Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2002 00:00
Kurtuluş Türkgüven(48), nam-ı diğer Adanalı Santana. Bu lakabı almasının sebebi, gitarını Santana gibi sevişiyormuşçasına çalması. Sıkı bir Pink Floyd ve Jimmy Hendrix hayranı. Mayasını iyi tutturduğu Adana sahnelerinden sonra şu aralar İstanbul'da. Arada verdiği üç dakikalık ‘‘zorunlu ihtiyaç’’ molasını saymazsanız sahnedeki dört saatlik performansı akıllara zarar. Gözlerini kapatıp şarkı söylerken ve dizlerinin üzerindeki gitarıyla yaptığı hareketlere baktığınızda, anlıyorsunuz ki, o aslında size değil, sadece kendisine şarkı söylüyor. Boyu sahneye ancak yetiştiği dönemde, sahnenin dibine dikilip, saatlerce olanı biteni izlerdi. Elinde gitarı yoktu ama sanki gitar varmış gibi hareketler yapardı. Birgün elinde tahta bir gitarla çıkageldi. Sahnede onu izleyen o zamanın ünlü piyanisti onun için daha sonraları şöyle diyecekti; ‘‘Bizi sürekli izlerdi. Birgün tahta bir gitarla geldi. Gitarı eline aldı ve çalmaya başladı. Ama ne kabiliyetmiş. Türkiye onun kıymetini bir türlü bilemedi.’’ İlk sahne deneyimlerini, ‘‘onların konservatuvarı’’ sayılan düğün salonlarında, sonra da Ajda Pekkanlı, İbrahim Tatlısesli Adana pavyonlarında yaptı. Düğün salonlarında 17 yaşındayken şarkı söylerken İstanbul'dan gelen bir şarkıcının, ‘‘sen bu yetenekle İstanbul'a layıksın’’ gazıyla kendini İstanbul'da buldu. Beyoğlu'nun ünlü Büyükparmakkapı Sokağı'na adımını attığında beş yıl sürecek İstanbul macerası da başlamış oldu. Askerliği geldiğinde, ‘‘torpili’’ gitarı oldu ve Adana Orduevi'nde askerlik yapmaya başladı, ününü bütün Adana'ya duyurdu. O sıralar turne için Adana'da bulunan Seda Sayan, Kurtuluş'u izlediğinde İstanbul'da Emre Plakçılık'ın sahibi Hüseyin Emre'ye, ‘‘Adana'da bir çocuk var. Mutlaka kapmalısın onu’’ demişti. Yıl 1984'tü ve Kurtuluş, 500 bin satan bir albüm yaptı. Bu albümden sonra Kurtuluş'un ikinci İstanbul macerası başladı. O yıllarda taverna müzikleri revaçtaydı ve gece kulüplerinde çalması için teklifler geliyordu. Kabul etti ama ‘‘kendin pişir, kendin ye’’ müziği yerine Pink Floyd, Clif Richard çaldı. O zamanın gözde kulübü Domani'de dört yıl çalıştı. Ama Adana'dan gelen bir
haber onun ikinci Ä°stanbul macerasının da sonu oldu. Ä°ncirlik Ãœssünden havalanan uçaklar Irak'ı vurmuÅŸ ve Körfez Savaşı baÅŸlamıştı. Bavullar toplandı, Adana'ya dönüldü. Gitar sololarıyla Adana Ä°ncirlik Ãœssü'nde görevli Amerikalılar'ı dumura uÄŸratması hálá konuÅŸuluyor. Bir vakitler sadece tek konser için gittiÄŸi Ä°ncirlik Ãœssü'ndeki askerlerden o kadar talep gelmiÅŸ ki, her hafta üssün gediklisi olmuÅŸ. KurtuluÅŸ ÅŸimdi ‘‘Allahın hakkı üçtür’’ diyerek tekrar Ä°stanbul'a döndü. Åžu sıralar MoÄŸolların sahibi olduÄŸu Jazz Stop ile Yess ve Nispet kulüplerinde çalıyor. Müzisyen arkadaşı Aykut Gürel onun için; ‘‘İnsana ağırlık vermeyen, tertemiz bir adamdır. Sezen Aksu, Keskin Bıçak ÅŸarkısını baÅŸkalarına verebilecekken ilk KurtuluÅŸ'a vermiÅŸtir. Çok yenetekli, ihtirastan hırstan uzak, gitarını muhteÅŸem çalan, en iyi erkek ÅŸarkıcılardan biridir. Stüdyoya girer ÅŸarkıyı bir kere okur ve çıkar. HerÅŸeyi hakediyor’’ diyor.ŞİZOFREN BÄ°R REPERTUVAR‘‘Gurbette sevgilim aklıma düştün’’ diye terennüm ederken, dinleyenleri rahatsız etmeden nasıl birden blues çalıyor akıl erdirmek mümkün deÄŸil. Åžizofren bir repertuarı var. ‘‘Kurtuluşça’’diyor buna kendisi. MoÄŸolların davulcusu Engin YörükoÄŸlu, KurtuluÅŸ'un gitarıyla söylediÄŸi, Münir Nurettin'in ‘‘Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın’’ ÅŸarkısını dinlerken kulağıma eÄŸilip, ‘‘bak gitarla nasıl ud çalınır, gör’’ diyor. Â
button