Haziran ayının sonlarına doğru bir gün küçük bir erkek çocuğun beyin tomografisine (CT) bakmam için hastanenin acil servisinden çağrıldım. 5 yaşındaki çocukta sorunlar bir süre önce başağrısı ve görme bozuklukları şeklinde ortaya çıkmıştı.
Çocuğu, çocuk doktoruna ve göz doktoruna götüren aile yeni bir gözlükle sorunların çözümlendiğini sanıyordu. Ta ki birkaç ay sonra çocukta denge sorunları çıkıncaya kadar. Daha sonra çocukta sabahları başağrısı, mide bulantısı ve kusma başlayınca aile çocuğu benim sinir cerrahi olarak çalıştığım Kaliforniya Üniversitesi’ne bağlı Çocuk Bölümü’nün aciline kaldırdı.
Beyinde genişleme
Çocuğun CT’sinde beynin içi sıvı dolu ventrikül boşluklarında genişleme tespit edildi. Bu genişlemeye her zaman bir tıkanıklık yol açar. Daha sonra çekilen ayrıntılı bir manyetik rezonans görüntülemesinde (MRI) bu tıkanıklığı neyin yarattığı ortaya çıktı.
Beynin "posterior fossa" denilen kısmında bir tümör vardı. Bu bölge serebellum denilen beyinciği de içine alır. Beyincik denge ve koordinasyon düzeninden sorumludur.
Posterior fossa ayrıca dördüncü ventrikülü de içine alır. Bu boşluk beyni kuşatan beyin-omurilik sıvısının yolu üzerindedir. Bu yolda bir tıkanıklık olduğu zaman sıvı birikir ve beyne basınç yapar. Bu basınç, hangi noktanın sıkıştığına bağlı olarak farklı tepkilere yol açar. Bu tepkilerden biri başağrısı ve kusmadır.
Tümörün cinsi
Ne yazık ki MRI bulduğumuz tümörün cinsine ilişkin fazla bilgi vermiyordu. Fakat beynin bu bölgesinde iki tip pediyatrik (çocuk bakımına ait) tümörlerin olduğunu biliyordum. Birincisine "pilositik astrositoma" adı verilir. Bu, sinirlerle ilgisi olmayan "astrosit" denilen beyin hücrelerinin kontrolsuz bir şekilde büyümesi sonucu ortaya çıkar. Bu tip tümörler nodül şeklinde gelişir ve genellikle çıkartılması kolaydır.
İkincisi "medulloblastoma" denilen ve beyinde varlığını sürdüren embriyonik hücrelerin yol açtığı bir kanser tümörüdür. Medulloblastoma’ların tedavisi ve çıkartılması pilositik astrositoma’lardan daha zordur, çünkü bu hücreler komşu beyin dokularına nüfuz eder.
Çocuktaki tümörü çıkartmadan hangi tür olduğunu bilmiyorduk. Hastanenin pediyatrik nöroşirürşi uzmanı Michael Levy ve yardımcısı cerrah Hal Meltzer çocuğun hemen ertesi gün ameliyata alınmasına karar verdiler.
Tümörün çıkartılması
5 saat süren ameliyatla tümör başarılı bir şekilde çıkartıldı. Ve ne yazık ki tümör medulloblastoma idi. Bu tümörün tekrarlama ve vücuda yayılma riski daha yüksektir. Ameliyat sonrasında çocuğun kemoterapi, radyasyon tedavisi görmesi ve sık sık kontrolümüzden geçmesi gerekiyordu. Yani kısaca çocuğun tedavisi oldukça uzun sürecekti.
Ameliyattan sonra çocuk hızla iyileşti. Hareket ve yüzdeki mimik yeteneği yerine geldi. İnsanları algılayabiliyordu. Ancak konuşamıyordu. Günler geçiyor fakat konuşma yeteneğinde en ufak bir düzelme görülmüyordu.
Ne yazık ki çocukta nedeni tam olarak bilinmeyen ameliyat sonrası bir komplikasyon oluşmuştu. "Serebellar mutizm" denilen bu olayda hasta konuşma yeteneğini kaybeder.
Hastamın konuşamaması şaşırtıcıydı, çünkü beynin alt kısmında yer alan beyincik konuşma üretiminden değil dengeden sorumludur. Konuşma üretimi ve algılama beynin üst kısımlarındaki iki farklı bölgede meydana gelir.
Ameliyat sonrası sorunlar
Yine de çocuğun konuşma yeteneğini yitirmesi hiç beklenmiyor değildi. Beyinciğin henüz bilinmeyen bir nedene bağlı olarak konuşma yeteneğini etkilediği bugüne dek bazı bulgulara dayanarak biliniyor.
Serebellar mutizm vakası ilk kez 1917 yılında tanımlandı. O tarihlerde 1.Dünya Savaşı’nda kurşun yarası ile beyinciği hasar görmüş bazı askerlerde farklı şekillerde konuşma bozuklukları tespit edilmişti.
