunlar Singapur’daki sıcak ve nemli hava koşullarına bağlı olarak gelişmekte. Sheba’nın tüyleri iki buçuk hafta kadar önce özel çözeltilerle eski rengine dönüştürülmüş. Hayvanat bahçesi işlemin etkisini görmek için beklemiş. Şimdi Inuka’ya da aynı işlem uygulanacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!