"Türkiye'de 3500 'aristokrat' yetiştirdim"

Güncelleme Tarihi:

Türkiyede 3500 aristokrat yetiştirdim
Oluşturulma Tarihi: Şubat 28, 2012 11:20

Sıfırdan alıp büyüttüğü, bugün ise Türkiye ve Avrupa'nın gündemine oturttuğu bir Federasyonu var. Gece-gündüz sporcusunu düşünüyor. Adı Ahmet, Soyadı: Ağaoğlu... Golfü zengin spora olmaktan çıkarmaya çalışan Ağaoğlu, Ağrı, Silivri'ye köylerden bulup 11 yılda 3500 sporcu yetiştirdiklerinin altını çizdi.

Haberin Devamı

Golf Federasyonu Başkanı.. Hayalinde ise start alacak Dünya Amatör Golf Şampiyonası var. Çünkü Antalya''nın Belek ilçesinde yapılacak bu müthiş şampiyona için artık geri sayım başladı.İşte A-Z'ye Ahmet Ağaoğlu ve anlatttıkları..

Federasyon başkanlığı yapmayı nereden aklınıza koydunuz?

Ahmet Ağaoğlu: "Bunun tek bir yanıtı yok. Bir tanesi bu spora ilerleyen yaşlarda başladığımız için mükemmeli yakalama şansımız yok. 30 yaşından sonra atletizme başlayıp müsabaka sporcusu olmanız, olimpiyata katılmanız mümkün değil. 30 yaşından sonra boksör olup ringe çıkmanız mümkün değil. Aslında boks çok güzel bir örnek. Belli bir yaştan sonra başlayıp çok iyi olduğunu iddia edenlere boksör ringe çık diyebilirsiniz. Bu mümkün değil, yediği yumruğun haddi hesabı olmaz. Dolayısıyla aktif sporcu olarak başarılı olma şansımızın olmadığı bir yerde yönetelim dedik, açık ve net söylüyorum. Golf sporu yıllarca yanlış olarak algılandı. Alt yapısı yoktu. Sonuçta sporun içinden gelen insanlarız. 2001 yılından beri, nereden bakarsanız bakın 10 senelik spor yöneticiliği geçmişim vardı. Golf sporunun hem mevcut alt yapısı, hem de algısı bakımından bir şeyleri başaracağıma inandığım için bu işin içine girdim. Tabii ki o zaman içimizde heyecan vardı. Dediğim gibi bunun birden fazla yanıtı vardı. Birisi içimizdeki heyecan. Sporcu olamayacağımız yerde bari yönetici olalım dedik. Başka sebebi ise çok yanlış bir algıya sahip olan sporun hem alt yapısını, hem de toplum içerisindeki algılanmasını değiştirmekti."

Haberin Devamı

İlk koltuğa oturduğunuzda tablo nasıldı? Kaç sporcu vardı? Ne kadar tesis vardı?

Ahmet Ağaoğlu: "Çok güzeldi. Emin olun, bu durum hiçbir federasyon başkanına nasıl olmaz. Masaya oturdum, hiçbir şey yok. Masanın üstü tertemiz. 78 lisanslı sporcu vardı, başka da bir şey yoktu. Zaten 1996 yılında kurulmuş yeni bir federasyon. Biz 2000 yılında alıyoruz. Yani üstü boş bir masaya ne koyarsanız ilerleyen süreçte başarı olarak değerlendirildi. Aslında üstü dolu olması gereken bir masa ama yıllar boyu yanlış değerlendirildiği, yanlış algılandığı için toplumda temeli oluşmamış bir spor. Orada biraz da spor geçmişimizi, tecrübelerimizi, birikimlerimizi kullanarak yaptığımız işlerin iyi neticeler vereceğini biliyordum. Zaten olmaması da mümkün değil. Hemen bir alt yapı oluşturuyorsunuz.

