Güncelleme Tarihi:
Tabii ki bu kadar kısa sürede, bu kadar tahribata yol açacak bir eylemi gerçekleştirme onuruna bizden başka kimse nail olamazdı.
Bizlere bu mutluluğu yaşatan, münazara kabiliyetimizin gelişmesine katkıda bulunan, kaotik futbola olanak sağlayan değerli iki kulübümüze teşekkür ederek yazıya başlamayı bir borç bilirim.
Uzun süredir mahrum kaldığımız sıcak gündem hasretimizi sona erdirerek bizlere taptaze bir münakaşa konusu daha ürettikleri için her iki kulübü de tebrik etmeden bu yazıyı kaleme almak haksızlık olurdu.
Gayretleri, 7'den 70'i kapsayan etkileri ve dünyada herkese nasip olamayacak, eşi benzeri olmayan hızları nedeniyle Guinness Rekorlar Kitabı'na aday gösterilmeleri gerektiğini de belirtmeden bir yazı yazmak hiç hiç olmazdı.
Artık bir işkenceye dönüşen, adı dışında pek de süper olmayan bir kupa karşılamasını hayretler içinde takip ettik.
Trabzon'da yaşanan olayların ardından toplanan olağanüstü genel kurulda Süper Kupa'dan çekilme kararı alan Fenerbahçe, Türk futbolunda görülen en tarihi protestoyu U19 takımının omuzlarına yükledi.
Fenerbahçe'nin Trabzonspor maçında futbol sahalarında görmek istemediğimiz olayların ardından aldığı karara saygı duymakla birlikte, karşılaşmaya U19 takımıyla çıkmasına anlam veremedim.
Fenerbahçe, Galatasaray'a karşısında sahadan çekilmek yerine hiç sahaya çıkmayabilirdi, bu işi A takım oyuncularıyla yapabilirdi ama böylesine büyük bir protestonun ağır yükünü kulübün istikbali olan gençlere yüklememeliydi.
Kendi liglerinde başarıyla mücadele eden genç arkadaşlarımızın adını Türk futbolunun en karanlık gecelerinden birinde anmak yerine A takım ve milli takım hedefleriyle, şampiyonluk mücadeleleriyle, başarılarıyla konuşmalıydık.
Genç arkadaşlarımızın tek düşüncesi zirvede yer aldıkları ligin sonunu yine zirvede bitirmek olmalıydı, dünyanın konuştuğu protesto değil.
Fenerbahçe'nin mali külfetten kurtulmak ve hukuki sorumlulukları yerine getirmek için böyle bir yola başvurduğunu bilmekle birlikte, Galatasaray'ın attığı gol ve sonrasında yaşananlar bu kararın yanlışlığını ispatlar gibiydi.
Gelelim ikinci yanlışımıza, Galatasaraylı oyuncuların Fenerbahçeli altyapı oyuncularına attığı golün ardından yaşadığı ilginç sevince...
İş rekabet olduğunda ve rekabet skalasının en üstünde yer alan takım rakip olduğunda, bitmek bilmez bir iştah ve hırs kaplıyor olabilir sporcuları ancak sahadan çekilmek için sahaya çıkan gencecik futbolculara gol attıktan sonra Şampiyonlar Ligi'nde galibiyet golünü bulmuşçasına sevinmek de nedir?
Bir günde iki maça çıkmak zorunda kalan, sahada var olma sebepleri hukiki yaptırımları ortadan kaldırmak olan Fenerbahçe U19 takımına atılan gol sonrası yaşanan sevinç, yalnız sarı lacivertli renklere gönül vermiş insanları değil, tüm spor severleri rahatsız etti.
Karakteri, yeşil sahadaki centilmenliği, rakibe saygılı tutumuyla tüm sporculara örnek teşkil eden Metin Oktay'ın takımı Galatasaray, orada olmaması gereken altyapı öğrencilerine atılan gol sonrası çılgınlar gibi seviniyor ve futbol tarihimizde unutmak istiyeceğimiz bir görüntüye sebebiyet veriyor.
Avrupalı rakipler karşısında Türk bayrağını en iyi şekilde temsil etmek için güç birliği yapan, yabancı kulüplere karşı karma takımlar oluşturan, ihtiyaç duyulması durumunda dost elini uzatmaktan onur duyan, ezeli rekabetin yanına ebedi dostluğu koyan Ali Sami Yen ve Galip Kulaksızoğlu, böyle bir yanlışın yaşanmasına olanak sağlarlar mıydı?
Kesinlikle hayır!..
Evet, futbolumuza bu güzel anlayış egemen olsaydı, ne Fenerbahçe protesto etmek için sahaya U19 takımını sürerdi ne de Galatasaray gencecik oyuncular karşısında böyle bir görüntü verirdi.
Sporun güzelliklerine hasret kaldığımız şu dönemde, iki yanlışın bir doğru etmediğini idrak edip mutlu günlerde buluşmak dileyiyle...
Cemal Süreya'nın dediği gibi:
Umut'un içinde mut varsa
Umutsuzluğun içinde de umut...