Güncelleme Tarihi:
Ben bundan önceki Fenerbahçe maçlarını yazarken satırlarımın çoğunluğunda Fenerbahçe'yi hep eleştiren oldum. Kötüleri yazan kalemimden ben bile nefret etmeye başlamıştım. Bizim yapacaklarımız, gördüklerimizi yazmaktır. Şimdi G.Birliği karşısındaki Fenerbahçe'yi övmek, methetmek istiyorum.
Fenerbahçe yürüyerek değil koşarak top oynamayı yeğlemişti. Kazanma isteği ve arzusu Fenerbahçe'den yana olunca elbette maçı kazanan da Fener olur. Dünkü Fenerbahçe'nin galibiyetine imza atan Moldovan, şunu ispatladı ki, kenardan yapılan gol ortalarını sıkıntısız bir şekilde gole çevirebiliyor. Atmış olduğu her iki kafa golünde paslar ilk önce Tayfun'dan, daha sonra da top ayağındayken oyuna renk ve şekil veren Metin'den geldi. O gol pasını veren, orta sahada coşan Metin son dakikalarda golünü de attı.
Baliç’i çözemedim
Fenerbahçe takımında hala Baliç'in nasıl bir futbol anlayışı içinde olduğunu anlayamadım. Bu kadar egoist ve bireysel futbol oynaması hem Baliç'e oyun içinde zayi ilanı çıkarttırıyor, hem de Fenerbahçe'nin beklediği Baliç olamıyor.
Fener takımında başta Tayfun, sonra Moshoeu, Metin Diyadin ve birbirinden güzel goller atan Moldovan'ı alkışlıyorum. Hemen bunların yanı sıra kaleci Rüştü'nün de hünerli ellerini yıldızlara boğmak istiyorum.
Fenerbahçe'yi böylece kutlarken, misafir Gençlerbirliği için de şunları söylüyorum; girmiş oldukları gol pozisyonlarında savruk olmayıp beceriksiz görüntü vermeselerdi pekala, bu nefis maça onlar da atmış olacakları gollerle çok çok daha güzellik katabilirlerdi.