Penisilinin ortaya çıkışıyla yenildiği sanılan frengi, Avrupa’da ve Amerika’da yeniden tırmanışa geçti. 2003 yılında ilk olarak %20, geçen yıl da %14’lük bir artışın saptandığı Almanya’da şimdi sifilisin ülkeye ne şekilde girdiği araştırılıyor. Ülkemizde ise cinsellik yaşının düşmesine bağlı olarak CYBH’de genel bir artış söz konusu.
Uzmanlara göre bu konuda başlıca üç faktör önemli bir rol oynamakta. Birincisi seksenli yıllardaki Aids korkusunun
aşılmasına bağlı olarak, önlemlerde azalma. Özellikle de HIV virüsünün ilk başlarda (ve daha çok) eşcinsellerde görülmesi üzerine eşcinseller arasında prezervatif kullanma alışkanlığı yaygınlaşmıştı.
Fakat bu alışkanlığın artık hızla terk edildiği anlaşılmakta. ‘Sifilis hastalarımın yüzde sekseni eşcinsel’ diyor Alman doktor Alex Rothaar.
İkinci faktör, bedendeki enfeksiyon seyrinin kendine has bir şekilde gelişmesiyle sifilisin inişli çıkışlı artışını açıklayabilir.
Son faktör ise Treponoma pallidum bakterisinin hayatta kalabilmek için yüzyıllar boyu yeni stratejiler geliştirmiş olması.
Fransız mı İtalyan mı?
İstatistiksel araştırmalara göre gerçi eşcinseller doksanlı yıllardan itibaren yine çok eşli ilişkiler yaşamaya başladılar, ama sifilis sadece homoseksüeller arasında değil heteroseksüeller de artıyor.
Sifilisin heteroseksüeller arasındaki artış nedeni, evliliklerini sadece kağıt üzerinde sürdüren eşcinsel erkeklerin, hastalığı nereden kaptıklarını bir türlü çıkaramayan eşlerine bulaştırmalarıyla veya erkeklerin genelev kadınlarıyla girdikleri ilişkilerle açıklanmaya çalışılmakta.
Oysa kimi uzmanlar hastalığın kökeninin uzaklarda aranmaması gerektiğini ve özellikle de yeni olayların ülke dışından gelen enfeksiyonlarla pek ilişkili olmadığını söylüyolar.
Hastalığı başkalarına mal etme alışkanlığı aslında pek yeni değil. Mesela İtalyanlar geçmişte sifilise ‘Fransız hastalığı’ derken, Fransızlar da hastalığa ‘İtalyan hastalığı’ olarak isimlendiriyordu.
Peki sifilis veya frengi ne tür bir hastalıktır? Treponema pallidum bakterisiyle gelişen ve cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon hastalığı olan sifilis, vajinal, anal veya oral seksle geçiyor.
12 milyon kişi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Doç.Dr.Fehmi Tabak’a göre, enfeksiyonu taşıyan kişiyle cinsel ilişkiden bulaşma riski 1/3 civarında. Sifilis ayrıca hamilelik sırasında anneden bebeğe plasenta yoluyla da bulaşabilmekte. Popüler Medikal sitesindeki (www.populermedikal.com) habere göre, her yıl yaklaşık 12 milyon kişi sifilise yakalanmakta. Gerçi sifilisin tedavisi mümkün, ama Treponema pallidum bakterisi taşıyan insanda belirtiler hemen ortaya çıkmadığı için hastalık sinsice ilerler, dolayısıyla da tedavisi uzun sürebilir.
Londra Üniversitesi biyoloğu Robert Knell, bunun doğal ayıklanmayla ilgili olduğuna değinmekte. Daha az belirti gösteren bakteri kökleri, cinsel ilişki yaşayan eşleri korkutmadığı için daha çabuk yayılmakta ve sifilis mikrobu gelecekte çok daha kolay yayılacaktır diye uyarmakta.
