SAMSUNSPOR’un sol bekiydi o.. İleri geri çalışır, güzel asistler yapar, yılda 5-6 gol atardı.. Hayali büyük takımda oynamaktı tabii. O yılların gözde yıldızı ise
Sergen’di..
Beşiktaş’ta, İstanbulspor’da,
Fenerbahçe’de, Trabzonspor’da, Galatasaray’da attığı her adım olay oluyor, medya sayfalar dolusu
Sergen haberleri yapıyor,
Uzan’lar bonservisine tam
10 milyon dolar ödeyerek rekor kırıyordu..
Tümer’in futbol çizgisi mütevazı bir yükseliş içindeydi..
Sergen ise hep dalgalı denizlerde boğuşuyordu..
İnat etti
Tümer, sonunda Beşiktaş formasını giydi..
Sergen ise bazen kadro dışı kaldı, bazen Lazio’yu vurdu.. Bazen sakatlandı, bazen Nantes’ı devirdi.. Kimi zaman Chelsea’yi yıkan kahraman oldu, kimi zaman unutuldu..
Yolları kesişti
İşin gerçeği kader, onları isteseler de istemeseler de birbirlerinin
‘Karşı maddesi’ haline getirmişti bile.. Yolları aynı takımda kesişti.. Pozisyonları aynıydı.. Sol ayaklı, forvetin arkasında ya da ikinci bir forvet gibi oynayan, ölü topları mükemmel kullanan iki yıldız..
Sergen ne kadar umursamazsa,
Tümer o kadar hırslı..
Sergen ne kadar rahatsa,
Tümer o kadar gergin..
Sergen’in dünyası ne kadar küçükse,
Tümer’in hedefleri o kadar büyük..
Sergen ne kadar amatörse,
Tümer o kadar profesyonel..
***
Belki de Beşiktaş’ın hatası;
Tümer varken
Sergen’i geri almak ya da
Sergen’e inanmışken
Tümer’i elde tutmaktı..
İki futbolcu arasında farklar da vardı elbette..
Sergen dünyada çok az oyuncuda görülecek bir yeteneğe sahipti.. Topu ayağına almadan bir sonraki hamleyi düşünüyor, anında sahanın tümünü görebiliyor, paslarında yüzde yüze yakın isabet sağlıyor, forvetin koşu yoluna inanılmaz toplar atıyordu..
Ya 100. yılda 70 metre top sürüp, 5 kişiyi geçtikten sonra Rizespor ağlarına bıraktığı gol?
İyi bir
Sergen’i
Zidane’la kıyaslayanlar bile olmuştu.. Ama o gerçek anlamda hiçbir zaman
‘Zidane’ olabileceğine inanmadı.. Onun için
Sergen olmak yetiyordu..
Mutlu ama yerel
Mutlu olayım, yerel olayım, mantığı yerleşmişti
Sergen’in beyin hücrelerine..
Dikkat ettiniz mi?
Sergen topun başına geldi, İnönü Stadı’nda.. Müthiş sol ayağıyla, nefis vurdu ve topu 90'dan ağlara bıraktı.. Hangi kaleye, Samsunspor kalesine..
Aynı statta 2 ay önce topu diken oyuncu bu kez takım arkadaşı
Tümer’di.. Sol ayağıyla müthiş vurdu.. 90’dan hangi fileleri havalandırdı
Tümer, Danimarka filelerini..
İşte fark bu
Sergen.. Sen gündüzleri altılı kuponları doldururken, geceleri gözlerin kan çanağı olana kadar yeşil masaların esiriyken, tüm zamanların en iyisi olma fırsatını kaçırdın..
6 yıl önce seni transfer etmek için kapında bir hafta yatan Bayernli yöneticileri geri çevirdin.. İstanbul’dan, atlardan, gecelerden uzak kalmamak için..
Yine olmayacaksın
Dünya üçüncüsü takımda olamadın.. Muhtemelen bir
Dünya Kupası’nda daha olamayacaksın..
Sen bir yıldızken, senin adınla büyüyen
Nuri Şahin, Oliver Kahn’a gol atıyor..
Sen bir yıldızken, seni televizyondan seyreden
Tümer bu ülkenin kahramanı oluyor..
Ve sen bir yıldızken benim gibi sana inanan insanlar, senden daha çok üzülüyor..
Ne dersin
Sergen, Tümer o golleri sadece Danimarka’ya, Ukrayna’ya ve Arnavutlar’a mı attı?
Bu abartı işte...ARNAVUTLUK maçı bitmiş, baraj için gereken vizeyi almışız.. Bütün ülke mutlu.. Ama ne Taksim meydanında bir kutlama, ne Beşiktaş’ta konvoy, ne Bağdat Caddesi’nde yürüyüş, ne de Ankara’da havai fişek gösterisi vardı..
Bütün ülke sevindi.. Ama sevinen ülke daha
3 yıl önce Dünya üçüncüsü olduğunun ve daha önemlisi henüz
2006 finallerine kalınmadığının bilinci içindeydi..
Bekleyin play-off’u
Tiran’daki görüntü ise ilginç..
Fatih Terim maç biter bitmez omuzlarda.. Bunu önce hocanın önlemesi gerekmez mi?
‘Durun çocuklar ne yapıyorsunuz, omuza alınacaklar önce sahadaki çocuklardır ama onun da sırası değil.. Bekleyin play-off’u’ demesi gerekmez miydi?
Kişisel şovlar
Eurospor’ta maç özetlerini izlerken gördüm.. Finale gitme hakkını alanlar da, play-off’a kalanlar da takım halinde el ele tutuşup tribünleri selamlıyordu..
Bir tek
Fatih Terim’in omuzlara alınışı ekrana geldi..
AB’ye giriyoruz, diyorsak.. UEFA Kupası’nı kaldırmışsak, Dünya üçüncüsü olmuşsak artık bu ülkede kişisel şovlara gerek yok..
Herkes üzerine düşeni yapacak, takdirini millete bırakacak..