Milli Takımımız son 16 arasına girmişti. İlk hedefe ulaşmıştık. Ekibimiz Japonya yoluna çıkmıştı. Rakip, ev sahibi Japonya'ydı. Millilerimizi taşıyan uçak Seul'den Miyagi'ye uçarken iki kez turbülansa girince kafilemiz korkulu anlar yaşadı.
Hostesin baygınlık geçirdiği hava boşluğuna düşme olayında Hakan Şükür ve Hasan Şaş kafalarını döşemelere çarptılar. Çığlık çığlığa geçen dakikalar sonrası futbolcularımız sakinleşmişlerdi ama ya anavatandaki aileleri?..
YİYECEKLER TÜKENDİ
Uzakdoğu'nun yemeklerine alışamayan millilerimizin yiyecek stokları daha ilk turda G.Kore'de tükenmişti. Bu, Japonya için bir anlamda sıkıntı kaynağı oldu. Türkiye'ye hemen ek bir yiyecek listesi fakslandı. Listedekilerin acilen Japonya'ya gönderilmesi istendi.
Yeni bir tarihin yazılacağı gün gelip çatmıştı. Yine marşlarla stadın yolu tutulmuş, soyunma odasına gelinmişti.
ALPAY'IN ÖNERİSİ
Herkes maça konsantre olmaya çalışıyordu. O sırada Alpay'ın aklına Japon halkının da gönlünü fethetme fikri geldi. Alpay, kaptan Hakan Şükür'ü hemen bir kenara çekti:
‘‘Bu maçı mutlaka kazanacağız. Bitiş düdüğünden sonra Japon seyircisine gidelim. Onları kendi geleneklerine göre selamlayalım. Böylece Japon halkını da arkamıza alırız.’’
Hakan, öneriyi çok çekici buldu. Futbolcular sahaya çıkarken, kazanacaklarına yürekten inandıkları maçın bitiminde Japonları selamlama kararı almıştı.
Ümit Davala'nın golüyle karşılaşmayı 1-0 kazandık. Bitiş düdüğüyle müthiş bir çeyrek final coşkusunu yaşayan futbolcularımız, toplu halde Japon seyircisinin önünde eğildiler. Bu hareket, beklenenden de büyük etki yarattı. Mağlup Japonlar bizi dakikalarca ayakta alkışladılar.
BAKLAVA DOPİNGİ
Milli Takım futbolcularının
Dünya Kupası finallerinde belki en çok hasretini çektikleri şey, baklavaydı. Hakan Şükür, nuriye tatlısını çok seviyordu. Hong Kong'daki kampa İzmit'ten Kocaelispor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, 4 tepsi sütlü nuriye getirmişti. Senegal maçı öncesi de ünlü La Pataserria Pastaneleri sahibi Sabahattin Şentürk tarafından özel uçakla ev yapımı bol cevizli baklava gönderildi. Hakan Şükür ve Hasan Şaş baklavaları keyifle yutarcasına yerken ‘‘Her şeyden vazgeçeriz, baklavadan asla’’ diyorlardı.
ÇEYREK FİNAL AREFESİ
Senegal'le Osaka'da oynayacağımız çeyrek final maçı gelip çatmıştı. Güneş, yaptığı son toplantıda futbolcularımıza şöyle dedi:
‘‘Bugüne kadar çok şeyi paylaştık. Brezilya ile yeniden karşılaşma ve ilk maçtan kalan hesabı görme şansı şimdi elimizde. Senegal, Fransa karşısında büyük sürpriz yaptı. Tehlikeli bir rakip, ancak siz Avrupa'nın en iyi takımısınız. Bunu dünya karşısında da sergileme, dünya önünde bu onuru yakalama şansınız var. Bu gece, buraya gelene kadar yaptıklarınızı düşünün. Aştığınız zorlukları yeniden gözden geçirin. Sizler rakibinizi ezbere biliyorsunuz. Bu maçı biz kazanacağız.’’
SANA MİNNETTARIM İLHAN
Odalarına çekilen futbolcular beyinlerinde maçı kazanmışlardı. Karşılaşma için yola çıkıldığında Yıldıray, İlhan Mansız'ın kulağına eğildi, ‘‘Bu maçta sen gol atacaksın’’ dedi.
Millilerimiz, Senegal karşısında mükemmel bir oyun sergiliyordu... Ancak sayısız fırsattan yararlanamıyor, golleri peş peşe kaçırıyorduk. 67. dakikada görev alan İlhan'ın çabaları da sonucu değiştirmiyordu... 90 dakika golsüz sonuçlanınca maç uzatmaya gidiyordu.
Ve, o büyük 94. dakika... O muhteşem yarı final coşkusu... İlhan'ın ‘‘Altın Gol’’ü millilerimizle birlikte 70 milyon Türk'e sevinç gözyaşlarıyla bayram yaptırıyordu. Yer- gök kırmızı - beyazdı.
