50 yıllık çınar

Güncelleme Tarihi:

50 yıllık çınar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2006 00:00

"Türkiye’de spor yok. Olması için de, asgari bir 50 yıl gerekir. Hep yutturmaca var. Günlük heyecanlarla durumu kurtarmaya çalışıyoruz. Her şeyin altında eğitim yatar. Kimse kimseyi kandırmasın"

SPORCU, yönetici, Futbol Federasyon Başkanı ve Spor Toto Teşkilat Müdürü olarak çok önemli görevlerde bulunan Erdenay Oflas, "Spor kamuoyu ve halkımız, bizim bildiğimiz olayları bilse, ülkemizdeki sporun gerçek yüzü daha iyi anlaşılır" diyor. Hani bir deyim vardır, "Tırnakları ile kazıya kazıya bugünlere geldi" diye. İşte tam Erdenay Oflas için söylenecek bir söz bu. Sporun tam göbeğinden geldi Oflas. Tabandan, tavana yükseldi. İnanılmaz bir başarı gösterdi. Üstelik bu zirve yolculuğunda hiç taviz vermedi. Başını hep dik tuttu. Mütevazı ve dürüst yapısı ile camiada ayrı bir yer edindi. Türk sporuna dolu dolu 50 yılını verdi. İsterseniz lafı uzatmayalım ve Erdenay Oflas’ı dinleyelim.

- Spora nasıl başladınız?

- 1956 yılında Kemal Köksal’ın teşvikiyle atletizme başladım. Başladıktan üç ay sonra da Atatürk yarışında birinci oldum. Uzun mesafe koşuyordum. O dönemlerde, çok önemli atletler vardı.

- Peki, ilgi nasıldı?

- Müthiş. Yarışmalarımızı binlerce insan izlerdi. Basın da büyük ilgi gösterirdi. Yarışmalar öncesi ve sonrası gazeteler, sporcular hakkında yorum yapardı. Kimin birinci olacağı, kimin rekor kıracağı şeklinde. Tıpkı şimdi Fenerbahçe ya da Galatasaray’a olduğu gibi.

- İmkanlar iyi miydi?

- İmkanlar kısıtlı ama fedakarlık ve ilgi, had safhadaydı. Örneğin bizim kulübümüz olan Demirspor, bir seyahat öncesi Anadolu Ekspresi trenine özel bir vagon bağlattı. 20 kişilik atletizm kafilesi için. Bu vagon ile seyahat ettik. Çok mutlu olduk. Ayrıca bir gün, Balkan Kros Şampiyonası için Sofya’ya gidecektik. Sirkeci’den trene bindik, 6 kişilik kompartmana yerleştik. Fakat yatacak yer kısıtlıydı. Arkadaşlar, ’En küçüğümüz sensin’ diye beni valizlerin bulunduğu üst bölüme çıkarttılar. Orada uyudum. Valiz konumunda gittim. Yarışmalarda da başarılı oldum. Şimdiki sporcular ise uçağın önü mü, arkası mı diye tartışıyor.

- Sporculuktan yöneticiliğe geçişiniz nasıl oldu?

- Ankara’da kros milli takım kampındaydık. 15 gün sonra Balkan şampiyonasına gidecektik. O dönemin Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal, beni Naili Moran Federasyonu yönetim kurulu üyeliğine atadı. Benim için bu, çok anlamlı ve onur verici bir görevdi.

- Önemli görevleriniz sırasında, ilginç olaylar da yaşamış olsanız gerek.

- Tabii ki. İzmir İl Müdürü olarak 1976 yılında yüzme milli takımını Lüksemburg’a götürdüm. Kafile başkanıydım. Bu yarışmalarda sporcularımız ya birinci, ya ikinci oldu. Ama böyle yarışma olmaz. Havuz 25 metreydi. Nizami ölçülerden çok ufak. Aileler, çocuklarını spor yapsınlar, eğlensinler ve hatta stres atsınlar diye oraya getirmişlerdi. Zaten her hafta sonu bu müsabakalar yapılıyormuş. Yani göstermelik. Biz Türkiye’ye dönünce yer yerinden oynadı. Gazeteler manşet attı. Yere göğe sığdırılamadık. Öyle ki dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından kabul edildik. Korutürk, bizlere ve sporculara şilt verdi. Ancak ben, dönemin müsteşarı İsmail Hakkı Güngör’e durumu açıkladım, Lüksemburg’daki bu yarışmaların yutturmacadan öteye gitmediğini söyledim. Rahmetli çok şaşırdı, inanamadı. İşte bu yutturmaca dün vardı, bugün de var. 50 yıldır bu böyle gidiyor. Spor kamuoyu ve halkımız, bizim bildiğimiz olayları bir bilse, ülkemizdeki sporun gerçek yüzü daha iyi anlaşılır.

