Vampir hastalığı ile kanser ve körlük tedavisi

Güncelleme Tarihi:

Vampir hastalığı ile kanser ve körlük tedavisi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2003 17:58

Kan emen, güneş ışığı ile ölen, sarmısaktan nefret eden vampirler, ‘Porfiri’ adlı kan hastalığına yakalananlara benziyor. Bu hastalık, tıpta çok şey vaat eden ‘Foto dinamik tedavi’ yöntemini doğurdu.

Porfiri hastalığı, ‘porfirin’ adlı pigmentlerin, kimyasal fabrikamızdaki bir hata sonucu, deri, kemik ve dişlerde birikmesiyle ortaya çıkıyor. Bazı porfiri hastaları, gün ışığına çıkamaz, çünkü pigmentleri ışıkta canlanarak çevrelerindeki dokuları yemeye, öldürmeye başlarlar.

ilim adamları, akıllıca bir buluşla, bu ‘hastalıklı’ porfiri pigmentleriyle kanserli tümörleri öldürmeyi başardı. Önce porfiri pigmentleri verildi, sonra bunlar ışıkla harekete geçirildi ve kanser, körlük ve kalp hastalıklarıyla savaşımda kullanılmaya başlandı.


TIPTA YENİ BİR IŞIK: Foto dinamik tedavi


Vampirlerin aslında porfiri olarak bilinen bir çeşit hastalığa yakalanmış hastalar olabileceği son araştırmalar sonucu ortaya çıktı ve bu hastalığa yol açan etken maddeler ise kanserden körlüğe kadar çok sayıda hastalığın tedavisinde umut veren Foto Dinamik Tedaviyi doğurdu.

Porfiri, porfirin adlı pigmentlerin, deri, kemik ve dişlerde toplanmasıyla ortaya çıkan, birbirleriyle bağlantılı kan hastalıkları bütünüdür. Birçok porfirin (pigmenti) karanlıkta iyi huyludur, ancak ışığa çıkıldığında, yakıcı, et yiyen toksinlere (zehirleyici) dönüşürler. Tedavi uygulanmazsa, hastalık çok kötü boyutlara ulaşır ve tuhaflıklar baş gösterir. Mesela bir ölüde rastlanılan korkunç çirkinlik ve şekilsizlikler ortaya çıkar. Dudaklar ve damaklar kırmızıya dönüşerek çekilir, deride yaralar oluşur, yoğun pigmentasyon başlar ve renk tonu, kansızlığı andıran bir şekilde ölülerinki gibi soluklaşır.

Anemi, yani kansızlık, kan nakliyle iyileştirilebildiğinden bazı tarihçiler, eski zamanlarda porfiri hastalarının iyileşmek için, birbirlerinin kanını içmiş olabilecekleri yorumunu yapıyorlar.

Bu iddia doğru olsun ya da olmasın, doğuştan erytropoetic porfiri taşıyanlar, gün içinde kesinlikle dışarı çıkmıyordu. Sarmısak içindeki bazı kimyasalların, porfiri hastalığının bazı semptomlarını şiddetlendirerek, hafif şiddetli bir atağı, çok acı veren bir hale dönüştürdüğü söylendiğinden, bu hastalar sarmısaktan da uzak durmayı öğrenmiş olabilirler.

Porfiri için bir tedavi bulmaya çalışan bilim adamları, bu hastalığın bir sorun değil, tıp için bir çözüm olabileceğini saptadılar. Porfirin, hastalıklı bir dokuya enjekte edildiğinde Ğsözgelimi kanserli bir dokuya- bu pigment ışıkla etkinleştirilerek, o dokuyu yok edebildiği görüldü.

Fotodinamik tedavi

Bu işlem, bugün dünyada giderek yaygınlaşan fotodinamik tedaviyi doğurdu. (FDT). Bu tedavi 1970’lerde

Kanser tedavisi için geliştirildi. Bugün ise

Maküler bozulma ve yetişkinlerde körlüğün ortak nedenlerinden biri olan

Patolojik miyop gibi birçok kötü huylu tümöre karşı etkili ve karmaşık bir silaha dönüştü. Sürmekte olan araştırmalar,

Koroner arter hastalığı,

AIDS,

Otoimmün hastalıklar,

Organ nakli reddi ve

Löseminin tedavilerini içeriyor.

Porfiri nasıl oluşuyor

Porfiri ve fotodinamik tedavinin temelindeki bileşenler, biyolojik moleküllerin en önemlileri ve en eskileri arasındadır, çünkü yaşamın, enerji üreten en kritik işlevlerinden ikisini yönetir: fotosentez ve oksijen solunumunu.

Porfirin pigmentleri, birbiriyle bağlantılı büyük bir küme oluşturur. Tüm porfirinler, hidrojen ve karbondan oluşan halka yapısı içerir. Bu halkaların merkezinde, demir ve magnezyum gibi metal iyonlarının bağlanması için bir boşluk bulunur. Porfirin halkaları doğru olarak oluştuğunda bu metal atomları, biyolojideki en temel enerji üreten işlevleri başlatırlar.

