4x400'ün muhteşem 4'lüsü

Güncelleme Tarihi:

4x400ün muhteşem 4lüsü
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2012 12:02

2012 Londra Olimpiyatları'na 9 gün kala, Türkiye'yi temsil edecek milli sporcuların hazırlıkları da tüm hızıyla devam ediyor.

4x400 kadınlar bayrak yarışında, dünyada ilk 16 takım arasına girmeyi başararak olimpiyat vizesi alan ve Türk spor tarihine geçen Milli Takım, Pınar Saka ve Özge Akın'ın henüz katılmadığı kamp ile hazırlıklarını Ankara'da sürdürüyor.

Birsen Engin, Sema Apak, Meliz Redif ve Elif Yıldırım, hazırlık sürecini değerlendirerek duygularını paylaştılar.

4x400'ÜN 4 100'Ü - FOTO GALERİ

Takımın en büyük sporcusu olan 1980 doğumlu milli atlet Birsen Engin, olimpiyatlara katılmanın her sporcunun rüyalarını süslediğini belirterek, “Vize aldığımızı öğrendiğim gün sevinçten çıldırdım” dedi.
Atletizmde yurt dışında genelde sporcuların 30-35 yaş aralığında olduğunu kaydeden Engin, “Bizim çok genç sporcularımız var. Ben en büyük olduğum için takımın ablası oluyorum. Aramızdaki ilişki çok güzel, bu yüzden çalışırken sıkıntı çekmiyoruz” diye konuştu.

“Ben kamplardayım, eşim denizlerde”

Spora okul seçmelerinde başladığını, ancak ailesinin atletizm yapmasına izin vermediğini anlatan Engin, şöyle devam etti:
“Çok küçüktüm ve ailem tek başıma Ulus'a gidip gelmemi istemiyordu. Atletizm içimde kaldı. Pistin tozunu yutan bir daha unutamaz derler, bana da öyle oldu. Üniversitede yeniden başladım, bir daha da bırakmadım. 2001'den beri (A) milliyim.”

Atletizmin çok özveri isteyen zor bir spor olduğunu kaydeden Engin, eşinin uzun yol kaptanı olduğunu belirterek, “Tabii ki görüşmek zor oluyor. Ben kamplardayım, o da denizlerde. Onun yolu, benim de kampım bitince biraraya gelebiliyoruz. Bir de oğlumuz var. Bu işin en zor kısmı ailenizden uzak kalmak ama biz buna alıştık artık” ifadelerini kullandı.

Olimpiyat vizesi almak için çok çalıştıklarını anlatan Engin, şunları söyledi:
“Bayrak yarışında ilk 16'ya girmek bile müthiş bir başarı çünkü dünyada bayrak takımları gerçekten çok kuvvetli. Hazırlık dönemini en iyi şekilde değerlendirip, final koşmak ve Türkiye rekoru kırmak istiyoruz.”

Sema Apak

Bayrak takımının diğer bir milli sporcusu Sema Apak, olimpiyatlara milli çekiççi eşi Eşref Apak ile birlikte gidecek olmanın mutluluğunu yaşıyor.
Olimpiyatlara ilk kez katılacak olmanın verdiği gurur ve mutluluğun yanı sıra eşiyle birlikte gidecek olmanın da ayrı bir mutluluk olduğunu kaydeden
Sema Apak, “Aslında ben çok düzenli spor yapmadım. İkizimle birlikte okul takımına seçilmiştik. İkizim 100 metre engellide Balkan şampiyonu olduktan sonra evlendi ve sporu bıraktı. Ben de neredeyse son iki senedir düzenli antrenman yapıyorum” diye konuştu.

Geçen yıl ENKA'ya geçerek antrenmanlara başladığını kaydeden 28 yaşındaki sporcu, şöyle devam etti:
“Daha önce heptatlon yapıyordum. Eşref ile 2006'da evlendik. Oğlumuz 2008'de doğdu ve bir süre ara verdim. Son iki yıldır da ENKA'da antrenörüm Ekrem Ay ile çalışıyorum. Eşref hep, 'ben olmasam, oğlumuz olmasa, bu kadar yorulmasan sen olimpiyat madalyası alırdın' der. 'Bu yorgunluğun üstüne nasıl koşuyorsun' diye hayret ediyor ama bence anne olunca o güç, kendiliğinden geliyor. Zaten Eşref'in, 'sen sporu yaptın yapalı evi ihmal ediyorsun' demesini hiç istemem. Bu yüzden hem evi hem sporu birarada yürütmeye çalışıyorum.”

