Güncelleme Tarihi:
Milli Takımın başına Türk Teknik Direktör getirilmesi gerektiğini vurgulayan Sağlam, “Türkiye’ye gelen Aragones, Del Bosgue ve Daum’da dahil olmak üzere, yabancıların çalıştırdığı takımların hala bir kimliği yok.
Udi Teknik Direktörümüz Nurullah Sağlam ile yaptığımız söyleşiyi keyifle okuyacağınızı umuyoruz…
*Sürekli olarak yurt dışında futbolcu izlediğinizi ve kendinizi geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Şu an neler yapıyorsunuz?
Takım çalıştırmadığımız süre zarfında dünya futbolunu yakından tanımak ve araştırmak bizim için gereklilik.Çünkü çalışmaya başladığınızda başka hiçbir şeye zaman ayıramıyorsunuz. Mart ayının ortalarında yurtdışı programım var. Özellikle bu sefer farklı bir ülke düşünüyorum. Gaziantepspor’dan Zurita, Kayserispor’dan Cangele gibi Arjantinli futbolcuların Türk futboluna uyumu artık aleni bir şekilde görülüyor. Çok uzun süre Türk futbolu Brezilya futbolundan çok şey aldı. Ancak son dönemlerde Brezilya’dan oyuncu almak da sıkıntılı olmaya başladı. Geçen sene yaklaşık bir ay yardımcımla beraber Brezilya’daydım ve oyuncu fiyatları gerçekten hat safhalara ulaştı. Dolayısıyla farklı arayışlara girmek zorunlu hale geldi. Bu sefer hedefim Arjantin olacak. Bu ülkelerin futbol anlayışından bir şeyler alabilmek ve farklı bir sentez yakalayabilmek çok önemli. Bu konuda çeşitli röportajlarım da oldu. İtalya gibi defans Brezilya gibi ofans diye başlık atmışlardı ve çok farklı teknik adamlardan bu konuda telefonlar aldım. Gaziantepspor’da buna yakın bir anlayış oturttuğumu düşünüyorum. Ama zaman içinde kadronun çok geniş olmaması belli zafiyetler oluşturdu. Bunu uygulayamadığımız müsabakalar da oldu. Bu anlayışı bir takımda oturtmak kısa zaman diliminde gerçekleştirilebilecek bir şey değil tabi. Böyle bir anlayış ancak birkaç sene içinde oturtulabilirdi. Tabi Türkiye’deki şartlar her zaman buna elvermiyor. Bu yeterli zamanı hiçbir kulüp hiçbir antrenöre tanımıyor. Bundan biz de nasibimizi aldık. O yüzden de tam anlamıyla düşündüğümüzü takıma yansıtamadık. Yeni kurulan bir takımda bir sene öncesinden 10 tane oyuncu kalmıştı ve 7-8 tane oyuncu alıp bunu bünyemizdeki genç oyuncularla takviye etmeye kalktık. Bu süreç zarfında tek amacımız oynayanın keyif aldığı seyredenin haz duyduğu bir takım yaratmaktı. Bunu zaman zaman gerçekleştirdik. Bu doğrultuda Nurullah Sağlam’ın karakteristik oyun anlayışının üzerine Arjantin’den esintiler getirmek de daha iyi görüntü oluşturur diye düşünüyorum. Dolayısıyla da Arjantin’i tercih ediş nedenim bu olacak.
*Yakın geçmişte yaşanları özetlemenizi istesek… Ve yakın zamanda yaşananlar ışığında bu sezon takım çalıştırmanıza bir engel var mı?
Henüz anlaştığım bir takım yok. Ama bu işte ne zaman ne olacağı hiç belli olmaz. Her an kendi felsefemize uygun bir takımla her an çalışacakmış gibi hazır olup öyle hareket etmek gerekiyor. Kısa bir Denizli maceram oldu. Bu macerada hatalarım oldu. Bu da kendi oyun felsefeme çok da uymayacak bir takıma gitmekti. Bu şartlar içinde kendi anlayışımı oturtmak için bazı isteklerim oldu. Bu taleplerde yönetimle bir uyum içerisinde olamadık. Dolayısıyla farklı anlaşmazlıklar da olunca ayrılmak iki taraf için de en iyisi oldu.
