Güncelleme Tarihi:
Erzurum, yıllardır susadığı başarıyı Erzurumspor'un 2. lig şampiyonluğu ile yakaladı. Mavi beyaz renklerle bezenen Erzurum'da gözyaşları ve sevinç çığlıkları birbirine karışıyor. Tüm caddeler pankartlarla kaplı. Bunlardan birinde yöresel ağızla ‘‘Ağzı olan konuşdu/Ahan da çıktık cırlasız’’ ifadesi yer alıyor. Bir başka deyişle rakiplere kıskançlıktan çatlamaları için ‘‘İşte geldik, istediğiniz kadar cırlayın’’ deniyor.
Şampiyon Erzurumspor'un kente dönüşü görülmeye değerdi. Tüm kent ayağa kalkmış, yaşlı genç, çoluk çocuk herkes caddelere dökülmüştü. Gözyaşları ve sevinç çığlıkları birbirine karışıyordu. Maytaplar patlıyor, futbolcular omuzlara alınıyordu. En çok duyulan sözcükler, tarih, destan, kahramanlar, zafer ve Dadaş'tı...
KENT RENGARENK
Yaşanan, sıradan bir futbol kutlaması değildi. Bir kentin zafer günüydü. Bu kent, yıllardır susadığı başarıyı futbol takımıyla yakalamıştı. Caddelere asılan mavi beyaz pankartlar, tüm Erzurumluların hırsını dile getiriyordu:
Silkin Palandöken dök başındaki karını
Dadaş 1. Lige çıktı göster vakârını
Gerçekten inanıyorlardı. Erzurumspor'un başarısı, Palandöken'i bile titretecek bir destandı. Erzurumspor, Erzurum aleyhindeki tüm kötü laflara toptan cevap vermişti:
Ağzı olan konuşdu/Ahan da çıktık cırlasız
Yerel şiveyle yazılan bu pankart, rakiplerini ‘‘İşte geldik, cırlayın’’ diye küçümsüyordu. Her tarafı mavi beyazla süsleyen öbür pankartlarda, fanatik taraftarlık Doğulu aşk anlayışıyla bütünleşmişti:
- Seni sevmek yalansa ben doğruyu istemiyorum
- Gülü solana, seni ölene kadar seviyorum
- Türkiye Türkiye duy sesimizi bu dadaşın ayak sesi
Erzurumspor için yazılan marş da aynı anlayışı seslendiriyordu:
- Ölümüne bu sevda
2. Lige elveda
1. Lige merhaba
Şampiyonsun şampiyon dadaşım...
Şampiyonluk için az beklememişlerdi. Erzurumspor'un kuruluş öyküsü, tam 30 yıl öncesine dayanıyordu. 1.Lig ve şampiyonluk, 30 yıllık bir rüyaydı...
Hükümet, 1968 yılında, şehir takımlarının 3.Lige alınmasını kararlaştırmıştı. Bu karar, Erzurum'u da hareketlendirmiş, kentin ileri gelenleri bir futbol takımı kurmak için toplantılara başlamışlardı.
Aziziye ve Palandöken spor kulüplerinin adını değiştirme fikri destek bulmadı. Yeni bir takım kurup, ‘Erzurumspor’ adını verme kararı alındı. Takımın renkleri ne olacaktı? Renkler çok tartışıldı. Bu sırada bir öneri geldi:
- Erzurum'da gök mavi, karlar beyaz değil mi? Takım da mavi-beyaz olsun.
Bu fikri toplantıdaki herkes gönülden destekledi. Mavi-beyaz formalar hazırlandı; komşu illerden futbolcular bulunup takım kuruldu. İlk Başkanlığı CHP'li Belediye Başkanı Hilmi Nalbantoğlu üstlendi. Yönetime, tüm partilerden temsilciler alındı.
Ancak Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak ve Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal, sorun çıkardılar. Erzurumspor'u 3.lige alma sözlerini unuttular. Gerekçeleri de Erzurum'un soğuğu ve ulaşımın güçlüğüydü. Erzurumlular, itiraz ettiler. Soğuk, bir futbol takımının 3. lige alınmaması için gerekçe olabilir mi? Kentte havaalanı olduğunu hatırlattılar. ‘‘Artık 20. yüzyıldayız’’ dediler...
DEMİREL’İN TALİMATI
1968 yılında Erzurum, gelişmiş kentler sıralamasına girememişti. Erzurumspor'u kuranların asıl amacı da futbolu kentin kalkınmasında bir araç olarak kullanmaktı. Ama kentteki soğuğu gerekçe gösteren Futbol Federasyonu'nu ikna edemediler.
O dönemde Adalet Partisi hükümetteydi. CHP'li Başkan Nalbantoğlu, başkanlığı AP Erzurum İl Başkanı Ali Sırrı Kuşkay'a devretti. Kuşkay, bir heyet oluşturdu ve Erzurumlu Devlet Bakanı Turhan Bilgin'in yardımıyla Başbakan Süleyman Demirel'i ziyaret etti. Demirel, Dadaşları dinledikten sonra Federasyon'a talimat verdi:
-Erzurumspor'u 3. Lige alın...
Böylece sorun çözüldü, Erzurumspor 3.Ligde top koşturmaya başladı. Takımdaki oyunculardan hiçbiri daha önce profesyonel ligde oynamamıştı. İlk maçta Kumbara Edip, Apollo Necmettin, Gobaza Ahmet, Ağrıdağı Nihat, Kap Fikret gibi lakaplarla anılan futbolcuların bacakları titriyordu. Elazığspor ile yapılan karşılaşmada hakem penaltı düdüğünü çalınca Erzurumsporlu futbolcular heyecandan Elazığ kalesi önüne yattılar. Tabii bu kadar heyecanlanınca penaltıyı gole çevirmeleri de mümkün olamadı. Sahadan mağlup ayrıldılar.