Fotosentezde, güneş ışığı enerjisini soğuran bitki pigmenti olan klorofil, bir porfirindir. Oksijen taşıyan protein hemoglobin ile hücre solunumunun en önemli basamağında oksijene elektron taşıyan sitokrom oksidaz gibi yaşamsal enzimlerde bulunan ‘Hem’ de bir porfirindir.

Porfiri hastalıkları, vücudun hem üretme mekanizmasındaki bir bozukluk sonucuyla ortaya çıkar. Vücut, ‘Hem’ ve diğer porfirinleri, her biri ayrı bir enzimle katalize edilen 8 basamakta üretir. Porfiride, bu basamaklardan biri gerçekleşmez ve üretimin ilk basamaklarında üretilen ara bileşikler, yarıda kalır. Vücut, bu ara ürünleri yok edecek şekilde gelişmediğinden tümünü bir yerde biriktirir.

Bunlar, belirli dalga boylarındaki ışığı emdiklerinde hareket geçerler ve çeşitli hastalıklara yol açarlar...

Hücreleri öldürüyor

Ancak, porfirin pigmentlerinin, ışık altında etkinleşerek, içinde bulundukları hücreleri öldürdükleri zamanla anlaşıldı. ABD’de Roswell Park ile Kanser Enstitüsü’nden Thomas J. Dougherty, kendilerinden önce yapılan bir çok araştırmadan yola çıkarak, porfirin pigmentlerinin örneğin tümörlerin tamamını öldürebileceklerini düşündüler ve düşüncelerini denediler.

Böylece fotodinamik tedavi doğdu. Kanser hücrelerinde biriken porfirinlerin, biyolojik dokunun daha derinine inebilen kırmızı ışık tarafından aktive edilebilirdi.

Dougherty, meme tümörü taşıyan farelerin kanına porfirin karışımı enjekte etti. Porfirinlerin, tümörlerde birikmesi için birkaç gün bekleyen araştırmacı, ardından tümörlere kırmızı ışık gönderdi. Sonuç inanılmazdı. Işık, tümördeki porfirinleri aktive etmiş ve porfirinler de enerjilerini, hücrelerdeki oksijene göndermişti. Oksijense, çevreleyen dokuyu yok etmişti. Yapılan her deneyde, tümörler karardı ve ışık tedavisinden sonra da öldü. Hiçbir yenilenme işareti de görülmedi. Bu araştırma 1975’te yayımlanmıştı.

Kanserlerde deney

Daha sonra araştırmacılar yöntemlerinde, kırmızı ışığı tümörler üzerine odaklamak için düşük güçlü lazer kullandı. Bu yöntemle, meme, akciğer, prostat ve deri kanserine yakalanmış yaklaşık 100 hastayı tedavi etmeye çalışan ekibin sonuçları memnunluk vericiydi: 113 tümörden 111’inde tam veya kısmi tepki alınmıştı.

Öte yandan, kanseri yenmek öyle çok kolay değildir. Doktorlar, foto dinamik tedaviden daha fazla yararlanmaya başladıkça, bazı sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Tümörler porfirin pigmentlerini alıyor ve vücudun ışığa duyarlılığını (photosensitivity) artırıyordu.

Şimdi, porfirinlerin gücünü ve etkinliğini artırarak tümörleri yan etkisiz ve kesin yok etmenin yolları araştırılıyor. Önceleri hazırlanan porfirinler karışımdı ve çoğunlukla tüm tümörü öldürecek güçte değillerdi.

Yeni arayışlar

Kimyagerler, tümör üzerinde etkinliği fazla, yeni ve sentetik porfirinler üretme peşinde.

Biyolojik dokunun içine kadar girebilen bir dalga boyunda maksimum emilimi gerçekleştirecek bir porfirin üretilmesi planlanıyor.

Fizikçiler, bu üretilen porfirinleri aktive edecek olan dalga boylarında ışık kaynakları yaratmalıdır.

Eczacılar ise, porfirinlerin kanda dolaşma sürelerini azaltarak, ışığa duyarlılıkla baş gösteren yan etkileri ortadan kaldırmalılar.

İlk önemli ilaç

En ideal ilaç, tümörler için seçici ve etkili olmanın yanında, hızla zararsız bileşiklere parçalanan ve vücuttan atılan ilaçlardır.

İlk ilaç porfimer sodyum, Photofrin, çeşitli kanser türlerinde kullanılmak amacıyla FDA tarafından onaylandı. Özellikle, deri kanseri ile akciğer kanserinin bazı safhalarında yararlı olan ilaç, istenilen çıkışı gösteremedi ve bu nedenle bugün kanser tedavisinin bileşenlerinden biri olarak kabul edilmiyor.

Etkili ve güçlü ilk ışığa duyarlı ilaç, kanser için değil, ama körlüğü önlemek amacıyla 2000 yılında FDA’nın onayladığı verteporfin (Visudyne) oldu.




Foto dinamik tedavi önce kanser tedavisi için geliştirildi. Bugün ise, maküler bozulma ve yetişkinlerde körlüğün ortak nedenlerinden biri olan Patolojik miyop gibi bir çok kötü huylu tümöre karşı etkili bir silaha dönüştü. Sürmekte olan araştırmalar,

Koroner arter hastalığı,

AIDS,

Otoimmün hastalıklar,

Organ nakli reddi ve

Löseminin tedavileri için büyük umutlar doğuruyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!