Sifilis, kırklı yıllardan bu yana antibiyotik sayesinde korkulan bir hastalık olmaktan çıktı ve genelde ileri aşamaya gelmeden önce tedavi edilir oldu. Son evrede yaralar ve ülser tüm organlara bulaşabiliyor. Aort damarı cidarındaki değişimler yırtıklara yol açabiliyor. Ve hastalık sırt omuriliği veya beyne bulaştığında kasıklarda, bacaklara kadar inen sancılar ortaya çıkmakta.
İnişli çıkışlı yol
Hastalık ikinci dünya savaşından sonra penisilin tedavisi sayesinde önemli ölçüde inişe geçmişti. Fakat o zamandan bu yana azalarak veya çoğalarak hep yeniden hortlamakta. Bu dalgalanmalar toplumlardaki davranış değişiklikleriyle açıklanır genellikle. Mesela altmışlı yıllarda yaşanan ‘cinsel devrimle’ arttığı ve seksenli yıllarda AIDS hastalığının ortaya çıkmasıyla düşüşe geçtiği bilinmekte.
Londra Kraliyet Koleji’nden Nicholas Grassly’nin bu konuda farklı bir açıklaması var, bu da insanların sifilis mikrobuna karşı geçici olarak bağışıklık kazanmalarıyla ilgili. Bu nedenle de sifilis vakalarında zaman zaman azalma görülmekte.
Yani mikroba karşı daha az insan duyarlı olduğu için hastalık yayılmıyor. Ancak bu koruyucu faktörün etkisi geçtiğinde vakalar yeniden artıyor ve aşağı yukarı on yılda bir doruk noktasına ulaşıyor.
‘Eğer enfeksiyondaki dalgalanmalar davranışlarla ilgili olsaydı cinsel yolla bulaşan gonore (bel soğukluğu) hastalığında da benzer iniş çıkışlar yaşanırdı’ diyor uzman. Grassly, bu iki hastalığın 1960-1993 yılları arasında Amerika’daki kentlerdeki yayılma oranını araştırıyor ve dalgalanmalara sadece sifiliste rastlamış.
Türkiye’de veri eksik
Türkiye’de cinsel yolla bulaşan hastalıklar dolayısıyla da sifilisin görülme sıklığıyla ilgili istatistik veriler bulunmamakta. Ama doktorların birçoğu cinsel yolla bulaşan hastalıklarda genel bir artışın söz konusu olduğunu söylerken, bunun nedenini ülkemizde son yıllarda cinsel ilişkiye girme yaşının iyice düşmesine bağlıyorlar.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Zuhal Güngör örneğin, nüfusta hareket artışının, kentleşme, yoksulluk, demografik değişiklikler, göç ve savaş durumlarının cinsel yolla bulaşan hastalıkların riskini arttıran faktörler olduğunu vurgularken, bilgisiz olmaları nedeniyle de özellikle de eşlerini sık değiştiren, güvenli olmayan sekse karşı koyamayan (mesela kendilerinden büyük eşlerle birlikte olanlar) gençlerin risk altında olduğu konusunda uyarmakta.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda ülkemizde tümünde artış olduğunu söyleyen, Taksim İlkyardım Hastanesi Dr. Ziya Batuhan’ın hastalarından yüzde 15’inde cinsel yollarla bulaşan hastalık var ve bunların yüzde üçü de HPV (human papilloma virus) hastası.
Hastalığın tehlikeli yanı çok kolay bulaşıyor olması ve sosyoekonomik seviyesi yüksek veya düşük kesimlerde daha yaygın olan enfeksiyonun bazı türleri rahim ağzı kanserine yol açmakta.
