Oluşturulma Tarihi: Mart 04, 2002 19:06
Mısır’ın Fayum bölgesinde bulunan portreler o kadar gerçekçi ki, hem iki bin yıl öncesinin modası ve gelenekleri hem de insanlardaki hastalıkları birebir gösteriyor.
‘Fayum portreleri’ bir kez daha gösteriyor ki, insanlarda dış görüntü bugünkü gibi 2 bin yıl öncesi de çok önemliydi...
Kadın hiç de kartpostallık biri değil. Burnu çarpık, çenesi çok çıkık, saç biçimi de, doğrusunu söylemek gerekirse, garip.
Gelgelelim, AES74713 olarak bilinen bu kadında insanı etkileyen bir şey var. Gözlerinin içine bakarken insan bir garip oluyor. Bunun nedeni, yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış birisinin ruhuna açılan pencereler olmasından kaynaklanıyor olsa gerek.
AES74713 ve ona benzer, 1 ile 2. yüzyıl Mısır’ından kalma, binlerce başka portrenin insan yüzünü tam olarak betimleyen en eski örnekler oldukları söyleniyor. Fayum portreleri adıyla bilinen bu örnekler, Yunan ve Roma kültürüne çarpıcı göndermelerde bulunan klasik pozlarda erkek ve kadınları görüntülüyorlar.
Belleklerde iz bırakan bu görüntüler geçmiş yaşamları çarpıcı bir biçimde yansıttıkları gibi, dönemin modasıyla ilgili benzersiz birer belge niteliğini de taşıyor.
İyi de, bu görüntülerden elde edilecek bilgiler ne denli güvenilir? Görünüşe bakılırsa, bunların bir bölümü kendilerini olduklarından farklı göstermeye çalışıyorlardı. Fayum adıyla bilinen bölge, Kahire’nin yaklaşık 100 km batısında yeşilliklerle örtülü bir alan.
Mumyalamaya yenilik
Mısır topraklarının, İ.Ö 332 yılında, Büyük İskender tarafından ele geçirilmesinden sonra bu bölgeye Yunanlı seçkin iş adamları ve memurlardan oluşan bir topluluk yerleşti. Bunlar zamanla Mısır’a özgü mumyalama geleneğini benimseyerek, tahnit ettikleri ölülerini o dönem çok gözde olan keten sargılarla sarıp sarmalamaya başladılar.
Gelgelelim, Avrupa kökenli bu topluluk mumyalamaya belirgin bir yenilik de getirdi: Mumyayı sargılarla sardıktan sonra, başına ölen kişinin bir portresini de yerleştirdiler. Ama bu herhangi eski bir portre değil, stilize edilmiş geleneksel Mısır imgelerinden farklı olarak, bu kez Avrupalıların alışık oldukları yontu geleneğini yansıtan gerçeğine uygun resimlerdi.
Doğruluğu araştırılıyor
Bu potrelerin büyük bir bölümünü su yüzüne çıkartan öncü Mısırbilimci İngiliz William Flinders Petri, bunların canlı örneklerinden yapıldıklarına inanıyor ve daha önce evlerinin duvarlarına asılı olduklarına inanıyordu. Gömütlerin birinde mumyanın yanıbaşına yerleştirilmiş çerçeveli bir portreye bile rastlamıştı. Bu görüşü bazı sanat tarihçileri de paylaşıyor.
Fayum portrelerinin doğruluğunu ilk kez Manchester Üniversitesi’nden bir ekip araştırdı ve dört Fayum mumyasının yüzlerini kilden yeniden yaratarak bunları portrelerle karşılaştırmayı denedi (Richard Neave, Caroline Wilkinson ve Denise Smith).
Önce kafataslarını, sonra da yüz kaslarını oluşturmaya başladılar.
Yüzün derinliğini mumyanın cinsiyetinden, öldüğü sıradaki yaşından ve kafatasından anlaşılan etnik kökeninden yola çıkarak kestirdiler. Haftalar süren yoğun bir çalışmadan sonra iki yüz ortaya çıktı. Karga burunlu, kare çeneli erkeğin yüzü geniş ve yassıydı. AES74713’ün yüzü ise dar ve küçüktü; hatları ince, dudakları etliydi ve burun hafifçe sola eğikti. British Museum’daki iki Fayum portresi de yeniden oluşturulan kopyalarıyla çarpıcı benzerlikler taşımaktaydı.
Portreleri değerlendiren araştırmacılar genelde sanatçıların deneklerini gerçek yaşamlarındaki gibi yansıtmaya çalıştıklarından eminler. Bu portrelerin içeridekileri andırdıkları kesin olmakla birlikte üzerlerinde kimi oynamalar yapıldığı kabul ediliyor: Sanatçılar modellerini az da olsa her zaman olduklarından daha görkemli göstermeye çalışmışlar.
Her şey gözlerde gizli
Fayum portreleri gerçekten de geçmişe açılan birer pencere iseler, o zaman bizlere 2000 yıl önceki modalar ya da insanların dış görüntüleri dışında da birçok şeye ışık tutabilir.
Söz konusu portrelerin hastalıkların da kanıtı olup olmayacağı araştırıldı.
Sinirsel hastalıkların birçoğu yüzde kalıcı izler bırakır. Eğitimsiz bir gözlemci için çökük gözler ve yana eğik bir ağız hiç bir şey ifade etmezken, bu özellikler sinirbilimci için bir şeylerin yolunda gitmediğinin göstergesidir. Bu tür ‘yerinde tanının’ portrelerde de geçerli olduğu gösterildi. British Museum’daki yaklaşık 200 Fayum portresi üzerinde yaptığı incelemeler sonucunda şimdilik beş farklı anormalliğin izlerine rastladı.
Bunların belki de en önemsiz olanı akçıl gözbebeği durumuydu. Bu kişilerin gözlerinde bakışımsız bir pırıltı olur ki, bu da iki gözün görüş ekseninin koşut olmadığının bir belirtisidir. Bu durum kişinin çift görmesine neden olur. Göz kapakları oval orta yaşlı kadında iki şey neden olabilir: ya şeker hastalığı, ya da kortikal bazal dejenerasyon adıyla bilinen bir rahatsızlık. Çağdaş sağaltım yöntemlerinin olmadığı bir dönemde şeker hastalarının çok daha erken bir yaşta yaşamlarını yitirmiş olmaları düşünülürse, bellek yitiminin başlıca nedenlerinden biri olan ikinci seçenek daha ağır basıyor.
Bir başka kadında görülen çökük avurtlar, sarkık bir ağız ve çatık kaşlar gibi belirtiler de bir tür kas bozukluğuna işaret ediyor.
Kas hastalığı
Kanıtlar, yüzün yarısının çökük olduğu ve yüzde ilerleyen bir duruma işaret eden, iki portrenin birinden geldi. Portre kafataslarıyla uyumlu olan birkaç portreden bir tanesiydi.
New Scientist dergisinde yayımlanan yazıda, araştırmacılar inceledikleri bazı kafataslarından yola çıkarak, hemiyatrofi adıyla bilinen bir tür kas hastalığının tipik belirtilerinden olan incelmiş kemiği, bakışımsızlığı ve iç yüzeydeki pürüzsüzlüğünü saptadılar.
Bu da uzmanların mumya portrelerinin bireylerin görüntülerini birebir betimlediği yönündeki görüşleri doğruluyor. Uzmanlar ’Onlara iki bin yıl sonra baktığımızda bile sinirsel bozuklukları görebiliyoruz,’ diyorlar.