Bademağacı, Antalya'nın 50 km, Toros Dağları'ndan yaylaya geçit veren Çubuk Beli'nin 4 km. kuzeyinde (Res 1), Bademağacı Beldesi yakınlarında 9 m. yüksekliğinde, 100x200 m boyutlarında bir höyük. Bademağacı Höyüğü'nün yer aldığı küçük ova, etrafı dağlarla çevrili eski bir göl yatağı. Son Buzul Çağı'nın sona erdiği ve Anadolu Yaylası'nda da ılıman bir iklimin egemen olduğu, günümüzden 15.000 yıl kadar önce, Bademağacı'nın bulunduğu yer, büyük olasılıkla göl veya bataklık idi.
Durumun 10.000 yıl önceleri değiştiği ve yörenin kısmen kuruyarak, oturulabilir hale geldiği anlaşılmakta. Bu tarihlerde, bazı insan topluluklarının bu ovaya gelerek, 'köy' niteliğindeki ilk devamlı yerleşmeyi kurdukları tahmin ediliyor.
Yapı teknikleri
Antalya'nın sahil kesiminde oturmakta olan yarı toplayıcı, yarı avcı insan topluluklarının yeni öğrendikleri, ancak Antalya çevresinde uygulama olanağı bulamadıkları 'bitki üretimi/tarım ve hayvan yetiştiriciliği' için daha elverişli olan yayla koşullarını bilinçli şekilde yeğledikleri ve Torosları aşarak, buraya göç ettikleri şeklinde bir öneride bulunmak mümkündür.
Şimdiye kadar alınan sonuçlara göre, höyükteki ilk yerleşme, M.Ö. 7000 yılı dolaylarında, Erken Neolitik Çağ'da (ENÇ) başladı. Yaklaşık 9 m. kalınlıkta bir birikim oluşturan Neolitik yerleşmelerin M.Ö. 5500 civarında sona erdiği anlaşılıyor.
Bademağacı'ndaki Erken Neolitik yerleşmeler, son bilgilere göre 12 yapı katı halindedir. 2001 çalışmaları sırasında 'höyüğün en yüksek noktasına göre' -8.80 m. de Ana Toprak'a varılmıştır. Erken Neolitik 9. Yapı Katı (ENÇ 9) Ana Toprak üzerine kurulan ilk yerleşmedir. ENÇ 9 yerleşmesi ve onu izleyen dört yerleşim döneminde olası yapılara ait mimari izlere rastlanmadı.
Bademağacı'nın bu en erken yerleşmelerinde ağaç-dal örgülü ve çamur sıvalı bir yapı tekniği söz konusu. Kireçli bir karışımdan elde edilmiş olan beton kadar sert taban uygulamasına, şimdilik yalnızca ENÇ 8 yapı katında rastlandı. Bademağacı'nda ENÇ 4'den itibaren evlerin yapımında kerpiç kullanılmaya başlandı (Resim 2) Bu yeni mimari dönemde, evler dikdörtgen-dörtgen planlıdır.
Atnalı planlı fırınlarEvlerde genellikle kapılar uzun duvarların ortalarına açılıyor ve kapının karşısına gelen duvarın önüne atnalı planlı fırınlar yerleştiriliyordu. Basık bir çatı ile kapatılmış olan bu fırınların çoğunlukla önlerinde kenarları kille yükseltilmiş küllüklerinin bulunduğu görülmektedir.
Tek odalı olan evlerin içinde, yatmak için hazırlanmış platformlar, kilden hazırlanmış ateş kutuları 'mangal' ve el değirmenleri ile öğütme yapılan işlik yerleri bulunuyordu. Evlerin tabanı bastırılmış/sertleştirilmiş topraktandı, duvarlar sıvalı idi.
Kapı kasaları, kapı eşikleri ve çatıyı taşımaya yardımcı olan dikmeler ahşaptan yapılmıştır.
Çatılar sağlam durumda günümüze ulaşmamakla birlikte, kalıntılarına bakılarak, ahşap, dal, toprak gibi malzeme kullanılarak fazla ağır olmayan düz dam şeklinde yapıldıkları tahmin edilebilir. Bugüne kadar ortaya çıkartılan evlerde pencere izine rastlanmadığı için, bunların ışık ve temiz havayı kapıdan aldıkları düşünülmektedir.
Bu çağlarda Bademağacı'nda dörtgen sandık şeklindeki tahıl depolama ünitelerinin, kilden hazırlanmış irice levhaların birbirine bağlanması ile oluşturulduğu anlaşılır. Üstleri belki de tahta kapaklarla örtülen depoların birkaç tanesi birarada olanları yanında, altı gözlü petek şeklinde örnekler de vardır.
Neden göçtüler?
