Güncelleme Tarihi:
Biz kocaman Galatasaraylılar, Parma'dan dönüş yolculuğunda üzüntüden hem kendimizi, hem birbirimizi yerken, ben seni düşündüm çocuğum. Sen kocaman bir Galatasaraylı değilsin. Sen, ‘‘Büyüyen Galatasaraylı’’sın. Kim bilir, belki de biz kocaman Galatasaraylılar Parma'dan dönüş yolculuğunda yorgun gözlerimizden kıvılcımlar fışkırtarak, içimizdeki fırtınaları zaptetmeye çalışırken, sen bir kenara çekilmiş ağlıyordun.
Ben seni düşündüm çocuğum. Kimbilir belki de dalgın ve düşünceli, minicik ellerinle piyanoda ‘‘Für Elise’’yi çalıyordun. Belki de, önünde bir resim defterine G.Saraylı ağabeylerinin resimlerini çiziyor, formalarını sarı-kırmızıya boyuyordun.
Ben seni düşündüm çocuğum. Belki de, ne piyano, ne resim defterin vardı. Belki aç ve kimsesizdin. Ve Galatasaray'dan başka hiçbirşeyin yoktu. Televizyonun, bilgisayarın, belki bir radyon bile yoktu. Maçın sonucunu herşeye rağmen öğrenmiştin ve ağlıyordun çocuğum.
Belki sen camlar üstüne renkli resimler boyamaktaydın maç sırasında. Belki sütünü içiyor ve bir yandan bekliyordun umutla. Belki elinde küçük bir top vardı ve sarı kırmızıydı rengi. Ve onu sonsuzluğa zıplatıyordun, içinde büyüyen sevgi yumağı ile.
Sen ‘‘Büyüyen Galatasaraylı’’sın çocuğum. Sen bir tanesin ve yüzbinlerce, milyonlarcasın. Ve şarkılar söylüyorsun Galatasaray için. Yırtıyorsun minicik hancerini. ‘‘Re, re, re. Ra, ra, ra. Galatasaray, Galatasaray, Cimbom bom’’ diye haykırarak maçlar sırasında.
Ama sonra ağlıyorsun çocuğum.
Ancak unutma ki çocuğum, biz orada futbolcusuyla, yöneticisiyle, taraftarıyla ve gazetecisiyle bir bütündük. Oraya kazanmaya gittik, ama başaramadık çocuğum. Sen ‘‘Büyüyen Galatasaraylı’’sın. Umudunu ve inancını asla kaybetme. Bugünler geçecektir çocuğum. Seni çok seviyorum.