Daha sonra Diyarbakırspor’dan çağırdılar. Onlara şartlarımı ve yapılması gerekenleri ilettim. Belli bir süre verdim ve o şartları yerine getirmelerini istedim. Süre dolduğu zaman o şartların oluşmadığını gördüm ve bıraktım geldim. Bile bile başarısızlığa gitmenin bir anlamı yoktu. Bunu görmemek de mümkün değildi. Ama her şeye rağmen Ziya hoca inanılmaz bir iş çıkardı. Diyarbakırspor şu an küme düşme hattında bile olsa yapılabilecek en iyi mücadeleyi verdiler. Diyarbakırspor’la imza atmadan ayrıldım. O yüzden bu sezon bir takımla çalışmam için herhangi bir engel yok.
BENİ TANIYARAK TEKLİFE GELİYORLAR
*Kendinize has prensipleriniz var ve Denizlispor’dan da bu prensipleriniz doğrultusunda ayrıldınız. Teklifleri değerlendirirken kriterleriniz neler?
Uzun bir süredir bu piyasada olduğum için kulüpler teklif getirirken karakterimi, kimliğimi neler istediğimi, oyun anlayışımı bilerek geliyorlar. Dolayısıyla teklifle gelirken nelerle karşılaşacaklarını bilirler. Bazıları Nurullah Sağlam sayfasını hiç teklif etmeden kapatıyorken bazıları da uzlaşmaya varabilmek için görüşüyorlar. Bu süreç içerisinde aldığım teklifler oldu ama oralarda kendi mantalitemi oturtamayacağım için hiçbir teklife sıcak bakmadım. Bana göre en doğrusu da buydu. Kendi mantalitemi uygulayabilmek en önemli kriter yani.
*Bugüne kadar birçok takımda çalıştınız. Bir takımın başı sıkıştığında ilk iş hocayı değiştirir. Şöyle geçmişe dönüp baktığınızda ‘iyi ki ayrıldım, ben ayrıldım takım daha iyi oldu’ dediğiniz oldu mu?
Ben son Gaziantepspor’dan ayrılışımın dışında hiçbir kulüpten gönderilme kararıyla gitmedim. Belli bir noktaya gelindiğinde ‘Gelin buyurun oturalım ve ayrılalım’ diye teklif getirdim. Denizlispor’da, Karşıyaka’da ve Konyaspor’da olsun ayrılışlarım hep bu şekilde oldu. Ama Gaziantep’ten en son ayrılışım farklı oldu. Gaziantepspor tarafından hedeflerimizin örtüşmediğine yönelik bir açıklama yapılmıştı. Aslında bunun adı örtüşmemek değildi. Onlar kısa sürede hedefler peşindeydiler. Ben ise daha uzun sürede daha kalıcı hedefler peşindeydim. Uyuşamadığımız nokta bu oldu ben de onların kararına saygı duydum. Ceketimi aldım ve çıktım. Ben ayrıldıktan sonra daha iyi ya da daha kötü olan takımlar olmuştur tabi. Koşullar değiştiğinde sonuçlar da değişir. Ama iyi, ama kötü mutlaka değişir. Takım kötü gittiğinde hoca değiştirmek en kolayı. Takımı değiştirmek zor ve maliyetli. Yönetim zaten malum. En kolay ve ucuz yol hoca değiştirmek.
