Güncelleme Tarihi:
ÇUKUROVA'dan
Y.Sinan TANYILDIZ
Hava sıcak mı sıcaktı. O dönemlerde Ağustos ayında yola yumurtayı iki dakika koydunuz mu pişirmenize gerek kalmazdı. Çünkü güneş yumurtayı iki dakika içinde pişirip size iade ederdi. İşte öyle bir gün, şimdiki yazı işleri müdürümüz Ertuğ Karakullukçu ile Adana'ya geldim.
Bu benim Adana'ya ilk gelişimdi ve aynı uçakla geri dönmek istedim.
Güneş batmak üzereydi. Eski temsilcimiz İskender Ayvalık, ilan prodüktörlerimiz Hamit Deste ve Aytaç Pekkoçak bizi alanda karşılayıp Nihat Restaurant'a çıkardılar. Nihat Restaurant deyip geçmeyin. O dönemde Adana'da bir Kör Onbaşı var bir de Çopur Nihat…
Bunlar muhteşem insanlar…
Lokantaları da tıklım tıklım doluyor. Nihat Özbek asri takılıyor. Onun lokantasında et var ama kebap yasak. Onbaşı ise Türkiye'ye Adana Kebabını tanıtan usta. Adana'ya kim gelirse gelsin önce Çopur Nihat'ta 5 yıldızlı lokanta rahatlığını yaşıyor, ertesi gün de Kör Onbaşının yerine gidip Adana Kebap yiyor. Ben kebabı çatalla yemeye kalktım diye önümden yemeğimi aldılar. "Şu İstanbulluya kebab yemesini öğrenmeden et vermeyin…" diye talimat da vermişti Kör Onbaşı…
Yemek için masaya oturduğumuzda canım oldukça sıkkındı. İstanbul'u bırakıp nerden geldim buraya, diye de hayıflanıyorum ama belli de etmek istemiyorum.
Söze Aytaç Pekkoçak başladı:
"Dün gece Mersin'den yola çıktım arabam yolun ortasında durdu. Zar zor kenara çektim mereti ve ne yapacağım diye kara kara da düşünmeye başladım. O sırada tarlanın içinden 60 yaşlarında bir kadın çıktı. Halimi hatırımı sordu. Ben de sıkıntılıyım ya anlattım başımdan geçenleri. Kadın bana acıdı. Ve gel benimle diyerek kolumdan tuttu, tarlaya çekti. Çıkınını açtı. Bana bir sofra kurdu ki anlatamam. Karnım da açtı zaten, bir güzel yemek yedim ve ayranımı içtim. Bir taraftan da kadına bakıyorum. 60 yaşında ama 25'lik tazelere taş çıkartır. Şeytana uydum, kadının isteğiyle gönlümü eyledim. Bayıldım kadına. Yahu dedim, sen harika birisin. Ben seni hiç görmedim ama çok sevdim. Seni bir daha ararsam nerden bulacağım."
Kadın gülümsedi:
"Beni dedi Adana'da herkes tanır…"
"Allah Allah…" diye mırıldandım. "Ben tanımıyorum. Kimsin, kimlerdensin?"
" Aslanım…" dedi kadın. "Ben Çopur Nihat'ın anasıyım. Kime sorsan bilir…"
Lokantada bir kahkahadır başladı ki anlatamam. Lokantanın sahibi küplere bindi. Bağırıp çağırıyor ama hep espri…
O günden sonra buna benzer sayısız hikaye dinledim ve Çukurova'da insanların sadece yaşamadığını, hayatlarını oynadıklarını gördüm. Ve bir başka şeye daha şahit oldum…
Bu ovanın suyunu içen, bu diyardan kolay kolay geçemez. Burada kalır…
Ben de kaldım… Doğrusu iyi ki kalmışım. Hayatımı yaşarken oynamayı öğrendim…
Çukurova böyle bir yer işte…