Ülkemizde belediye otobüsleri gündüzleri açık far uygulaması içinde. Dünyada giderek yaygınlaşan bu uygulamaya karşı İngiltere’nin Galler Bölgesinde açık farlarla araba kullanmanın yarar sağlamaktan çok zarar verdiğini düşünen sürücüler "Gündüzleri Açık Farlar ile Araba Kullanmaya Karşı olan Sürücüler Derneği" (DaDRL) kurdu!
Dernek, bu uygulamaya karşı savaş açmış durumda. İlk başta böyle bir amaçla dernek kurmanın çok "absürd" olduğu düşünülse bile, İngiltere’de DaDRL’ye üye olanların sayısı giderek artıyor. Şu anda üye sayısı 3.000.
Üyelerin belli başlı şikayeti gündüzleri açık bırakılan farların diğer sürücülerin gözlerini kamaştırması. Motorlu ve motorsuz araç sürücüleriyle birlikte yayalar da bu uygulamadan şikayetçi, çünkü çok sayıda ışıktan gözleri kamaşan sürücülerin kendilerini seçemeyebileceklerini ve bu nedenle kazaya uğrama olasılığının arttığını düşünüyorlar.
Çevreciler de bu koroya katılıyor. Bunların şikayeti, gündüzleri açık tutulan farların karbon emisyonunu artırması.
Açık far uygulaması yasalaşıyor
Bu konu giderek ciddi bir boyut kazanıyor, çünkü gerek AB’ne üye ülkelerde gerekse ABD’de gündüz açık far (DRL) uygulaması
trafik kazalarını önleyeceği gerekçesiyle pek yakında yasal dayanağa kavuşacak.
Bu fikre karşı çıkanlar, uygulamanın kazaları önleyeceği yerde artırdığını ileri sürüyor. Bu durumda DRL uygulamasının kazalara karşı bir önlem mi, yoksa sürücüleri körleştiren ve kaza riskini artıran ciddi bir yanlışlık mı olduğu konusu, bugün trafiğin çözüm bekleyen en önemli sorunlarından biri.
DRL uygulaması ilk önce 1972 yılında Finlandiya’da başladı. Bu tarihten sonra az sayıda ülkede bu uygulama yasal hale getirildi. Bunların başında Kanada, Danimarka, Macaristan, İzlanda, Norveç ve İsveç geliyordu. 1980’li ve 1990’lı yıllarda kuzeyde başlayan bu trend, yavaş yavaş güneye doğru kaydı.
Koşullara göre farklı uygulama
İtalya ve İsrail gibi kuzey ülkelerine göre daha aydınlık olan güney ülkelerinde DRL uygulamasına özel hava koşullarında başvurulması öngörülüyor. Kısa farların kullanılması bazı ülkelerde ĞFransa, Avustralya- tavsiye ediliyor. İspanya, Almanya, Japonya ve İngiltere’de hükümetler bu konuda henüz bir yasa çıkartmış değil. Ancak bu ülkelerde çok sayıda araba üreticisi DRL’leri standart olarak sunuyor.
Benzer bir trend ABD’de göze çarpıyor. Amerikan Otoyol Trafik Güvenliği Dairesi (NHTSA) Kanadalı yetkililerle uyum içinde olmak ve tek bir ulusal yasa oluşturmak için 1993 yılında DRL uygulamasını yasal hale getirdi.
Öncelikle General Motors 1997 yılında ürettiği arabalara bu sistemi oturttu. Lexus, Mitsubishi, Volkswagen, Suzuki ve Subaru da kısa süre sonra GM’i izledi. Diğer üreticiler de bu özelliği seçenek olarak sundular. DRL uygulaması bazı durumlarda sigorta priminde indirim yapılmasını sağladığı için sürücüler arasında popüler hale geldi.
DRL karşıtı girişimler
1997 yılında ABD’de Bordonaro, GM’in ürettiği arabalara DRL’i standart bir uygulama olarak yerleştirmesi üzerine ilk DRL karşıtı örgütlenmeyi başlattı. Amerikan DaDRL’nin başkanı olan Bordonaro’ya göre, bu trend rahatsız edici olduğu kadar da tehlikeli.
Bordonaro, "Farların gözümü almasını önlemek için ön camların rengini koyulaştırmak zorunda kaldım. Ayrıca yan ayna ve ön aynayı kullanamaz hale geldim" diyor.
Bordonaro bu görüşlerinde yalnız değil. South Dakota Üniversitesi’nden psikolog Frank Schieber’in yürüttüğü bir araştırmaya göre farların içindeki lambaların parlaklığı güvenli bir şekilde 1500 kandela’dan (ışığın parlaklık yoğunluğu ölçüsü) 3000 kandela’ya çıkartılabilir. İngiltere’de kısa farların limiti yalnızca 800 kandela. Japon hükümeti ise 2003 yılında kısa farların, göz kamaşmasına yol açmaması ve yolu kullanan diğer araçların da görülmesi için 200 kandela dolaylarında tutulmasına karar verdi.