*Takım karakteri ve ekip ruhuna çok önem veriyorsunuz…
Evet, her şeyin bir karakteri ve ruhu olmalı. Bir ekibin bir karakteri olmalı. Bu insanlar için de bir ekip için de geçerlidir. Biz Gaziantep’te gerçekten bir karakter yakalamıştık. Eğer zamanımız olsaydı bu karakteri pekiştirerek yolumuza devam edebilseydik uzun sürede çok daha iyi işler yapabilirdik. O süreçte elimizdeki ağabey konumundaki oyunculardan etkilenen çok sayıda futbolcumuz vardı. Gençlerin bir anlayışı benimsemeleri bizim için bu anlayışa uygun yabancı oyuncu transferinden daha kolaydı. Çünkü daha ucuz rakamlara oynatabileceğimiz oyunculardı. Dolayısıyla bu bütçede kalan para sizin daha kaliteli yabancı oyuncu transfer etme şansınızı ortaya çıkarıyordu. Kaliteli yabancıyla bizdeki genç oyuncunun sentezi hem genç oyuncunun gelişiminde farklılık yaratıyordu hem de takıma direkt olarak katkı yapıyordu. İşte mesela benim ısrarla Tabata’yı istememdeki sebeplerden biri buydu. Son güne kadar Mustafa Kızıl yoğun bir çaba sonucu bizim bu isteğimizi gerçekleştirdi. Sonuç olarak Gaziantepspor inanılmaz keyifli müsabakalar yaptı hem de iyi para kazandı. Şimdi bir de bunun dışında şunu yapmak önemliydi. Ben Gaziantepspor’dan ayrılırken bir izleme komitesi oluşturma safhasındaydık. Hem yurtiçinde hem yurtdışında iyi bir tarama ekibi kurmaya çalışıyorduk. Bu da çok kısa sürede olacak şeyler değildi. 14-15 yaşlarındaki gençleri Antep’e getirip bunun meyvesini ancak 3-4 sene sonra alma şansımız oluyordu. Önümüzde uzun süreç olabilseydi eğer Gaziantepspor gerçekten çok kalıcı ve çok farklı bir takım olabilir diye planlamıştım. Ama o kadar zamanımız olmadı. Yeni gelen hocalar takımın karakterine uygun olmalı. Sistemi bozmadan gitmeli. Sürekli başarı ancak böyle gelir. Karakterli ve sistemli bir takım kuracaksın. İyi bir menajerlik sistemi ile gelecek oyuncuları da hocayı da bu sistem ve karaktere göre seçeceksin. İstikrarlı bir başarının formülü bu bana göre. Takımın karakterine ve oyun sistemine uymuyorsa dünyanın en iyi hocasını ve oyuncusunu da getirsen verim alamayabilirsin.
*Şu anda Bursaspor, Kayserispor ya da geçtiğimiz sezonlarda Sivasspor’dan bu dediğiniz anlayışa uyan var mı?
Bursa takımı ya da Sivas takımı bu anlayışa çok uygun takımlar değil. Ama Kayserispor bu anlayışı uygulamaya çalışan bir takım. Çünkü hem yurtiçinden hem de yurtdışından çok fazla genç oyuncuyu bünyesine alan ve bunlarda ısrar eden ve bununla birlikte başarıyı kovalayan bir ekip görüntünde. Tolunay hoca çok da sevdiğim bir kardeşim. Bana göre şu an oyun anlayışı çok göze hoş gelen bir anlayış değil ama gerçekten katı savunma anlayışı olan bir hoca. Takım az gol yemesi de bunun sonucu. Dikkat edin Kayserispor’un çok gollü maçlarını göremezsiniz birkaç maç dışında. Sonuçta defansif de olsa, belli bir karakteri ve istikrarlı bir sistemi olan takım Kayseri. Bizim anlayışımız ondan çok daha farklıydı. Daha çok pozisyon üreten, gerekirse üretmek adına zaman zaman pozisyon veren bir görüntüydü. Ama futbolun doğasında bu var. Seyirci tribüne gelebilmek için bunları istiyor. Tabi bu benim görüşüm. Diğer hocalara da sorsanız onların da kendilerine göre oyun anlayışları var.