10 yıllık çalışmalar sonunda, Erken Neolitik Çağ'ın en iyi araştırıldığı 3. yapı katında evlerin konumu ve bunları birbirine bağlayan geçitler, daha şimdiden bu dönemdeki yerleşim dokusu hakkında bir fikir vermektedir. ENÇ yerleşmelerinin, yangın veya başka nedenlerle zaman zaman yıkıldıkları sonra aynı yöntem ve planla yeniden yapılarak, oldukça uzun bir süre yaşamlarını sürdürdükleri söylenebilir.
M.Ö. 5500 dolaylarında, Neolitik dönem insanları Bademağacı'ndan bir başka yere göçmüş veya bilemediğimiz bir nedenle yaşamlarını burada sürdürememişledir.
1500 yıl kadar süren Neolitik yerleşmelerin sahiplerinin kullandıkları eşyaların bir bölümü kazılar sırasında ortaya çıkartılmıştır. Bunların arasında, Bademağacı'nda en erken tabakadan başlayarak grimsi boz ve devetüyü renkli, çoğunluğu ince kenarlı, pişmiş topraktan çanak ve çömlekler önemli bir yer tutmaktadır (Resim 3).
Kutsal kadınlarPişmiş toprak, kutsal nitelikli kadın betimleri (resim 4), pişmiş toprak ya da taştan yapılmış damga mühürler ve pintaderalar (resim 5), bu dönem insanlarının yaşamında önemli bir yer tutmuş olmalıdır. Kemik ve boynuz eserler arasında spatulalar, deliciler, sıyırma gereçleri, kemer tokası ve taş aletlerin takıldığı saplar dikkati çekmektedir.
Taştan boncuk ve kolyeler, keski ve el baltaları, el değirmenleri, havan ve havan elleri dışında, çakmak taşı ve obsidyenden yapılmış bıçak, kazıyıcı, delici gibi gereçler de yontmataş endüstrisini oluşturmaktadır.
Bademağacı Neolitik toplumları, çocukları ev tabanlarının altlarına, fetüs'ün ana karnındaki durumuna benzer bir pozisyonda (hocker), ancak sırtüstü gömmüşlerdir. Yerleşme içinde yetişkinlere ait çok az gömü bulunduğu için, onların yerleşme dışındaki bir mezarlığa gömülmüş oldukları akla gelmektedir.
Bol meyve kalıntısı
ENÇ yerleşmelerinde bulunan bitki kalıntıları arasında çok miktarda yabani armut, elma, tarıma alınmış buğday, mercimek ve nohut başta gelmektedir. Kazı alanında evcil köpek, koyun ve keçi, sığır olmak üzere çok çeşitli hayvanlara ait kemikler ele geçmiştir.
Bademağacı'nın Anadolu Neolitik sürecindeki yerini saptamak için bazı önemli bulgular vardır. Bademağacı ENÇ tabakalarında da ele geçen kutu biçimli kaplar, ana tanrıça figürinleri, obsidyenden yapılmış söğüt yaprağı biçimli mızrak uçları ile taş ve kilden yapılmış damga mühürlerin bazıları ile 2001 yılı çalışmalarında ENÇ 2 tabakasında bulunan kırmızı boya ile yapılmış üçgen dizileri şeklinde süslenmiş bir duvar parçası, Çatal Höyük'te bulunanlarla çok büyük benzerlikler içindedir.
Bademağacı'nın Çatal Höyük ile ilişkileri bakımından son derece önemli olan bu ortak buluntular Bademağacı ile Çatal Höyük ENÇ yerleşmelerinin çağdaş olduklarına işaret etmektedir. Bademağacı'nın bu çağlarda güney Marmara'daki Fikirtepe kültür çevresi ile Ege Adaları ve Yunanistan'daki bazı yerleşmeleri çanak çömlek formları bakımından etkilemiş olduğu söylenebilir.
İlk Tunç Çağı yerleşmeleri
M.Ö. 2600 dolaylarında Bademağacı Höyüğü'ne, Neolitik Çağ kültürü ve insanları ile hiçbir ilişkisi olmayan bir grup insan gelmiş ve bu tepede yeni bir yerleşim süreci başlamıştır. Yeni gelen İlk Tunç Çağı (İTÇ) insanları, burada kaldıkları yaklaşık 300 yıl içinde yerleşmelerini en az 3 kez yenilemişlerdir.
Neolitik Çağ süresince köy yerleşmelerine sahne olan Bademağacı, ITÇ'de artık bir kasaba görünümündedir. Bu kasabanın en gelişmiş duruma geldiği 'İTÇ 2' yerleşmesinin dışında kalan eğik yamaç orta boy taşlarla kaplanarak, savunma güçlendirilmiştir.
Sözkonusu taş döşeme bütün yerleşmenin tümünü bir kuşak gibi çepeçevre dolaşmaktadır. Kasaba'ya ana giriş kapısı ve diğer bazı ayrıntılar henüz bilinmemekle birlikte, yerleşim dokusu, şimdilik sayıları 12'ye ulaşan, ve bir kısmı birbirine bitişik düzende inşa edilmiş megaron tarzı yapıların (Res. 6), höyüğün merkezine doğru konumlanmalarından oluşmuştur.