İlk önce yıldız milli takım. Sonra yıldız diye aldığınız çocuklar genç milli takım oluyor. 18 yaşın üstüne çıktıktan sonra A Milli Takım'ı oluşturuyor. Ancak bizim gelir gelmez yaptığımız şey bugünkü A Milli Takım'ın alt yapısını oluşturduk. İlk önce golf sahalarının civarındaki köylerden topladığımız 11-12 yaşlarındaki 60 çocuğun eğitimiyle başladık. Aynı zamanda bu çocukları okuttuk, üniversiteden mezun ettik. Hamza, Mustafa, Gencer, Burak, Yasin, Tanju, Oğuzhan diye isimlerini sayabileceğimiz bir sürü genç var. İlk etapta Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu'ndan mezun ettiğimiz 13 sporcu var. Bu gençleri golf sahalarının çevre köylerinden aldık. Silivri, Silivri'nin Yolçatı, Sinekli, Seymen köyü.

"AĞRI'YA ERZURUM'A HOCA GÖNDERDİK"

Kemer Golf Kulübü'nün etrafındaki Kemerburgaz Göktürk beldesi. Şu anda Doğu illerimizden A Milli Takım'a giren sporcu yok ama biz bu projeyi 2005 yılında başlattık. Nereden bakarsanız bakın Ardahan, Ağrı gibi yerler çok sıkıntılı. Bakıyorsunuz il ama 14 bin nüfuslu bir il. Köyü neresi, mahallesi neresi belli değil. Yani yanlış anlaşılmasın spor anlamında çok sıkıntılı yerler. Orada spora aç bir gençlik var. Ne verirseniz onu alıyorlar. Basketbol topu götürün, o çocuklar basketbol oynayacaklar. Futbol topu götürün, futbol oynayacaklar. Zaten çoğunluğu atletizm ve kayakla uğraşıyor. Golf onlara farklı ve çarpıcı geldi. Aynı zamanda da reaksiyon gördü. İsmi, adı, sanı duyulmayana bir spor. İlk etapta öğretmek de kolay değil. Biz Ağrı'ya, Ardahan'a, Erzurum'a hoca gönderdik. Hocalar orada 8 ay kaldılar. Kolay değil, Doğu bölgelere doktor götüremediğiniz, öğretmen götüremediğiniz bir dönem düşünün. Daha doğrusu toplumda böyle bir algı var. Kimse orayı tercih etmiyor, siz oraya golf hocası gönderiyorsunuz. Bunların hepsi, 'Golf zengin sporudur, aristokrat sporudur, belli bir kesimin sporudur' diyenlere tokat gibi bir cevaptı.

İşte böyle uç noktalarda başlayacaksınız ki o insanların ayırmasına vesile olabiliyor. Eğer bu aristokrat sporu ise geçenlerde bir basın toplantısında da söyledim, ne mutlu bana ki son 11 yılda 3500 aristokrat yetiştirdim. 3500 burjuva, yüksek gelirli insan yetiştirdim. Bunları Ağrı'da, Ardahan'da, Erzurum'da, Antalya'da, Silivri'nin Yolçatı, Sinekli, Seymen köyünde yetiştirdim. Bu herkese nasip olmaz. 3500 aristokrat yetiştireceksiniz, her babayiğidin harcı değil. Eskiden bunları eleştiri olarak alırken, şimdi gurur kaynağı olmaya başladı. Ne büyük iş yapmışım ben. Yani ülke ekonomisine de katkıda bulunmuşuz ayrıca. Aristokrat ve burjuva dendiği zaman geliri 1 milyon Dolar'dan fazla geliri olan insanlar geliyor insanın aklına. Yani bu işin esprisi, böyle bir şey yok. Bundan 3 sene önce başladı o proje. 81 il, 81 yıldız.

Sayın Cumhurbaşkanımızın spor ve eğitimde başarılı olan öğrencilere ömür boyu eğitim bursu. Şimdi Doğancan diye bir kardeşimiz kendi kategorisinde Türkiye birincisi olduğu için bu bursu golfteki bursundan dolayı almaya hak kazandı. Şimdi bir kişinin hayat boyu eğitim giderlerini karşılama şansı oldu. Bu golf sayesinde oldu. Bu çocuk burjuva mı, aristokrat mı? Hayır. Aynı zamanda yetim. Babasını kaybetmiş, devlet parasız yatılı okulunda okuyan eğitim ve hayat mücadelesi veren bir çocuk. Yani golf sayesinde bu çocuğun hayatı, en azından eğitim hayatı farklı kulvara girdi. Bunlar hoş şeyler. Şimdi geriye dönüp baktığımızda Doğancan'ın bu olayı yüzümde tebessüm belirmesi için büyük bir neden."