“Bir evde iki olimpik sporcu bazen zor olabiliyor”

Bir evde iki olimpik sporcu bulunmasının bazen zor olabildiğini ifade eden Apak, “Öncelik Eşref'te, çünkü o madalya peşinde. Asıl olimpiyat sporcusu o. Bir evde iki olimpik sporcu bazen zor olabiliyor ama bu yıl Eşref'in yılı, ona daha çok ilgi gösteriyoruz. Bizim bayrak takımıyla hedefimiz Türkiye rekoru kırmak. Tabii bunun yanında final yarışırsak çok iyi olur. Benim yılım ise 2013.  Çünkü gelecek yıl Universiad ve Akdeniz Oyunları var. Asıl hedefim oralarda madalya almak” dedi.

Eskiden Türk atletlerin evlenip çocuk yapınca sporu bıraktığını kaydeden Apak, şunları söyledi:
“Artık Türk kadınları çocuk doğursalar bile, spora geri dönüyorlar. Türk kadını bunu aşmaya başladı. Olimpiyatlarda kadınların çoğunlukta olması da çok mutluluk ve gurur verici.”

“Olimpiyat harçlığı yüzünden baraj geçenlerin sayısı arttı”

Sema Apak, bu yol Türk sporcu sayısında rekor sayılara ulaşılmasının nedenini Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın verdiği olimpiyat harçlığına bağlayarak, “Bu harçlık insanları teşvik etti. Olimpiyat harçlığı alabilmek için daha çok çalışıldı. O yüzden barajı geçen sayısı da arttı. Atletizme yapılan yatırımlar biraz daha artsa, kim bilir neler olacak?” ifadelerini kullandı.

Takımın “esmer şekeri” Meliz ile “maskotu” Elif

1989 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti doğumlu milli atlet Meliz Redif, lakabının “esmer şeker” olduğunu dile getirdi.

Atletizme 15 yaşında başladığını ve olimpiyatlara gideceği için çok mutlu olduğunu belirten Redif, “Olimpiyatlara ilk kez gideceğim. Branşımızda olimpiyatlara katılacak ilk Türk takımı olmamızın yanında, ben aynı zamanda olimpiyatlarda mücadele edecek ilk Kıbrıslı Türk oldum. Bu da bana ayrı bir mutluluk ve gurur yaşatıyor” dedi.

Takımda arkadaşlarıyla çok iyi bir uyum yakaladıklarını ve bunun da performanslarına yansıdığını kaydeden Redif, “Londra'da hedefimiz yapabildiğimiz en iyi dereceyi yaparak Türkiye rekoru kırmak. Final koşmayı da istiyoruz ama rakiplerimiz oldukça güçlü” diye konuştu.

Milli takımın en küçük sporcusu olan 1990 doğumlu Elif Yıldırım ise duygularını şöyle anlattı:
“En küçük ben olduğum için takımın maskotu gibiyim. Ayrıca 6 kişilik takımımızda, ENKA'dan 5 sporcu var. Sadece ben Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin sporcusuyum. Bu nedenle kulübüm adına da gurur duyuyorum. Bu yıl asıl hedefim 400 metre engellide vize almaktı ama kısmet olmadı. Uzunca bir süreyi sakatlıklarla geçirdim. Bu beni çok yıprattı ve üzdü. Artık ümidimi kaybetmeye başlamıştım ki bayrak takımıyla vize aldık ve çok mutlu oldum. Olimpiyatlara gidecek olmak benim hedeflerimi büyüttü. Kendime güvenim geldi. Londra'da ülkemi en iyi şekilde temsil edeceğim. Gönül ister ki madalya şansımız olsun ama orada elimizden gelenin en iyisini yapacağımızı düşünüyorum.”

Londra'da bulunmanın kendisi için çok büyük bir tecrübe olacağını kaydeden Yıldırım, “Oraya en iyi atletler gelecek. Ben de onları izleyip, ısınmasından tutun tüm davranışlarına kadar her şeye dikkat ederek tecrübe kazanacağım. Büyük atletlerin mücadelesine tanık olacağım. Benim en büyük kazancım bu olacak” dedi.

Yıldırım, en büyük hedefinin kadınlar 400 metre engelliyi 55 saniyenin altında koşan ilk Türk olmak olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Gücümün ve hırsımın farkındayım. Sakatlıklar nedeniyle pes etmiş değilim.”

Bu arada bayrak takımının 4 sporcusu da voleybol ve basketbol milli takımlarına gösterilen ilginin kendilerine gösterilmediğini dile getirerek sitem etti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!