Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2003 00:00
YİNE aynı şey oldu. Çarşamba günkü gazetede bir
haber vardı. İtalya'nın faşist diktatörü Mussolini, 23 yıllık iktidar döneminde 5 bin kadınla yatmış.Yatmıştır, yatmamıştır beni zerre kadar ilgilendirmez. İşin beni ilgilendiren başka bir yönü var.Şimdi bu tür bir rekortmen çıktığı zaman hemen habere eklenen bir kutu oluyor: Hızlı Erkek Top 10'u...İşte o listenin en başında açık ara fark koymuş bir isim göze çarpıyor hemen: Wilt Chamberlain.Chamberlain 20 bin kadınla yatmış. En yakın takipçileri olan aktör Errol Flynn ve yazar Georges Simenon ise 10'ar bin kadınla yatmışlar.Durum anlaşıldıysa, ben asıl söylemek istediğime geleyim ufaktan.Arkadaşlar, Chamberlain'in Türkiye'de 20 bin kadınla yatan adam olarak tanınması beni üzmeye başladı.Yahu bu adam NBA tarihinin gelmiş geçmiş en büyük oyuncularındandır. Yani bir sıralama yapılsa Chamberlain'i birinci sıraya koyarlar herhalde ABD'de.Bakınız böyle 'tornavida' olarak görülen Chamberlain (ki baba 1999'da 63 yaşında aramızdan ayrıldı) neler yapmış.Liste çok uzun ama ben birkaç örnek vereceğim.NBA tarihinde tek maçta en çok sayı atan oyuncu. Philadelphia 76'ers'da oynarken, 5 Nisan 1967'de Boston Celtics'e tek başına 100 sayı atmıştı. Rekora yaklaşabilen bile yok.1962 yılında 50.2 sayı ortalamasıyla tamamladı. Bu şaşılacak bir durum değil Chamberlain'i tanıyanlar için. Çünkü 1045 NBA maçı oynayan Chamberlain, tam 118 maçta 50 ve üstünde skor yapmış.Chamberlain, NBA'de oynadığı süre içinde 31 bin 419 sayı atmış, 23 bin 924 ribaund almış.Eh, bu kadar skor takıntılı büyük bir oyuncunun 20 bin kadınla beraber olmasını da normal karşılayabiliyor insan.Bu konuyla ilgili olarak son bir şey daha söylemek istiyorum. Bizde çıkan haberde ‘‘Listedeki tek Türk’’ olarak Mehmet Ali Erbil gösterilmiş ve 500 kadınla yattığı öne sürülmüş. Kadir İnanır'ın da 2 bin kadınla birlikte olduğu söyleniyordu. Kadirizm'in yumruğu şimşek gibi iner adamın kafasına sonra. Benden uyarması...Tele-rehberlik hizmetiPAZAR sabahı, gazeteler, pazar gazeteleri,
bulmaca ekleri, insert ilanlardan mürekkep yığının ortasında debelendiğim sırada ilk telefon geldi.‘‘Kanatçım n'aber?’’‘‘Duruyorum. Senden n'aber?’’‘‘İyi. Ya, bir şey soracağım sana. San Antonio Di Padova Kilisesi neredeydi?..’’‘‘İstiklal Caddesi'nde.’’‘‘Teşekkür ederim.’’Telefonu kapattıktan sonra jeton düştü. Acaba niye sormuştu benim güzel arkadaşım pazar sabahı arayıp böyle bir soruyu. Herhalde misafiri filan var, onu gezdiriyordur diye düşünüp gazetelere döndüm. 10 dakika sonra yine telefon, yine o arkadaşım...‘‘Kanatçım, Suriye Pasajı neredeydi?’’‘‘Gönül Sokak'la Derviş Sokak'ı bağlar o pasaj...’’‘‘Sağol’’ Ve de çat!Sinirlerim hafiften kımıldamaya başladı tabii.Bir daha ararsa, cevap vermeden önce soracağım ‘‘Niye soruyorsun bunları bana ey güzel arkadaşım?’’ diye.Normal düzene geçmeme ramak kalmışken telefon tekrar çaldı.‘‘Agatha Christie, Pera Palas'ta kaç numaralı odada kalmıştı?..’’‘‘411. Ama niye soruyorsun?’’Meğer, grup olarak bir yarışmaya katılmışlar. Verilen listedeki yerleri bulacaklarmış filan da falan.Beni de muhite hakim olduğum için tele rehber seçmişler. Birkaç kez daha aradılar, elimden geldiğince yardımcı oldum.Birkaç saat sonra tekrar aradı ve yarışı başka bir ekibin kazandığını söyledi. ‘‘Sağlık olsun’’ dedim.Tam telefonu kapatırken sordu: ‘‘Ya, hepsini anladım da, Agatha Christie'nin oda numarasını nasıl böyle şak diye söyleyebildin sen?’’Hafıza küpü filan değilim tabii ki. Tamamen bir tesadüf. Olaydan birkaç gün önce, Jak Deleon'un Beyoğlu Rehberi'nden bir şeye bakmam gerekmişti.Kitabı açınca, sayfaları karıştırmaya ve takılmaya başlıyorsunuz. Agatha Christie'nin Pera Palas macerasını da bir kez daha takılıp okumuştum.Oradan da aklımda kalmış 411 numaralı oda.Çok havalı oldu tabii şak diye cevap vermek ama, dediğim gibi tesadüf işte...
button