Haberin Devamı

Hep diyorlar ki ağaçları kesiyorlar, golf sahası yapıyorlar. Bu eleştirilere nasıl bir yanıt vermek istersiniz?

Ahmet Ağaoğlu: "Bizim zaten 15 tane golf sahamız var. 15 saha da turizme yönelik. Türkiye'de de 20 golf sahası var. Bunların hepsi Belek'te. Öncelikle ormanla ağaç arasındaki farkı ayırt etmek lazım. Bunu toplum değil ama bu şeyleri söyleyen insanların çok iyi idrak etmesi lazım. Yeryüzünde ağaç kesilmez diye bir kural yok. Şimdi bir tabi orman vardır, bir ağaç vardır, plantasyon vardır. Orman kesilmez, dünyanın hiçbir yerinde kesilmez. Dünyanın en geri kalmış ülkeleri bile buna önlem alıyor. Bugün Finlandiya'ya bakıyorsunuz 120 gol sahası var. Finlandiya biliyorsunuz çam ağaçlarıyla dolu bir ülkedir. 120 golf sahası da ağaçların içerisinde yer alır. Şimdi Finlandiya'ya gidip 'Ağaç kestiniz, golf sahası yaptığız' dediğiniz zaman Finlandiyalı bunu anlamakta güçlük çeker. Gülmez, gülemez de yani derin derin düşünür. Acaba ne demek istedi diye. Çünkü Finlandiya'nın ihracatında bir numaralı kalem orman ürünleridir kerestedir, ahşaptır.

BELEK BATAKLIK BİR ARAZİYDİ

Haberin Devamı

Aynı zamanda Avusturya'nın da. Onların da 100 kadar golf sahası orman içindedir. Şimdi ağacı kesiyorsunuz, bu masayı nereden yapıyorsunuz, şu koltuğu, sandalyeyi, iskemleyi, yerdeki parkayi ne ile yapıyorsunuz. Bunlar ağaçla yapılıyor. Doğal ormanlar kesilerek mi? Bazı yerlerde duyuyoruz, yağmur ormanları falan kesiliyor. Bunlar kapsam dışı hoş olmayan şeyler. Plantasyon denilen bir kavram vardır. Ağacı bir amaç için dikersiniz, yetişir, kesersiniz, yerine bir yenisini dikersiniz. Belek bataklık bir araziydi. Herkes bunu iyi bilsin. Bu bataklığı ve kumul hareketini önlemek için dikilmiş olan ağaçlar. Daha sonra burası turizme açılıyor. Bu bölge turizme açıldığında kimse farkında değil. Eğer isyan edeceksen o zaman isyan et. 50 otel yapılıyor kimseden ses yok. 5 gol sahası yapılıyor yine kimseden ses seda yok. Ne zaman ki golf sporunun popularıitesi artıyor, işte o zaman bunun üzerinden prim yapmak isteyenlar buraya yığıldılar. Utanmadan 2 buçuk milyon ağaç kesildi dediler, yanlış. Orman Bölge Müdürlüğü'nde bunun kayıtları vardır. 116 bin 800 ağaç kesildi. İki tip ağaç kesildi, çam ve okaliptus. Yerine dikilen şu an itibariyle 160 bine yakın ağaç var. 30 farklı türün üzerinde ağaç dikildi. Yani kesilenden fazlası dikildi. Burası plantasyondu, belirli bir amacı vardı. Bugün baktığımızda Belek 3 buçuk milyar Dolar'la ülkenin turizmine en fazla katkıda bulunan destinasyon, turizm merkezi.

