Güncelleme Tarihi:
ÖNCE İzmir'in kıraç bölgelerinde bir gecede yapılan evlere sokuldu çaresiz başlar... Sonra, bir büyük göç yaşadık yıllarca süren ve dağlar, taşlar gece kondu... Tarlalarda kıran, kırana maçlar oynar yenilgiyi hazmedemez kapışırdık, arka mahallenin çocuklarıyla... Şimdi apartmanların yükseldiği Bornova'da koskova meranın içinde kaybolur, yolumuzu güçlükle bulurduk... Bostanlı'da bataklığa saplanırdık, kuş avlayıp balık tutarken...
Altay Profesyonel Şube Başkanı Ahmet Taşpınar'ın şimdi Alsancak'ta yaşadığı apartmanın bulunduğu yerde tam saha büyüklüğündeki arsada futbol oynayan gençler arasından, Altay tam üç futbolcuyu keşfetmiş ve seçmeye çağırmıştı.. Altınordu sahasında, ‘‘Şimdiki Atatürk Spor salonu, yüzme havuzu ve Altınordu hastanesinin bulunduğu yer’’ dayımın eline yapışıp maça gittiğimde küçücük bir çocuktum. O zamanlar her sokakta mutlaka iyi bir futbolcu vardı. Kahramanlar’da Arap Tahsin, Namık Kemal'de Şeytan Arif ve iki paket sigara içtiği halde yorulmak bilmeyen ODTÜ'lü Oğuz... Bir de Namık Kemal Lisesi'nde kalecilik yaptığımda karşı karşıya kaldığım Mülay ki sol ayağıyla beni maymun etmiş ve belinden tutup çakmıştım yere ve tabi penaltı... Anılarımda kalan bu insanların hepsini tüketti zaman... Ama onlar amatör bir ruhla ve gazozuna maçlarda inanılmaz şeyler yaparlardı. Namık Kemal Lisesi'nin bahçesi dolar ve kız arkadaşlarımızın önünde yenilmemek için kıran, kırana bir rekabete girerdik. Sonra arsalara dadandı müteahhitler... Önce üç, beş kat derken 20 kata kadar yükseldi binalar...
Mahallemizin profesyonel yıldızları vardı. Göztepeli Nevzat Güzelırmak, Ekrem ve Özer Yurteri... Hepimizin gözbebeğiydi üçü de... Ama Kahramanlar'da Altay rüzgarı eserdi. Nur Sineması, filme ara verir ve Altay maçının sonucunu duyururdu. Hasta Altaylı Makinist Kıvırcık, ‘‘Adanaspor: 1 - Büyük Altay 2’’ diye anons eder ve sinemada bir alkış tufanı kopardı.
Sonra top oynamak için beton ve asfalta fit olduk. Gece Fuar'ın caddelerinde antrenman yaptık. Hiç birimizin içinde, büyük paralar kazanıp cebimizi doldurmak yoktu. Saddece iyi futbolcu olup taktir edilmekti hedefimiz. Üniversite ayak bağıydı hepimize ve futbol karın doyurmazdı. Böyle öğretildi bize. Orta okulda futbol oynadığım için dayak yemiştim beden eğitimi öğretmenimden. Yasaktı orta okul öğrencisine futbol, büyümeyi durdururmuş.
O yıllarda üniversiteli öğrenciyi parmakla gösterirler ama her evden bir futbolcu çıkardı neredeyse... Çayırlıbahçe, Kahramanlar, Egespor gibi kulüplerin futbolcuları hep aynı mahalledendi. Sonra eğitim düzeyi yükseldi. Yüksek öğrenim başladı. Futbol oynayacak yer de kalmadı. Okulun bahçesi ya otopark, ya sinema yapıldı. O arada biriç öğrendik ve cumartesileri meyhane fasılları başladı. Sonra hayat bizi önüne katıp, sürükledi başka ufuklara...
Otuz yıldır mahallemizden futbolcu çıkmaz... Ama üniversite öğrencileri durmadan arttı... Okulu bitirip iş arayanlarla, okula girmek için birbirini çiğneyenlerin yaşadığı bir ülkede, futbolu oynamayı unutup izlemeye başladık. Çünkü saha yoktu... Nüfusu belki de bir çok şehirden fazla olan Kahramanlar, Alsancak beldesinde, elli tane kahvehane, 70 tane birahane, yüz tane bar olur da tek bir saha olmazsa ne yapsın apartman çocukları ? İzmir, 3 milyona ulaşan nüfus yoğunluğuyla neredeyse birbirinin gırtlağına yapışan insanların kenti olduğundan beri, hiç İzmirli yıldız bir futbolcu görmedim. Bu gidişle umudum da yok.