3. lige alışmaları fazla zaman almadı. 1971-1972 sezonunda namağlup şampiyon oldular. İlk yıl 2. ligde tutunamadılar, ertesi yıl yeniden 3. lige düştüler. Bir yıl sonra şampiyon olduklarında talihsizlik yakalarını bırakmadı. O yıl 2. ve 3. lig birleştirildiği için yerlerinde saymış oldular. 2. lige geri dönmemek üzere çıkışları 1977-1978 sezonunu buldu.
Erzurumspor, 2. ligde en uzun süre kalan takım oldu. 20 yıl boyunca başa güreşti, birçok sezonda şampiyonluğu kılpayı kaçırdı.
Takımın bir türlü 1. lig kapısını açamaması, Erzurumluların moralini bozuyordu. Son yıllarda da kentte bir bıkkınlık başlamıştı. Erzurumspor'un kredisi tükenmişti. Takıma yardım için eller cebe zor giriyordu. Kimileri, ‘‘Veriyoruz, veriyoruz, olmuyor’’ diyordu.
Bu yıl play-off maçlarına kadar da aynı hava sürdü. Disiplinli, ısrarlı çabalar, play-off maçlarında sonuç vermeye başladı. Erzurumspor, girdiği her maçtan galibiyetle ayrıldı. Denizlispor'u Denizli'de yenmesi, Erzurumluların silkinmesine neden oldu. Artık hava dönmüş, Erzurumspor şampiyonluk rotasına girmişti.
ROMA'DA TUR
Bir sonraki hafta Zeytinburnu'nu yenen Erzurumspor, şampiyonluğunu İstanbul'da ilan etti. O gün Erzurum'da sevinç patlaması yaşandı. Binalar birdenbire mavi-beyazla donandı, herkes sokağa döküldü. Maytaplar, silahlar Erzurumspor için patladı...
Hatta o gün Roma'da olan Sinan Baydar adlı Erzurumlu, bu coşkuya oradan katıldı. Şampiyonluk haberini telefonla öğrenince üç arkadaşını da yanına alıp, motorsikletle Roma'da zafer turu attı...
Naim Hoca tribünde
Futbol günahtır anlayışı artık çok gerilerde kalmış. Naim Hoca bile maçlara gidiyor, bazen heyecanla bağırıyor:
- Ey ademoğlu yandan savuş...
- Ellem gullem yapmayın!..
Bazan da sahada olanları anlamıyor, yanındakilere soruyor:
- Bizim takım hangisi?..
- Uşak, golü kim attı?..
Kentin en renkli simalarından biri Naim Hoca. Vaazlarını dinleyenler gülmekten kırılıyor. Karadeniz'in Oflu Hocası gibi esprisi ve seveni bol bir din adamı. Naim Hoca'nın maçlara gidişi, kentteki muhafazakar çevrelerin futbola bakışının da bir göstergesi. Eskiden günah olduğunu söyleyenler, şimdi Erzurumspor'u destekliyor. Bunun en büyük nedeni de ekonomik beklentiler...
Allah bir Peygamber iki Erzurumspor üç Erzurumspor'un taraftarları içerisinde ‘Ciğerim Fuat’ın yeri çok özel. Hakemler onun ‘‘Haydi aslanlarım, ciğerlerim benim’’diyen sesini tanıyorlar. ‘Bir iki üç dört Dadaş Şampiyon’’ sloganlarına öncülük ediyor.En büyük küfürü ‘Seni kıtlıyayım hakem’’. Yani kıtlama çay içerken şekere yaptığı gibi hakemi çiğnemekten sözediyor. Bugünlerde çok mutlu. ‘‘Lokantalar, oteller dolacak, hamamlara su yetmeyecek’’ deyip duruyor. Her zaman mavi beyaz giysilerle dolaşan ‘Ciğerim Fuat’ için Erzurumspor'un önemi büyük:
- Allah bir, Peygamber iki, Erzurumspor üç...
Taraftarlar Derneği 2.Başkanı olan Yavuz Yakışan da Ciğerim Fuat'tan aşağı kalmıyor. Onun sadece giysileri değil berber dükkanının da her tarafı mavi beyaz. O da Erzurumspor'un hiçbir maçını kaçırmıyor; geceleri şarkılar besteliyor:
Yastığım mavi beyaz/ 30 yıldır yazılmış/ Kaderim mavi beyaz/ Dadaşlarım süslemiş/ Erzurum mavi beyaz/ Türkiyem mavi beyaz...
Yıldız değil, takım ruhu
Erzurumspor Başkanı Cemal Polat'ı spor kamuoyu farklı çıkışlarıyla tanıdı. Birincisi Erzurumlu kadınları trübünlere çekme çabaları, ikincisi tribünlerdeki telleri kaldırma girişimi. Kadınların maçlara ücretsiz girmesini sağlayan Polat, böylece sahadaki küfürleri biraz olsun azaltmayı başardı. Polat, Erzurumspor'un başarısında teknik direktör Sadi Tekelioğlu'nun büyük rol oynadığını söyledi. 2.5 yıldır başkanlığı yürüten Polat, takımı başarıya götüren ilkeleri şöyle sıraladı: ‘‘Genç ve istikbal vaat eden futbolcular aldık. Yıldız oyuncular yerine takım ruhuyla oynayan, formasının mücadelesini veren oyuncuları seçtik. Erzurum'un yapısına ve iklimine uyum sağlayabilecek futbolcular bulduk. ’’