ANADOLUDAN ŞAMPİYON ÇIKSAYDI BU TAKIM GAZİANTEP OLURDU
**Sizce Anadolu’dan şampiyon çıkmasını beklemek fazla mı hayalperestlik olur?
Anadolu’dan şampiyon olabilseydi bu takım Gaziantepspor olurdu ve 1999 yılında şampiyonluğu yakalardı. Gerçekten Gaziantepspor tarihinin en önemli ve birbirini en iyi tamamlayan kadrosuydu. Gaziantepspor o tarihte şampiyon olamadıktan sonra bir Anadolu takımının şampiyon olabileceğine ihtimal vermiyorum. Çok farklı bir şeyin olması ve ilahi bir gücün elinin değmesi lazım. Geçen sene Fenerbahçe ile Gaziantepspor’un oynadığı iki maça bakın. Bir kulübün bütçesi tavan, diğerin ki taban. İki maçı yatırın sahaya. İki maçta da Fenerbahçeye ezici bir üstünlük kurarak birini yendik, diğerinde galibiyeti kaçırdık berabere kaldık. Artık sahaya çıktıktan sonra bir oyun anlayışınız varsa o paralar çok da mühim değil. Mesela hakemlerin bakmak zorunda oldukları bir bakış açısı var Fenerbahçe’ye, Beşiktaş’a ve Galatasaray’a karşı. Bunun önüne hiçbir zaman geçemezsiniz. Bir hakemin Fenerbahçe ile Gaziantepspor’a ya da Eskişehirspor’a, Bursaspor’a bakış açısının aynı olması gibi bir durum mümkün değil. Farklı alanlarda da güçlü olmak gerekiyor. Bütün bu kriterleri taşıyan, siyasi anlamda güçlü olan bir Sivas takımı dahi bunu gerçekleştiremedi. Bir yerde oyuncuyu inandıramazsanız da olmuyor. Neye inanırsan o oluyor. Ben Sivas ya da o dönemdeki Gaziantepspor takımının, şimdilerde Bursa ve Kayseri’nin şampiyonluğu hayal ettiklerine inanmıyorum. Bir şeye ulaşmak istiyorsanız önce hayal edeceksiniz.
FUTBOLA CİDDİ KATKILAR SAĞLAYACAK
*Naklen yayın ihalesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Çok önemli ve futbolumuza ciddi katkılar sağlayacak bir ihale. Şartlar yine adil değil. Ama buna rağmen önümüzdeki sene kulüplerin alacağı paranın doğru idare edildiğinde bir Anadolu kulübünün şampiyon olamasa dahi ciddi bir süreci başlatacak yeterlilikte olduğunu düşünüyorum.
**Türk teknik direktörlere bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Antalya’ya pro-lisans kursuna gitmiştik ve o kursa Federasyon Başkanımız da geldi. Genelde Türk teknik adamların birbirine uzak olduğu ya da birbirlerinin kuyusunu kazdığına yönelik bir düşünce hâkimdir. Ama gerçekten biz orada tüm arkadaşlarla tek yürek olmuştuk. Öyle ki UEFA’dan gelen gözlemcinin bile dikkatini çekmişti. Bizim ortak düşüncemiz Milli Takım’ın başına Türk bir teknik adamın gelmesine yönelikti. Bu sadece bunun bize mal olmasıyla ilgili değil. Türk futbolunun gelişimi açısından da önemliydi. Bakıyorsunuz son zamanlarda Türkiye’ye gelen Aragones, Del Bosgue ve Daum’da dahil olmak üzere, yabancıların çalıştırdığı takımların hala bir kimliği yok. Yabancı antrenörlerin Türk futboluna verecekleri çok da bir şey olduğuna inanmıyorum ben. Biz Türkler olarak kendi tarzımızı kendi futbol stilimizi yaratıp “işte bunlar Türk, Türkler böyle oynar ‘denebilecek safhaya getirmeliyiz. Ancak bu bizim için sıra dışılık olur. Yoksa Hollanda’nın ya da Arjantin’in oynadığı gibi oynamak Türk futboluna yakışmaz diye düşünüyorum. Dünya futbolunda önemli yere sahip olan ülkeleri çok yakından takip ettim. İnanın bana Brezilya hariç dünyanın hiçbir yerinde Türk gençleri kadar yetenekli oyuncu yok. Ama bizim en büyük sıkıntılarımızdan birisi eğiticiyi eğitememek. Türk teknik adamlar olarak hiçbirimiz geldiğimiz aşamaya kadar çok iyi eğitimler almadık. Hatta kötü eğitim aldık bile diyebilirim. Ben iddia ediyorum ben de dahil Türk teknik adamlar olarak şu anda yapabileceklerimizin yüzde 30’larındayız. Benim en büyük şanslarımdan birisi sürekli yurtdışına seyahat etmek ve çok değerli teknik adamları takip etme şansı yakalayabilmekti. Onlardan öğrendiğimiz şeylerin bize getirileri de çok oldu. Türkiye’de futbolculuk biter bitmez hemen antrenörlüğe geçildiği için o ara eğitimin temeli sağlam olmuyor. Futbolculukla antrenörlüğün uzaktan yakından alakası yok. Oyunculuk kimliğinden sıyrılmadan teknik adamlık kimliğine bürünenlerin hepsi afallıyorlar. Hepsi belki de gerçekten çok yetenekliler ve Türk futboluna verebilecekleri çok şey var. Bunun arkasındaki en büyük neden de eğiticiyi eğitememek. Son Antalya’da gördüğümüz pro-lisans kursunda belki de şimdiye kadar federasyonun teknik adamlar için 10 güne sıkıştırdığı en iyi eğitimdi. Yeterli mi? yine değil. Ama gerçekten o eğitim bile inanın bana Türk antrenörlerine büyük mesafe kat ettirdi. Hepimiz ilk gittiğimizde açıkça söyleyeyim ‘Bu kurstan bizim öğrenecek neyimiz var’ diye düşünüyorduk. Ama kurs sonunda o düşüncemizden dolayı biraz da utandık dersek yeridir.
