Oluşturulma Tarihi: Şubat 25, 2006 00:00
İlk başta şikayetlerinin kaynağının stres olduğunu düşündüm. Hastam 40’lı yaşların başlarındaydı ve yıllardır halsizlik, eklemlerinde sertleşme, ellerinde uyuşma, arada sırada düşme ve baş ağrısı şikayetleriyle bizim kliniğe geliyordu.
İlk geldiği yıl diyabet, kansızlık ve iç organlardaki olası bozuklukları tespit etmek için bir dizi test uyguladım. Bütün testler normal çıktı. Ellerindeki uyuşukluğun karpal-tünel sendromuna bağlı olup olmadığını anlamak için sinir-iletisi araştırması istedim. Karpal-tünel sendromu, el bileğindeki median sinirine bası olduğu zaman ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu testlerde de bir şey bulunmadı. Ayrıca ekokardiyogramında da her şey normaldi. Yaptığı işin bütün bunlara neden olduğundan kuşkulanmaya başladım.
Derken bir cuma gecesi sol gözü bulanık görmeye başlayınca hastam yeniden kliniğe geldi.
O gece nöbetçi olduğum için gözlerini ben muayene ettim ve iki gözünde de bir anormallik bulamadım; ancak retinada bir ayrılma olabileceği kuşkusu ile göz doktorunu acilen muayene etmesi için hastaneye çağırdım, çünkü retina ayrılması göz hastalıkları içinde acil müdahale gerektiren bir durumdur.
Ancak retinaları da sağlamdı. Göz doktoru görme sinirinde iltihaplanma veya beyninde bir sorun olmasından kuşkulandı. Bu nedenle bir hafta sonra beyin ve göz MR’ı ile birlikte kendisine gelmesini bildirerek hastamı evine yolladı.
Rapor ne diyor
Hastam 5 gün sonra, görmesinin düzelmeye başladığını ve MR sonuçlarını aldığını bildirmek için beni aradı. MR görüntüleri net bir şey göstermiyordu . Göz çukurları normaldi. Beyni, beyaz madde üzerinde tanımlanamayan küçük, lezyonlar gösteriyordu. Beyaz bölgede sinir impulsları yol alır.
Radyoloğun raporunda şöyle yazıyordu: "Belirgin olmayan ve yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan değişiklikler". Radyoloğun hastanın yaşını dikkate almadığı belliydi., çünkü hastam henüz 43 yaşındaydı. 43 yaşında bir insan niçin yaşlılığa bağlı değişiklikler gösterebilirdi?
Bu sorunun ışığı altında hastamın multipl skleroz (MS) hastalığının erken evrelerinde olmasından kuşku duymaya başladım.
Görme sinirindeki bir iltihaplanma görme sorunlarına yol açabilirdi. Görme siniri iltihabı olan hastaların yarısı genellikle multipl skleroz hastalığından mustariptir.
"MR görüntünüz büyük ölçüde normal" hastamın moralini bozmamaya çalıştım. "Ancak bir nöroloğa danışmak istiyorum" dedim.
Multipl skleroz nasıl bir hastalık?
Hastam nöroloğu niçin görmek istediğim konusunda beni sıkıştırmaya başladı. Ben de MS olma olasılığı üzerinde durduğumu belirttim.
Diğer hastalıklar gibi MS nedeni bilinmeyen bir hastalıktır. Vücudun bağışıklık sistemi, beyaz maddenin en önemli bileşimi olan miyeline saldırır ve bozar.
MS’de bağışıklık hücreleri miyeline dağınık bölgelerde saldırır. Sonuçta görme siniri, beyindeki sinirler ve omurilik zarar görür.
Semptomlar, etkilenen sinirlerden yola çıkan elektriksel impulslardaki gecikme veya tıkanmalara bağlı olarak ortaya çıkar. Genellikle ilk önce görme sorunları görülür.
Diğer belirtiler, idrar kesesi veya bağırsak kontrolünün azalması, yürüme güçlüğü, sıcağa tahammülsüzlüktür.
Çevresel etmenler
Bağışıklık sisteminin durup dururken vücut parçalarına niye saldırdığını kimse bilmiyor. Ancak bazı bulgulara göre bu tepki henüz belirlenemeyen çevresel etmenlerle, hastalığa karşı genetik yatkınlığın birleşmesinden kaynaklanıyor olabilir.
MS genellikle Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın kuzeye yakın enlemlerinde daha sık görülür. Kuzey bölgelerinde doğup, 15 yaşından önce güneydeki enlemlere göç eden insanlarda hastalık riski, kuzeyde doğup kuzeyde yaşayanlara göre daha düşüktür.
Bunun tam tersi, Avrupa ve Amerika’nın güney bölgelerinde doğup, kuzey enlemlere doğru göç edenlerde hastalık riski, kuzeyde doğup büyüyenlere göre daha yüksektir. Son yapılan çalışmalar güneş ışığına daha az maruz kalmanın ve D vitamini eksikliğinin önemli bir rol oynadığını gösteriyor.