Yaş 16-24
Ve Batuhan’ın ilginç bir saptaması da var. Cinsel özgürlüğün yaygınlaşması, cinsel bilincin gelişmesine neden olmamış. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar 16-24 yaş arasında çok sık görülmekte. Cinsel özgürlük, eşlerin birbirlerine daha hoş görülü davranmalarını da sağlamalı diyen uzman HVP taşıdığını bilen kişilerin bunu eşlerinden gizlediklerinden yakınmakta.
Ülkemizde en sık karşılaşılan cinsel yolla bulaşan hastalıklar, genital siğillere yol açan papiloma virüsü enfeksiyonu, genital herpes, trikomonas ve klamidya enfeksiyonları.
Gonore (bel soğukluğu), sifilis, klamidya, trikomonas vaginalis gibi hastalıklar tedavi edilebiliyorsa da genital herpes, papiloma virüsleri, hepatit B ve C’nin tedavisi kısmen başarılı olmakta. HIV enfeksiyonunun hala kesin bir tedavisi bulunmamakta.
Bazı CYBH’ları hiçbir belirti veya bulgu vermeyebiliyor. Özellikle de kadınlarda rahim ağzı enfeksiyonuna neden olan klamidya ve gonore olgularının yarısında yakınma görülmemekte ve bu kişilerin hastalıkları yayma riski çok daha fazladır. Hepatit B ve C vakalarının önemli bir kısmında da rahatsız edici belirtiler çıkmamakta.
Şehirlerarası seks trafiği
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların, oral sekle, vajinal ve anal ilişkiye kıyasla bulaşma riski daha düşük ise de gonore, sifilis, herpes ve HIV enfeksiyonları oral yolla da geçebilmekte. Anatomik yapıları nedeniyle cinsel yolla bulaşan hastalıklar kadınlarda daha sık ortaya çıkmakta.
Amerikan kentlerinde sifilisin ortaya çıkış sıklığını araştıran Nicholas Grassly, ilginç bir bulguya daha ulaşmış. Büyük kentlerdeki sifilis vakalarındaki dalgalanmalar eş zamanlı olarak ortaya çıkıyor.
Bu da şehirlerarası ‘seks trafiğinin’ özellikle de altmışlı yıllardan sonra hızlandığını göstermekte. Hastalık taşıyanlar diğer kentlerde buldukları eşlerle cinsel ilişkiye giriyor ve kısa süre içinde birkaç yer değiştirdikleri için Treponema pallidum bakterisini daha kolay bulaştırıyorlar.
WWW dağıtım ağı!
Aralarında North Carolina Üniversitesi bilim adamlarının da bulunduğu birçok uzman, sifilisin artışındaki baş neden olarak karayollarını gösteriyor. 1989 yılından bu yana North Carolina eyaletinde ortaya çıkan vakalarda, özellikle de New York’tan Florida’ya uzanan Interstate Highway 95 karayolunda belirgin bir artış yaşanmış.
Üstelik sadece kara ve havayolları değil ‘veri otobanları’ da mikrobun hızla yayılmasına neden oluyor. World Wide Web artık Treponema pallidum bakterisinin bir ‘dağıtım ağı’ gibi işlemekte. 2003 yılında bakteriyi kapan iki kişiden biri cinsel partneriyle Internet’te tanışmış.
Yazımızın başında da değindiğimiz gibi ülkemizde cinsel yollarla bulaşan hastalıklarla ilgili istatistiksel verilere ulaşamadık.
Oysa cinsel ilişki yaşının düştüğü ülkemizde, en başta bilgisiz gençlerin aydınlatılması için bu tür (istatistiksel) araştırmaların yapılması yerinde olurdu.
Kim bilir belki de bizde de ilginç sonuçlar ortaya çıkabilir.
Nedenler:1) AIDS korkusu aşıldı!
2) Frengideki inişli çıkışlı seyir.
3) Treponoma pallidum bakterisinin hayatta kalabilmek için yüzyıllar boyu yeni stratejiler gerekiyor.Kaynaklar: www.thb.hacettepe.edu.tr, www.populermedikal.com, die Zeit 42/2005