Aaaaaaa! Dice-Kayek Türkiye'de defile yapıyor

Güncelleme Tarihi:

Aaaaaaa Dice-Kayek Türkiyede defile yapıyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2002 01:39

Yoksa siz orayı görmediniz mi?
Borusan Oto İstinye'den söz ediyorum.
Ben de zaten külüstür arabasını değiştirmek için uzun süredir paralarını ütüleyerek yastık altında saklayan Nalan'ın sayesinde gördüm.

Gerçekleştirdi hayalini inanılmaz şeker bir otomobili var şimdi... Vay be, burası da neresi oldum. Türkiye'de mi yani? O kadar güzel yani! Resmen ortadan bıçakla kesilmiş yarım portakal dikmişler oraya. Ama camdan. Çok çok etkileyici. Bir şeffaflık, şeffaflık. Öyle bir yerde çalışmak isterdim, öyle bir yerde sürekli şık dolanmak isterdim. Ayıptır söylemesi kadınsı bir yer. Ve bingo! Kadın hükümranlığı sürüyormuş orada. Gazeteciyim ya, sordum, soruşturdum. Borusan Otomotiv İcra Komitesi Başkanı bir kadın, adı Müşerref İlpars. Sonra, o şahane binanın Genel Müdürü de bir kadın, adı Ayşe Öktem. Otomotiv sektöründe bu kadar üst düzey iki kadının olması hoşuma gitti. Yonca Ebüzziya da Borusan Otomotiv'in Marka Elçisi. Bu titri önce anlayamadım ama sonra durumu çaktım: Sanatsal aktiviteler yapılacak orada, sergiler, defileler, konserler vesaireler... Bu muhteşem binanın açılışı Pazartesi günü... Muhteşem bir defileyle başlıyor... Ardından da Sertap Erener, dudak uçuklatacak dijital bir konser patlatıyor...Ayşe-Ece Ege, yani Dice Kayek Türkiye'de ilk kez bir defile gerçekleştiriyor. Yanda okuyacağınız röportajın münasebeti budur yani. Münasebetin sanayi ayağı BMW'nin 7 serisinin sunumu. BMW markasıyla Dice Kayek markası ele ele karşımızda. Biz de isterdik Nalan'la bu acayip BMW'lerden birine sahip olmayı. Ama yastık altında biriktirip ütülediğimiz paralar ancak bir Mini Cooper'a yetti...


Artık Paris'te gelecek arayan 2 yetenekli Türk modacısı değilsiniz. Daha fazlası oldunuz...

- Valla öyle oldu. Resmen Dice Kayek için saçımızı süpürge ettik! Ama epey de yol katettik. Markamızı, Afrika'dan Avustralya'ya, Japonya'dan Amerika'ya kadar neredeyse duymayan kalmadı. 3 hafta önce Kore'deydik mesela. Defile yaptık orada. Ece'ye biri tuvalette ‘‘Siz Dice Kayek'siniz değil mi?’’ demiş. Acayip sevindik. Uzakdoğu'da bir tuvalette rastladığınız biri markanızı biliyorsa, yırtmışsınız demektir!

Dünyanın kabul ettiği bir marka mısınız, yoksa daha çok Avrupa'yla sınırlı bir marka mı?

- Ukalalık etmek istemem ama birincisi. Dünya markasıyız yani. Ama nerede olursak olalım, Türk'lükle bir bağlantımızı kuruyorlar. Yani özümüzü kaybetmeden dünya markası olmayı becerdik, hatta markamızı bunun üzerine inşa ettik...

Yeni line'ınız Dice'nin, Dice Kayek'ten farkı ne?

- Daha funky, daha genç. Hippilik ve şıklık bir arada. Japon ve Koreli kızlar çok sevdi. Uzak Doğu maceramız anlı şanlı geçti...

Dice Kayek'in pabucu dama mı atıldı yani?

- Deli misin? O çok ağırlığı olan şık ve elegan bir marka...

Ve tabii siz iki kardeş eskisinden daha fazla para kazanıyorsunuz...

- Hmm o konuda yorum yok. ‘‘Daha fazla da harcıyorsunuz değil mi?’’ diye sorsana! Cevap ‘‘Evet’’.

Hálá Paris'teki aynı evde mi oturuyorsunuz?

- Oradan anlayabilirsin, çok da kazanamadık. Evet, senin geldiğin ev...

Hálá evlenmediniz mi?

- Hayır.

O zaman siz artık evde kaldınız!

- Sokakta kaldık demek daha doğru! Çalışmaktan eve giremiyoruz ki, evde kalalım...

Anneniz üzülmüyor mu, ‘‘Vah benim kızlarıma...’’ demiyor mu?

- Yok, umudu kesti. Artık vıdı vıdılanmıyor. ‘‘Böyle hayatlar da varmış’’ diyor.