- Spor teşkilatında hep kritik makamlarda görev yaptınız.


- İzmir İl Müdürlüğü’nden, İstanbul’a tayinim çıktığı zaman gitmek istemedim. Bunun üzerine Bakan Vehbi Dinçerler beni aradı ve "İstanbul’a il müdürü olabilmek için, Ankara’dan İstanbul’a kuyruk var" dedi. Sonunda gittim. Gittiğimde gördüm ki, İstanbul’da daha o yıllarda her yer parsellenmiş. Örneğin, Burhan Felek Stadı’nın soyunma odasında ayran imalat ediliyordu. Özelleştirme o yıllarda başlamıştı (Gülüyor). 15 bin serbest giriş kartı vardı. Başıbozukluk, inanılmaz boyutlardaydı. Olayların üzerine gittim, çeki düzen sağladım. O dönem İstanbul Emniyet Müdürü olan Ünal Erkan, bir gün bana, "İşe gidip gelirken dikkatli ol, güzergahını değiştir" dedi. Mesajı almıştım. Birinci şubeden koruma verdiler. Ne de olsa belli kişilerin para musluklarını kesmiştim. O yıllarda davulcu ve zurnacı bile il müdürlüğünde çalışıyor gözüküyordu. Ayrıca kapatılmış kulüplerin futbolcularına dahi serbest giriş kartı verilmiş. Futbolcular da, bu kartları satıyordu.

- Yaşamınızın önemli bölümü Spor Toto Teşkilatı’nda geçti.

- 1985 yılında geldiğimde toto batmak üzereydi. İyice hantallaşmıştı. Yenilik yapmak gerekiyordu. Bunun için Spor Loto’yu devreye sokma kararı aldık. Ancak mevcut iktidardaki bazı kişiler, "Bu oyun kumardır" dediler, işi engellemeye çalıştılar. Sonunda Rahmetli Turgut Özal ve Hasan Celal Güzel’in büyük desteği ile kararname hazırlandı, Loto devreye girdi. Devreye girer girmez de yer yerinden oynadı. İnanılmaz bir rağbet gördü. Hasılat ve ikramiye tavan yaptı. Bu ilgi, 10 sene devam etti.

- Ama koltuğunuzda rahat oturamadınız.

- 1992 yılında görevden alındım, 1999’da yargı kararı ile döndüm. Döndüğümde gördüm ki, gelir gideri karşılamıyor ve teşkilatın kapısına kilit vurulmak üzere. Personel maaşları bile ödenemeyecek durumda. Bazı girişimlerle bu krizi de atlattık. İşler yoluna girdi. Ama 2001’de sudan bir gerekçe ile tekrar görevden alındım. Bir yıl sonra ise yine yargı kararı ile işbaşı yaptım.

- Halen çok popüler olan İddia oyununun mimarı kim?


- Ben ve Mehmet Atalay. Atalay büyük gayret ve cesaret gösterdi. O günlerde çok zorlukla karşılaştık. Ama şimdi İddia’yı herkes sahipleniyor. Çünkü Türk sporunun en büyük gelir kaynaklarından biri. Geçen yıl 1,5 katrilyon civarında hasılat elde edildi. Bunu Türkiye’ye kazandıran Erdenay Oflas ise, hakkında dava var gerekçesi ile bir gecede görevinden alındı.

- Peki niye böyle oldu?

- Yenilikleri getiriyoruz ama paylaşımda başarısısız, herhalde.

Günlük heyecan peşindeyiz

- Futbol Federasyonu Başkanlığı’nda da heyecanlı günler yaşadınız.

- 1988 yılında yapılan ilk özerk federasyon başkanlığı seçimini ben kazandım. Ama Turgut Özal tarafından atamam yapılmadı. 1992 yılındaki seçimi ise 11 oy ile kaybettim. Fakat o seçim, oy pusulalarının kırmızı plakalı arabanın bagajında taşındığı bir seçimdi.

- Futbolda bir yıl başkanlık yaptınız. O dönem içinde sizi en çok şaşırtan tablo neydi?