*Gaziantepspor sezon başında hedefini geçen sezonun üstüne çıkmak olarak açıkladı. Ama şu an o hedeften uzağız. Size göre bu hedef yakalanabilir mi?
Gaziantepspor geçen seneye oranla daha büyük bütçeyle idare edilen bir takım. Tabi onların beklentisi de geçen senenin üzerineydi. Gelen hocaya gerçekten saygı duyuyorum. Farklı bir stili ya da oyun anlayışı olabilir. Onun da bocaladığı ya da zorluk çektiği şey oyun yapısına uygun oyuncularla oynamamaktan kaynaklanabilir. İlk geldiği zaman ile son dönemdeki oyun anlayışı arasında bir farklılık gözlemliyorum. Bu da belki elinde olmayan nedenlerden ortaya çıkıyor olabilir. Ama dediğim gibi İngiltere’de bunu daha önceden çözmüşler. Takımda bir karakter oluşturup, buna uygun oyuncu ve hoca alıyorlar. Türkiye’de de çözülmesi gerekir. Ben Gaziantepspor’da iken yapılması gerekeni, takımın başarıya ulaşması için çizilmesi gereken yol haritasını anlatmaya çalıştım. Gaziantepspor’un iyi bir kulüp menajeri getirip antrenörünü de, futbolcusunu da, altyapısını da tamamen ona teslim etmesi ve Gaziantepspor’un bir kimliğinin, oyun mantalitesinin oluşması, yetiştirilen ve transfer edilecek oyuncunun da ona göre transfer edilmesi gerek. Bunun dışındaki her şey takımları her türlü başarısızlığa yönlendirir. Gaziantepspor’un ya da Anadolu kulüplerinin yapması gereken bu. Burada mutlu etmek zorunda olduğunuz kesim taraftarlardır. Onların yokluğu tuzsuz çorba gibidir. Teknik adam değiştiğinde bile aynı mantaliteyi devam ettiren ikinci bir teknik adam devreye girmeli. Bir Anadolu kulübünün uzun süre rahat sezonlar geçirebilmesi buna bağlı.
*Bank Asya’dan bir takım çalıştırmayı düşünür müsünüz?
Farklı kulüplerden teklif aldım ama düşünmediğimi ilettim. Bu mantalitemi ve kendi oyun anlayışımı oralarda oturtmanın çok daha zor olduğunu bilmemden kaynaklanıyor. O zaman kendi düşüncelerimle tezat bir duruma düşecektim. Benim kendime has bir stilim ve oyun anlayışım var. Nurullah Sağlam ismi gündeme geldiğinde, ‘Nurullah Sağlam’ın da oyun anlayışı budur. Nurullah Sağlam’ın takımı en çok pas yapan, en çok orta atan takımdır’ gibi ifadelerin kullanılmasını tercih ediyorum. Çalıştığım süre içinde de hep aynı felsefede kaldım. Bu anlamda kendimi yenilemeye çalışıyorum. Bu mantaliteden ayrılmadığım için de kendimi beğeniyorum.
*Sanata da yatkınsınız ve ud çalıyorsunuz. Hala devam ediyor mu bu ilginiz?
Evet, hala ud çalıyorum. Hele de çalışmadığım bu süre zarfında kendimi geliştirmek için çok daha fazla zamanım oldu. Zaman zaman dersler de aldım. Geliştirerek devam ediyorum.