Elin Paris'in de mi öleceksiniz?

- Aman yok! İstemiyorum Fransa'da ölmek. Cenazeyi filan getirmek zor olur. Ece'ye diyorum zaten, ‘‘Başıma bir şey gelirse, sakın beni buralarda bırakayım deme’’...

Hangi sıklıkta kavga ediyorsunuz?

- Biz mi? O oooooo, çok sık! Birlikte çalışıyorsun, birlikte yaşıyorsun... Başka türlüsü mümkün mü Allahaşkına?


YURTDIŞINDAKİ MODACI TÜRKLER


Rıfat Özbek, Hüseyin Çağlayan, Atıl Kutoğlu ve siz ikiniz. Nasıl bir kıyaslama yaparsınız?

- Valla, çok ayrı herkesin tarzı. Hüseyin, kavramsal moda yapıyor. Çok enteresan bir felsefesi var. Ve o felsefesi içinde hem defilesini hem de line'ını gerçekleştiriyor.

On üzerinden kaç verirsiniz Çağlayan'a?

- Bana düşmez ama yaratıcılığı için 10 üzerinden 10. Hüseyin, başka. O modacı filan değil, felsefeci aslında. Modaya felsefe sokuyor. Bir yenilik. Rıfat, şimdi fiilen yapmıyor ama yaptığı zamanlar o da muazzam bir yenilikti. Türk motiflerinden esinlenen ilk odur. Modaya etnik bir şeyler kattı. Atıl da öyle. Ve Atıl'ın çok güzel bir özelliği daha var, o da inanılmaz iyi bir PR yeteneğinin olması...



İMAJ OLARAK ULAŞILMAZIZ PARA OLARAK DEĞİL


İki gün sonraki Türkiye'deki ilk defileniz. Niye diğer defile tekliflerini reddettiniz de, söz konusu BMW olunca ‘‘Tamam!’’ dediniz?

- Çünkü kendi markamıza uygun gördük...

İyi de ne tür paralellikler kurdunuz?

- BMW de Dice Kayek gibi şık ve elegan. Ve tabii BMW'nin 7 serisini çok beğendik.

Ford olsa ‘‘Hayır’’ mı derdiniz yani.

- Kabalık etmek istemem ama hayır diyeceğimiz markalar vardı. Türkiye'de bir şey yapmak istiyorduk. Herkes ‘‘Kendi memleketinizde niçin bir defile yapmıyorsunuz?’’ diyordu, hatta bize kızıyordu.

Peki çok mu para verdiler?

- Yooo. Alakası yok. İsterdik tabii, o ayrı...

Hiç BMW'niz oldu mu?

- Hayır ama bu 7 serisini görünce keşke dedik. Design'ı yeter ve müthiş detayları var...

Bu detaylara uygun kıyafetler mi tasarladınız?

- Evet. Ama süpriz. Söylersem keyfi kaçar. Defileyi izlemeye gelenler, görecekler. Ve tabii esas olarak son defilemiz Pera'yı izleyecekler.

BMW'nin bu yeni serisi çok ulaşılmaz bir otomobil. Dice Kayek de öyle mi?

- Hayıııır! İmaj olarak evet, para olarak değil. Artık işimiz o kadar zor ki. Moda da bir kriz içinde, üstelik dünyanın her yerinde. Ancak imajı yüksek ama fiyatı erişilebilir şeyler yapabilirsen ayakta kalabilirsin...

Bu konuştuklarımızı okuyup ‘‘Gideyim de, Dice Kayek koleksiyonuna bir bakayım’’ diyenler nerede görebilecek ürünlerinizi?

- Maalesef Türkiye'de bulamayacaklar. Yapmak istiyoruz, talep de var, şu anda limitli satılıyor. İnşallah önümüzdeki günlerde...


Modada neler demode


Dünyada modada neler oluyor?

- Herşey oluyor. Hüseyin Çağlayan gibi designer'ların yaptığı ‘‘kavramsal moda’’ var. Sonra ‘‘grunge’’ var. ‘‘Grunge’’ ve ‘‘glamour’’un karışımı olan ‘‘glunge’’ var. Bizim gibi ‘‘elegan moda’’ yapanlar var. Kadınlar, kendilerine en uygun olanı buluyorlar. Ya da bir kaç tane modacının ürünlerini birleştirip giyiyorlar. Yok yani baştan aşağıya tek modacıdan giyinmek. Artık o demode.

Peki başka ne demode?

- Yazın şu şu renkler, kışın şu şu kumaşlar kullanılacak diye ahkam kesmek. Çünkü öyle bir şey de kalmadı. Zaten, x markasının bir gömleğini giyiyorsun, altına bit pazarından bir pantolon mesela, üzerine de tamamen aykırı, anneannenin bir şeyini atıyorsun. Herkes de ‘‘Aaaa! Ne hoş olmuşsun!’’ diyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!