- Yönetim kurulu kurarken, hiç zorluk çekmedim. Ama Merkez Hakem Kurulu’nu oluştururken, o kadar çok rica geldi ki. İnanılmaz. Meğer ne cazip bir yermiş, MHK üyeliği. Dün ve bugünün kulüp başkanlarını karşılaştırdığımızda ise büyük farklılıklar var. Dün, alınteri dökenler futbolun içindeydi, bugün ise parası olanlar.

- Atletizmin içinden geldiniz ama futbol federasyonu başkanı oldunuz. Niye?

- Her insanın içinde, yetiştiği spor dalında birinci adam olma arzusu yatar. Bana da atletizm federasyonu başkanlığı çok teklif edildi. Ama sporcusu olmayan bir federasyonun başkanlığını yapmak, ne anlam ifade eder ki.

- Deneyimleriniz doğrultusunda Türk sporunu nasıl değerlendirebilirsiniz?

- Spor yaşantıma 50 yıl önce ortaokul öğrencisi olarak başladım. O zaman küçücük aklımla edindiğim tablo, 50 yıl içinde tam anlamıyla örtüştü. Şöyle ki, Türkiye’de spor yok. Olması için de, asgari bir 50 yıl gerekir. Hep yutturmaca var. Günlük heyecanlarla durumu kurtarmaya çalışıyoruz. Spor kanunu değiştirmekle ya da spor tesislerini yerel yöneticilere devretmekle, bir yere varamayız. Her şeyin altında eğitim yatar. Siz bugün basketbol, voleybol gibi branşlarla ilgilenen gençleri, diğer dallara yönlendiremediğiniz taktirde, başarıya ulaşmak hayalden öteye gitmez. Kimse kimseyi kandırmasın.

Türk sporu can çekişiyor

- Mevcut tabloyu nasıl görüyorsunuz?

- Acil ameliyat gereken bir hastayı, önce yaşatmak gerekir. Ama bu esnada doktor, hastanın midesinde makas, gazlı bez falan unutabilir. Bu gereksiz ve zararlı maddeler, zaman içerisinde kendiliğinden vücuttan atılır. Türk sporu da can çekişen hastaya benziyor. Sporumuzda iki önemli fırsat yakalandı. Bu da 1980-84 ve 1999-2002 tarihleri arası. Ama bu dönemler de iyi değerlendirilemedi.

- Dün ile bugün arasında nasıl bir fark var?

- Daha önceleri Ulvi Yenal, İsmail Hakkı Güngör, Talat Akgül, Mehmet Akzambak, Orhan Bilgin gibi değerli isimler vardı. Hepsi de milli sporcuydu. Eşofmanı pijama niyetine giyen kişiler değillerdi.

- Sporda kırılma dönemi ne zaman oldu?

- Balans, 1978’de bozuldu. Sporu ithal kişiler yönetmeye başladı. O gün bugün, balans düzelmedi. 20 Spor Bakanı ile çalıştım. İsmet Sezgin, Ali Şevki Erek, Avni Akyol, Hasan Celal Güzel gibi saygın isimlerle görev yaptım.

- Sporda en üzüldüğünüz hususların başında ne geliyor?

- İspat etmek mümkün değil ama sporda, özellikle de futbolda, dün de şike vardı, bugün de var, yarın da olacak. Kurulan şike tahkik komisyonları falan da, kandırmacadan öteye gitmiyor. Bizde kuzu, kurda teslim ediliyor.

Erdenay Oflas kimdir?

ZONGULDAK’ta orta okul öğrencisiyken atletizme başladı. 8 kez atletizm milli takım formasını giydi. Atletizm Federasyonu yönetim kurulu üyeliği, Ankara atletizm ajanlığı görevlerinde bulundu. İzmir Beden Terbiyesi Bölge Müdürü olarak görev yaptı. Başarısından dolayı İstanbul Bölge Müdürlüğüne getirildi.

1985 yılında Spor Toto Teşkilat Müdürü oldu. Bir yıl Futbol Federasyonu Başkanlığı yaptı. Toto teşkilatında 1985 ile 2005 yılları arasında üç ayrı dönemde görevde bulundu.

Halen dinleniyor.


Editör Notu:

SEVGİLİ okuyucularımız, sayın Oflas ile yapılan bu röportaj, 1 Ekim pazar günü yayımlanacaktı. Ancak, son dakikada yaşadığımız bir teknik sorun nedeniyle ertelemek zorunda kaldık. Özür diliyor ve bu keyifli röportajı bilgilerinize sunuyoruz.

M.E.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!