Ancak serebellar mutizm 1985 yılında hastalık olarak tanımlanabildi. O tarihten sonra literatürde 200’den fazla vaka bildirildi. Mutizm, yüz ve dil kaslarını koordine eden sinirlerin hasarı sonucu ortaya çıkar. Ve hastaların pek çoğu birkaç hafta veya ay içinde konuşma yeteneğini yeniden kazanır.
Birkaç hafta zarfında çocuk ve ailesiyle çok yakın bir ilişkiye girdim. Çocuğun annesi, babası ve 10 yaşındaki kızkardeşi ziyarete geldikleri zaman ne kadar anlayışlı olduklarını ve çocuğun vereceği yalnızca "evet/hayır" yanıtlarıyla ne kadar güzel bir iletişim kurabildiklerine tanık oldum.
Zamanlarının çoğunu birlikte DVD izleyerek geçiriyorlardı. Hemen hemen çocuğun her gün ziyaretine gidiyor ve gelişmeleri izliyordum.
Derken bir gün....
Bir gün hastamın odasına girdiğimde kızkardeşi ile birlikte DVD’de "Shrek" isimli çocuk filmini izliyorlardı. "I am a believer" isimli şarkı çalmaya başladığı zaman çocuk şarkıya eşlik etmeye başladı. Odadaki herkes donup kalmıştı. Şarkıyı birkaç kez yeniden çaldık; hastam her seferinde şarkının sözlerinin büyük bir kısmını söylemeyi başardı. Bu olay iyileşme yolunda atılmış ilk adımdı. Müzik yardımıyla sözcük üretebiliyordu. Birkaç hafta içinde normal olarak konuşmaya başladı.
Bu nasıl olmuştu?
Ders kitaplarıma yeniden göz atıp, eski benzer vakaları yeniden incelediğimde konuşmanın farklı yönleri için farklı yollar izlediğini fark ettim. Sözgelimi bazı inme hastaları normal olarak konuşma yeteneklerini kaybederler, ancak şarkı sözlerini müzik eşliğinde söyleyebilirler.
Bazı bilim adamları beyinciğin konuşma ile ilgisinin, sözcükleri yaratan ağız ve yüz kaslarındaki sinirlerin kontrolü ile bağlantılı olduğunu söylese de beyincik bir şekilde konuşmayı tetikliyor olabilir. Belki bunun bir yolu da müzikten geçiyordur...
Karmaşık beynin fonksiyonları
Bilim adamları aynı beyin fonksiyonunun birden fazla sayıda yoldan gerçekleştiğini keşfetmiş durumda. Bazılarına göre bunun nedeni herhangi bir kaza durumunda beynin fonksiyonlarını her koşulda devamını sağlamak.
Beyin karmaşık yapısını daha yeni yeni anlamaya başladığımız için bugün algıladıklarımız bir gün gelip daha sağlam temellere oturacak. Bu küçük çocuk gibi pek çok hasta ve hastalık beyni daha iyi anlamamızı sağlayacak
Discover’dan aldığımız yazısını, Türk cerrah şöyle sürdürüyor: Bir yıl içinde çocuk okuluna döndü. En son MRI’ında kanserin izine bile rastlanmadı. Tanışmamızın üzerinden üç yıl geçmesine karşın aile ile ilişkimizi kesmedik.
Hastamın okul,
spor ve sosyal yaşamı normal seyrindeydi. Böyle tatsız bir olaydan sonra çocukluğunun tadını çıkartması beni mutlu ediyordu.
GÖRÜNTÜLENEN BEYİN
Soldaki renk kodlu MRI, çeşitli beyin bölgelerini gösteriyor. Beynin serebrum denilen kısmı düşünce, konuşma ve algılamadan sorumludur ve yeşil ve mavi ile gösterilmiştir. Ortadaki pembe kemerli kısım korpus kallasum’dur ve beynin sağ ve sol yarıkürelerini birleştirir. Turuncu kısım beynin bölgeleri arasında sinyal gönderir. Sağ alt kısımdaki parlak sarı bölge serebellum denilen beyinciktir. Bu kısım koordinasyonu ve bazı bilişsel faaliyetleri düzenler.
Sağdaki MRI’ler 5 yaşındaki hastanın beyninin ameliyattan önceki ve sonraki durumunu gösteriyor. Sağ üst görüntüdeki (A) siyah göllenme, beyin-omurilik sıvısının birikimini gösteriyor. Bu birikimin nedeni küçük bir badem büyüklüğündeki tümörün beyinciğe ve beyin sapına baskı yapması ve sıvının yolunu kesmesiydi.
Ameliyattan sonra medulloblastoma olduğu ortaya çıkan tümör, 10 yaşından küçük çocuklarda ortaya çıkan bir kanser türüdür. Yetişkinlerde çok nadiren görülen medulloblastoma, çocuklukta ortaya çıkan beyin tümörlerinin yüzde 20’sini oluşturur ve bilinmeyen bir nedene bağlı olarak daha çok erkek çocuklarda görülür. Alt sağ görüntü (B) ameliyattan üç gün sonra çocuğun beynini gösteriyor.