Güvenlik konusundaki ikilem
Güvenlik her zaman tartışmalı bir konudur. NHTSA’dan Joseph Tessmer’in yürüttüğü bir araştırmaya ve Avrupa Komisyonu’nun finanse ettiği bir rapora göre DRL’ler gündüzleri çok sayıda araba ve kişinin karıştığı kazaları yüzde 5 ile yüzde 23 arasında azaltıyor. Bu son derece inandırıcı bir sonuç olmasına karşın DaDRL üyeleri bu sonuçtan etkilenmemiş gibi duruyorlar.
İngiliz Sürücüleri Federasyonu’ndan araştırmacı Stephen Prower, Tessmer’i istatistiksel verileri bozmakla suçluyor Tessmer’in istatistiksel testi kazalarda yüzde 5-23 arası düşüş kaydetmekle birlikte, Prower farklı bir test uyguladığı zaman bunun tam tersi bir sonuç ile karşılaştı. Bu teste göre DRL’ler kazaları yüzde 8 oranında artırıyordu.
Farklı görüşler
Prower, kendi testinin daha doğru olduğunu iddia ederek, Tessmer’in çalışmasının anlamsız olduğunu ileri sürdü. Ancak kendi kullandığı arabada bile DRL bulunmayan Tessmer, kendini şöyle savundu:
"Ben bu fikrin ne savunucusuyum ne de karşısındayım. Verilere baktım ve veriler gündüzleri açık far ile araba sürmenin yararlı olduğunu gösteriyordu. Eğer test açık farla yolculuğun tehlikeli olduğunu gösterseydi hiç çekinmeden bu sonucu yayımlardım."
DRL’ler bulguların gösterdiği gibi çok sayıda aracın karıştığı kazaları önlüyorsa bile, yolları kullanan herkesin bu uygulamadan yarar sağlamayacağı açıktır. İngiliz Ulaştırma Bakanlığı’nın bu konudaki kararnamesi şöyle:
İngiliz bakanlığı
"Tüm motorlu araçlarda mecburi DRL kullanımı, yayalar ve bisikletliler gibi yolları kullanan diğer kişilerin görülebilirliğini etkileyebilir. Motorlu araç sürücüleri halihazırda kısa farlarını yakarak kendilerini daha görünür kılıyor. Böylece tüm araçlar bu şekilde aydınlatılırsa bu avantaj azalır veya tamamen ortadan kalkar"
Bütün bu karşıt görüşlere karşın bilim adamları DRL’lerin kazaları önlediği yönünde düşünme eğilimindeler. "Kanıtlar DRL kullanımının olumlu sonuç verdiğini gösteriyor" diye konuşan Leeds Üniversitesi’nden Ulaşım Güvenliliği profesörü Oliver Carsten, "Bu etki küçük ama anlamlı" diye konuşuyor.
AB Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Jacques Barrot da bu fikre katılıyor. DaDRL’ye yazdığı bir mektupta Barrot, son yapılan araştırmaların DRL’leri desteklediğini bildirdi.
LED’li çözüm
DRL uygulamasının yasa ile veya yasasız, standart bir uygulama olarak yürürlüğe gireceğini fark eden İngiltere’deki DaDRL merkezi yeni bir girişime hazırlanıyor. Şimdi konunun "eğer" ile başlamadığını, ancak "nasıl" ile başlaması gerektiğini ileri süren üyeler, DRL’lerin nasıl kullanılması gerektiğinin daha önemli olduğunu düşünüyorlar.
Derneğin üyelerinden Roy Milnes, İngiltere’deki otomobillerin hepsinin gündüzleri kısa farlarını yakarak yol alması durumunda, her yıl atmosfere ilave olarak 1.8 milyon ton karbon dioksit salınacağını hesapladı. Eğer Çin veya Hindistan gibi ülkeler de aynı uygulamayı benimser ise, atmosferdeki karbon dioksit emisyonu tehlikeli sınırlara ulaşabilir.
Yeni öneriler
Milnes, bu soruna çözüm olarak bir alternatif sunuyor. Öneri şöyle: Pek çok farda bulunan 55 watt’lık lambalar yerine Ğveya 13 watt’lık özel DRL’ler yerine- 2 watt’lık LED’ler tüm yeri arabalara monte edilebilir. Eski arabalara da takılabilen bu LED’ler çok düşük bir maliyet ile DRL’lerin çevreye verdiği zararı minimuma indirebilir.
Audi gibi pek çok otomobil üreticisi şimdiden LED’li DRL’leri kullanıma sokmuş durumda. Ve Milnes’in çözümü bununla da bitmiyor.
Organik LED’ler gibi düşük enerjili aydınlatma, tamponlara ve diğer plastik panellere de konursa, yaklaşmakta olan aracı görmeme mazereti ortadan kalkar.
"Aracın bazı parçalarını bilgisayar ekranının yoğunluğunda parlamasını sağlarsanız enerji tüketimi minimum seviyede kalır" diye konuşan Milnes, New Scientist’te (6 Ağustos), "Bu şekilde aydınlatılan bir araç hayalete benzeyebilir, ancak aracı görünür kılacağını kesin olarak söyleyebiliriz. Böylece diğer sürücülerin gözlerinin kamaşması sorunu da ortadan kalkmış olacak" diyor.