Adana’daki Kebapçı Ecevit

Güncelleme Tarihi:

Adana’daki Kebapçı Ecevit
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2002 16:58

Sinan Tanyıldız, Hürriyet’in Çukurova temsilcisi, hem sadık bir okurum, hem de dostum. Bana bir yazı gönderdi. “İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de hatta yurtdışında yüzbinlerle Çukurovalı var. Buraların havasını ve kokusunu özlemişlerdir...” diyor.

Evet, bu haftanın misafiri, Hürriyet’in Çukurova temsilcisi Sinan Tanyıldız.

Söz onda...

Çukurova'dan...

Adana'dan Almanya'ya ailesiyle gittiğinde henüz bebekti. Olup bitenden haberi yoktu ama sivrisineklerin her tarafını ısırdığını hatırlıyordu. Tam 25 yıl orda kaldı. Adana'ya hiç gelmedi. Ya fırsat olmadı, ya da gerek duymadı. Onu Çatalan Köprüsü üstünde tanıdım. Önce intihar edecek sandım. Çatalan Köprüsü yeni açıldı. Artık Adana'da Seyhan Baraj Gölü üzerinde İstanbul Bağaz Köprüsü’nden uzun bir köprümüz var. Bu köprü, hem Çatalan Barajı'ndan Adana'ya verilecek olan suyun dev borularını taşıyor, hem de üstündeki üç şeritli yolla, Adana'yı geleceğe taşıyor...

Adı Ahmet Sırmalı...

Demir korkuluklara dayanmış, gölün bitim noktasında yükselen muhteşem binaları seyrediyordu. Dalgın gibiydi. Biraz da hüzünlüydü. Arabamı sağa çekip yanına yaklaştım ve sordum:

- Hayrola arkadaş bir derdin mi var?

Ahmet gülümsedi:

- Derdim yok, dedi. Adana'yı seyrediyorum. Doğduğum yerin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum.

Şaşırdım tabi... Ve Ahmet'in hikayesini öğrendim... Ben de kendimi tanıttım tabi ve Ahmet "Abi beni kebap yemeye götürür müsün?" diye bir istekte bulundu.

"Neden olmasın" diye düşündüm.

- Tamam, kebap yiyelim ama önce bir Çukurova'yı gezelim, ondan sonra dedim.

Onu da arabama alarak yola koyuldum.

Ahmet bana hep Almanya'yı anlattı. Yol boyunca onu dinledim. Ve Reyhanlı'ya vardığımızda Hamamat Oteli'ne gittik. Ahmet önemsemedi. Otelin özelliklerini anlattığımda saçlarını sıvazladı. Şifalı suyu ile ünlü Hamamat Oteli bugüne kadar kimbilir kaç kele medrhem olmuş, dökülen saçları güçlendirmişti. Biz bile bir Rotary Toplantısını burda yapmıştık. Hatta Osman İrtel'in iki banyodan sonra saçları dimdik olmuştu.

O bölgeyi didik didik ettik...

Kastabala, Anavarza, Yılanlıkale ve çevrede ne kadar ören yeri varsa birlikte gezdik.

Daha önce buraları bir rehber eşmliğinde ÇUKTOB Başkanı Tayyar Zaimoğlu ile gezdiğim için neredeyse bir rehber kadar bilgiliydim. Ahmet'i tarihe boğdum. Doğduğu ve atalarının yaşadığı bu bölgeyi ona adeta ezberlettim.

Sonra Organize Sanayi Bölgesine geçtik.

Aklıma Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş'ün "Bizim ağlamaya hakkımız yok. Adana gerilemedi aksine ilerledi..." şeklindeki sözleri geldi. Doğru söylemişti. Organize Sanayi Bölgesinde 150'nin üstünde dev tesis vardı ve bu tesislerin büyük bir bölümü ihracat yapıyorlardı.

Adana'ya geldiğimizde hava kararmak üzereydi...

Özel hastanaleri, özel okulları ve eğlence yerleriyle bu kent Ortadoğu'nun aslında gizli merkeziydi.

Adana Ticaret Odası tesislerinden bakıldığında Seyhan Nehri, nazlı bir gelin gibi süzülüyor Çukurova'ya. Ve Çukurova'da binlerce hikaye vardı. Çünkü bu bölgeden "Helal, Adanalı Celal" ünvanıyla nam salmış bir Celal Serin, Vergi Usta, Aytaç Pekkoçak, Hamit Deste ve daha bir yığın isimler vardı...

Ahmet'e o gün kebap ısmarlayamadım ama ertesi gün onu Ecevit'e götürdüm.

Bence Adana'nın en meşhur Kebapçısı Ecevit'tir. Siyaset umurunda bile değildir. Onun el kıyması kebabını yiyenler, ekonomik krizi unutur. Çünkü dünyada en ucuz doyabileceğiniz yer burasıdır. Bir de Kel Mahmut var...

Evet, Çukurova'da sıcaklar bastırdı...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!