Genetik etmenler
Diğer bir neden de genetik ile ilgilidir. Tek yumurta ikizlerinden birinde MS görüldüğü zaman, diğerinin de hastalığa yakalanma riski yüzde 25 ile yüzde 30 civarındadır. Farklı yumurta ikizlerinde ve aile bireylerinde risk yüzde 2 ile yüzde 5’dir.
Nüfus bütün olarak ele alındığı zaman risk çok daha düşüktür Ğyaklaşık binde bir kadardır-. Kadınların yakalanma riski erkeklerinkinin iki katıdır.
Genetik faktörlerin önemi olmakla birlikte başka etmenlerin de etkili olduğu düşünülüyor. Varsayımlardan biri, miyelindeki proteine benzer bir proteini taşıyan bakteriye veya virüse maruz kalmaktır.
Hastalığa genetik yatkınlık taşıyan birinin bu kuramsal virüse maruz kalması durumunda bağışıklık sistemi şaşırır. Yalnızca virüs ile mücadele etmez, vücudun kendi miyelin dokusunu yabancı istilacı olarak görür. Suçlu olması muhtemel birkaç patojen, herpes virüsü ve Chlamydia bakterisinin bir türüdür.
Kesin teşhis
Hastam nöroloğu birkaç hafta sonra gördü. Doktoru hastama MS olabileceğini, ancak semptomlar olmadığı için Ğo sırada görmesi düzelmişti- tedaviye gerek görmediğini söyledi. Nörolog, hastalığın ilerde nelere yol açabileceğini bildiği için omuriliği çevreleyen sıvıdan örnek alıp inceleme önerisinde bulundu. Bu şekilde teşhis kesin olarak konabilirdi. Hastam kabul etti. Çok ciddi bir hastalığın kapıda olduğunu kabul ediyordu ve tedavinin yalnızca hastalığın seyrini izlemekten ibaret olduğunun da farkındaydı.
Aradan 7 yıl geçti. Hastam yeni bir işe girdi. Arada bir kendini yorgun hissetmesine karşın sağlığı normal gibi gözüküyordu.
Bir gün çifte görmeye başladı. Bu da MS’in etkisiyle göz hareketlerini kontrol eden sinir hücrelerindeki hasara bağlı olabilirdi. Yeniden MR çektirmesini söyledim. Beynindeki lezyonlar artık MS teşhisini kesinlikle onaylayan belirginliğe kavuşmuştu. Yalnızca MR’a bağlı olarak bu teşhis konulamazdı, ancak hastamın geçmişi de göz önüne alındığında teşhis kesindi.
Bu arada hastalığın gidişatı hakkında bir tahminde bulunmak olanaksızdı. Bazı hastalar arada sırada atak geçirirler ve semptomlar ortaya çıkmadan yıllarca normal yaşamlarını sürdürebilirler. Diğer hastalarda semptomlar hastanın yaşam kalitesini büyük ölçüde bozabilir.
Etkin ilaçlar
Hastama kortikosteroid ilaç tedavisine başladık. Bu ilaçlar bağışıklık sisteminin önünü keserek kendi sinir sistemine saldırmasını engelleyebilir. Hastam semptomları yaşamaya başladığı zaman MS tedavisi o kadar etkili değildi. En güvenilir ilaçlar steroidler idi. Bunlar ataklar sırasında enflamasyonu azaltır.
O tarihten sonra daha etkili ilaçlar geliştirildi ve bunlar hastalığın gidişatını etkileyecek kadar güçlüydü. Bunların arasında interferon beta-1a, interferon beta-1b ve glatiramer asetat’ı sayabiliriz. Vücudun bağışıklık sisteminin miyeline karşı tepkisini değiştiren bu ilaçlar, merkezi sinir sisteminin zarar görmesini önleyebilir. Böylece atakların şiddeti ve sıklığı azaltılabilir.
Bir yıl içinde hastamda hastalık hızla ilerledi. Ve baş dönmeleri nedeniyle ancak tekerlekli sandalye yardımı ile hareket edebiliyordu. Görme bozukluğu iki gözüne de sıçradı. Hastalığının ilerlemesini yavaşlatmak için hastama glatiramer asetat verilmeye başlandı. Ancak bu ilaç hastalığın ilk evrelerinde verilmeye başlandığında daha büyük yarar sağladığı için hastamda pek yararlı olmadı.
Hastalığın hızı artarak ilerledi ve hastam görme sorunlarının başlamasından 8 yıl sonra zatürreeden yaşamını yitirdi. Ne var ki bu hastada MS çok hızlı ve şiddetli seyretmişti. Oysa pek çok MS hastası normal ömürlerini sürdürebiliyor.
Discover, Şubat sayısında yayımlanan bu vakayı Kaliforniya’daki Vallejo hastanesi iç hastalıkları uzmanı Richard Fleming anlattı.