Megaronların aralarında höyüğün merkezine doğru yönelmiş bazı sokak ya da geçitler dikkat çekmektedir. Kazı
yapılan alanlarda, evlerin kapılarının baktığı orta kesimin boş bırakıldığı görülmektedir.
Çömlekçi çarkı
Bademağacı İlk Tunç Çağı yerleşmelerinde elde ve çömlekçi çarkında yapılmış çanak çömlek türleri içinde, halkın günlük gereksinmesini karşılayabilecek her türlü kap vardır. Çanak çömleğin yaklaşık % 95'i kırmızı ve gri-siyah renklerdeki iki büyük gruptan oluşmaktadır. Her iki grupta, kalınca kenarlı, içi ve dışı iyice astarlı, çoğunluğu açkılanmış, orta ve iyi derecelerde fırınlanmış kaplar dikkati çekmektedir.
İri boy tabaklar, derin, bazen kaideli çanaklar, yayvan gaga ağızlı bodur testicikler (Resim 7) ve testiler, devrik ağızlı, yüksek boyunlu ya da küresel gövdeli üç ayaklı iri çömlekler, en çok rastlanan kap türleridir.
Bu yaygın mallar dışında, kahvemsi gri renkli elde yapılmış mallar ile devetüyü renkli, çarkta yapılmış diğer bir mal türü azınlığı oluştururlar.
Yerleşmede çanak çömlek dışında ele geçen küçük buluntular arasında pişmiş toprak idoller, pişmiş toprak ve taştan çok sayıda damga mühür (Res.8), pişmiş toprak ağırşaklar, taştan keskiler, el baltaları, askı ve boncuk taneleri vardır. Yontmataş topluluğu ise ağırlıklı olarak çakmaktaşı dilgilerden oluşmaktadır.
İlk Tunç Çağı buluntuları arasında oldukça fazla sayıda tunç alet ve gereç yer almaktadır. Başlı süs iğneleri, dikiş iğneleri, bilezik, mızrak ucu ve hançer ile altın bir kulak tıkacı maden buluntuların hemen ilk akla gelenleridir. Şimdiye kadar, maden eser üretiminin yerleşme içinde yapıldığına ilişkin herhangi bir ipucuna rastlanmamıştır.
Orta Tunç Çağı'na ait bulgular
Son yıllarda Bademağacı Höyüğü'nün merkezine yakın kesimde bir mimarlık tabakasına bağlı olmaksızın, moloz içinde ve karışık durumda, çarkta yapılmış çanak çömlek, kurşundan bir damga mühür ve bronz süs iğneleri ele geçmiştir.
Bademağacı OTÇ çanak çömleği ile Beycesultan V ve IVc tabakalarının malzemesi arasında önemli benzerlikler vardır. Aynı birikimden gelen maden buluntuların benzerleri MÖ 2.binyılın önde gelen Anadolu merkezlerinde karşımıza çıkmaktadır.
Bugüne kadar, Burdur ve Antalya Bölgeleri'nde MÖ. 2. binyıla ait somut arkeolojik bulgulara rastlanmamıştı. Sözkonusu buluntuların ait olduğu yerleşmenin, höyüğün henüz kazılmayan kesimlerinde, gelecek yıllarda ortaya çıkacağını sanıyoruz.
Erken Hristiyanlık Dönemi Kilisesi
Höyüğün en yüksek kesiminde, Erken Hristiyanlık Dönemine ait (yaklaşık MS 5-7. yüzyıl) bir kilise bulunmaktadır. Uzunluğu 15.5 m., genişliği 13 m. olan 'Üç Nefli Bazilika' planlı küçük kilisenin dış duvarları orta boy işlenmemiş taşlardan kireç harçla örülmüş, 'nef'ler ise çok iri mermer monolitlerle birbirinden ayrılmıştır (Res. 9).
Kilise'nin duvarlarının sadece 60-70 cm.'lik alt kısmı korunmuştur. Yapı çok büyük oranda tahrip edildiği için, ne 'Nartex'e, ne de iç kısımdaki mimari ayrıntılara ait izlere rastlanılmamıştır.
Bu nedenle yapının tarihlemesi henüz kesinlik kazanmamıştır. Höyük yüzeyinde Bizans Dönemi'ne ait keramik vs. gibi buluntu yoktur. Çok yakın çevrede de herhangi bir Bizans yerleşmesi bilinmemektedir.
Kaynak: www.tebe.org/tr/dosyalar/ bademag/index.htm
Gülsün Umurtak’ın yazısından kısaltılarak alındı.
Bademağacı'nda 1993 yılından bu yana İstanbul Üniversitesi adına Prof. Dr. Refik Duru ve Doç. Dr. Gülsün Umurtak yönetiminde bir kurul tarafından kazılar yapılmaktadır.