Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2002 21:43
Geçen yıl ekim ayında Alzheimer aşısının denendiği 375 hastadan sonuçların ilkbahar aylarında alınması beklenirken, bilim dünyası aşının yararlılığı konusunda ikiye bölünmüş durumda.
Birkaç ay önce bilim dünyasından gelen bir
haber, Alzheimer hastaları için umut kaynağı oldu. Hastalık için geliştirilen bir aşı türü geçen yıl ekim ayında Avrupa, ABD ve Kanada’dan seçilen 375 hasta üzerinde uygulandı. Deneklerden bu ilkbahar aylarında alınacak ilk sonuçlar tüm dünyadaki milyonlarca hasta tarafından heyecanla beklenirken, aşının farelerde olduğu gibi insanlarda da başarılı olup olamayacağı bilim dünyasında hararetli bir tartışmanın başlamasına neden oldu.
Bilim adamları Alzheimer hastalığının oluşumu konusunda ikiye bölünmüş bulunuyor.
Bir Alman keşfetti
Alman nörolog Alois Alzheimer’in 1907 yılındaki ilk tanımlamasıyla, hastalığın beyin korteksindeki anormalliklerin ardından ortaya çıkan bilişsel bozukluklardan kaynaklandığı belirtildi. Buna göre, beyin korteksindeki anormalliklerin bir nedeni ‘A beta’ adlı peptidin anormal birikimi sonucu oluşan amiloid plakalardı; diğer nedeni ise plakalar arasında, ‘tau’ olarak tanımlanan proteinden fazla miktarda içeren dejenere nöronlardı.
Hastalığın A beta’dan kaynaklandığını ileri süren ‘baptist’ grubundaki doktorlar tau proteinin ikincil bir rolü olduğunu ileri sürerken, ‘taoist’ grubundakiler ise Alzheimer’i tetikleyen etkenin tau proteini olduğunu iddia ediyorlar.
Alzheimer aşısını Amerikalı ilaç kuruluşu Elan Pharmaceuticals ile işbirliği yaparak geliştiren bilim adamları ise, ‘baptist’lerden oluşuyor. Nitekim, aşının temelinde doğal A beta peptidinden elde edilmiş sentetik bir protein yer alıyor. Aşı farelere uygulandığında, amiloid plakalara tutunan antikorların oluşumunu tetikliyor. Bu antikorlar nöronların etrafındaki hücreleri harekete geçirerek bunların istenmeyen birikintileri yok etmesini sağlıyor.
Aşı 1999 yılında genetik yapısı değiştirilmiş farelere uygulandığında, bağışıklık sisteminin amiloid plakaları yok ettiği belirlendi. Bir sonraki yıl da biri Kanadalı, diğeri Amerikalı iki ekip bu sonuçların doğruluğunu kanıtladı ve deneyi daha da geliştirdi.
Geçen yıl ekim ayında insan üzerindeki deneylere geçmeden önce, aşının insanlara zarar vermeyeceğinden emin olundu. Nitekim, İngiltere ve ABD’deki araştırmalar aşının tolere edildiğini ve yan etkilere yol açmadığını gösterdi. Fareler üzerindeki deneyler de aşıyla ilgili olumlu yaklaşımlara yol açmakla birlikte, bu konuda hala temkinli olunması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Kuşkuyla yaklaşanlar
Beyin yaşlanması ve nöron tahribatıyla ilgilenen Fransız doktor Andre Delacourte ise genetik yapısı değişime uğramış farenin insan olmadığını belirterek, bu tür farelerin insanlarla karşılaştırıldığında daha çok amiloid plaka ürettiklerini kaydediyor. Bu durumun da korteks üzerinde baskı oluşturabileceğini ve öğrenme bozuklukları yaratabileceğini belirten Delacourte, ancak bunların Alzheimer hastalığında görülenlerden farklı olabileceğini ifade ediyor.
Kısacası, farelerde bilişsel bozuklukların Alzheimer hastalarında görülenlerden farklı olabileceğini ve aşının hayvan üzerindeki etkisinin de yanıltıcı olabileceğini kaydediyor.
Bir başka Fransız nörolog Bruno Dubois da, farelerin üzerindeki deneylerin heyecan verici olduğuna, ancak Alzheimer hastalığında amiloid plakalar dışında pek çok faktörün rol oynadığına dikkat çekiyor.
Delacourte’a göre, Alzheimer hastalığının klinik belirtileri, tau beyinde bilişsel faaliyetlerden sorumlu bölgeye ulaştığında ortaya çıkıyor. Bu koşullarda da, aşının etkisi sınırlı olabiliyor. Buna karşılık, amiloid peptid patolojik tau’yu harekete geçiriyorsa, bu durumda aşı önemli etkilere yol açabilecek.
Sonuç olarak aşı hakkında daha kesin konuşabilmek için ekim ayında aşının uygulandığı deneklerden elde edilecek sonuçları beklemek gerekiyor.