Böylece Yıldıray'ın kehaneti de gerçekleşiyordu.
Müthiş sevinç sürerken Hakan Şükür, İlhan'a doğru koşarak sahaya girdi.
İlhan'a sımsıkı sarılan Hakan, ‘‘Sana minnettarım. Attığın gol hem beni kurtardı, hem de milli takımımızı yarı finale taşıdı’’ diyordu...
Akşam otelde futbolcular İlhan'ın üzerine doğru patlattıkları şampanyalarla büyük zaferi kutlarken Gençlik Marşı her yeri inletti.
ÖNCE BIYIK SONRA SAÇLAR
Şimdi rakip, grupta şanssız bir şekilde yenildiğimiz Brezilya'ydı. Sambacılar ile oynanacak ikinci maç için malzemecisinden futbolcusuna herkes tepeden tırnağa bilenmişti.
Kampın neşe kaynağı ise yine malzemeci İbrahim'di. Heyecan içinde koşuşturan İbo, her gün bir yerini kesiyordu... İbo, Senegal maçı sonrası bıyıklarını kesti... Onun bu ‘‘yumurta gibi’’ halini gören futbolcular ‘‘Ahhh İbo, şahdın şahbaz olmuşsun’’ diye kızdırmaya başladılar.
Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy, bir ara İbo'yu yanına çağırdı... ‘‘Senin Ronaldo'dan eksik yanın yok. Ronaldo yeni saç modeli yaptırmış. Senin saçların da onunki gibi olmalı’’ dedi.
Bunun üzerine ittifakla karar alınarak İbo'nun saçları Ronaldo stili kestirildi. Artık, Ronaldo aşağı, Ronaldo yukarı... Futbolcular İbo'ya bu kez de ‘‘Ronaldo İbo’’ diye takılmaya başlamıştı.
KAFALARI KAZITALIM...
Futbolcular da Brezilya maçı öncesi bir sürprize hazırlanıyordu. Kaleci Rüştü, arkadaşlarına ‘‘Kamuoyu bizden böyle bir başarı beklemiyordu. Sürpriz yapmaya ve dünyayı şaşırtmaya devam edelim. Yarı finalde Brezilya'yı elersek, finale saçlarımızı kazıtıp çıkalım’’ önerisini yaptı.
Tüm futbolcular bu öneriyi kabul etti. Ancak yediğimiz şanssız golle Brezilya'ya 1-0'lık skorla ikinci kez yenilince final planımız kursağımızda kaldı.
HAKAN ABİ MÜTHİŞSİN
Kupaya başladığımız yer olan Güney Kore'ye istemeyerek de olsa dönmek zorunda kalıyorduk. G.Kore ile oynadığımız 3'üncülük maçı ise Daegu Dünya Kupası Stadı'ndan tüm dünyaya unutulmaz bir Fair-Play örneği oldu.
Maça daha 11. saniyede Hakan Şükür'ün attığı Dünya Kupaları tarihinin en erken golüyle başlamıştık. 6 maç suskun kalan, eleştirilerle yıpranan Hakan, tarihe geçerek kupaya adını yazdırmıştı. Dünyanın her köşesindeki tüm Türkleri aynı anda havalara fırlatan bu altın gol sonrası Hakan'ı ilk kutlayan İlhan oldu. Genç futbolcu Hakan'a sarılarak, ‘‘Abi müthişsin. Bu gol, senin kadar bizim için de çok büyük anlam taşıyor’’ dedi.
Futbolcularımız 3-2 kazandıkları maç sonrası G.Koreli futbolcularla sarmaş dolaş oldular... Gençlerimiz ellerinde iki ülkenin bayraklarıyla Korelileri selamlarken stat alkıştan yıkılıyordu... Milli Takım, herkese unutulmaz bir insanlık ve centilmenlik dersi veriyordu. Bu tablonun da başmimarı Hakan Şükür'dü.
BİRLİKTE SELAMLAYALIM
Maç biter bitmez takım arkadaşlarını yanına çağırıp Koreli futbolcuları teselli etmelerini isteyen Hakan, ‘‘Gelin hep birlikte bu güzel taraftarı selamlayalım’’ dedi.
Muhteşem bir tabloydu... Sahada tüm millilerimiz hep bir ağızdan ‘‘Ne mutlu Türk'üm’’ diye haykırıyor, peş peşe marşlar okuyordu. Üçüncülüğü kaybeden Güney Kore'lilerin ellerinde Türk bayraklarıyla takımımıza alkış yağdırması ise dünya tarihine eşsiz bir dostluk örneği olarak altın harflerle geçiyordu.
48 yıllık Dünya Kupası'nda mücadele etme özlemi, Uzak Doğu'daki dünya üçüncülüğü ile taçlanmıştı.
Teşekkürler Milli Takım...
Tarihi başarı, tüm ulusumuza kutlu olsun.