80 binin üzerinde insan istihdam ediyor, 3 buçuk milyar Dolar da gelir var. Sadece golften değil, toplam 52 tane otel, futbol turizmi, golf turizmi. Hepsini bir araya topladığımızda inanılmaz bir gelirle ülke ekonomisine hizmet ediyor. Zaman zaman böyle tartışmalar çıkıyor. Şimdi biri çıkmış, İstanbul Golf Kulübü'ne takmış. Ben tekrar söylüyorum, golf sporunu zengin, aristokrat sporu olarak değerlendiren insanların ülkenin gerçeklerinden, bu sporu kimin yaptıklarından haberi olmadan, belirli bir amaç uğruna bu ifadeleri kullandıkları kesin. Hangi amaca hizmet ettiklerini bilmiyorum. Çünkü insan eleştirmeden önce sporcu yapısına bakar. Yani öyleyse ne mutlu bana ki bu kadar kısa sürede 3500 aristokrat yetiştirdik. Bu bahsettiğimiz rakamlarda yaz turizmi de var. Sadece golf baz alındığında 2011 rakamlarına bakarsak 160 bin kişi, 180 milyon Euro ve 580 bin satış gerçekleşti. Ancak Türkiye'ye 2011 yılı içerisinde 160 bin kişi yurt dışından golf oynamak için geldi ve bu insanlar 585 bin round golf oynadı. Yaklaşık 200 milyon Euro para bırakarak ülkelerine geri döndüler. Bunların içerisinde golf oynayan Türk sayısı oldukça azdır."

Haberin Devamı

Özerk bir federasyonsunuz. Hiç cebinizden para harcadığınız oldu mu?

Ahmet Ağaoğlu: "Tabii ki özerk olana kadar, bunu belirli bir yere oturtana kadar bunu yapmak zorundasınız. Yoksa prematüre doğmuş bir spor kavruk kalacaktı. Yani prematüre doğmuş bir çocuğa ihtimam göstermeniz lazım. Önüne gelen yerden yere vuruyor. Biri kalkıyor zengin sporu diyor, biri kalkıyor aristokrat sporu diyor. Şimdi internet çağındayız. Google'a girsinler, Che Guevara, Fidel Castro golf yazsınlar. Bakalım karşılarına ne çıkacak. Yani sosyalist devrimin önderlerinin golf oynarken fotoğrafları çıkacak. Bu adamlar devrim yıllarında golf oynuyorlardı. Bunların boy boy fotoğrafları var, arkadaşlarıyla beraber golf oynuyorlar. İnsanların biraz bilerek konuşması lazım. Allah herkese el veriyor, göz veriyor.

Şimdi elinizle bir şeyler yapıyorsunuz. Herkes ressam mı, herkes yazar mı? Değil. Allah ağız verdi diye de herkes konuşmak zorunda değil ki. Böyle bir zorunluluğumuz yok yani ne tanrı böyle bir şeyi insanlara mecbur kıldı. Bunları söylerken bir bakın. İnsanları aptal yerine koymanın mantığı yok. Böyle bir ortamda bu federasyonu aldığınız yerde bir şeyler yapmanız lazım. Devletin parasıyla her zaman spor yapılmaz. Başka yerlerden de katkı almanız, bir şeyler yapmanız lazım. Bunu da herkesin bilmesi lazım. Alacaksınız o prematüre çocuğu o küvezden çıkaracaksınız. Bizim yaptığımız da oydu. 2005 yılından itibaren de devlet buna sahip çıktı. Milli takımı, oluşan alt yapıyı, Akdeniz Oyunları'ndaki başarıyı, Avrupa Kulüpler Şampiyonası'ndaki başarıları gördü. Avrupa Kulüpler Şampiyonası'nda iki defa şampiyonluğumuz var bizim. 6 bin kulüp içerisinde 2 kez şampiyon oluyorsunuz. Bu az buz bir şey değil.

Akdeniz Oyunları'nda da ikinciliğimiz ve üçüncülüğümüz var. Bu da az bir başarı değil. Sonra devlet diyor ki, 'Burada bir şeyler oluyor, bir şeyler büyüyor. Buraya bir omuz atalım.' Tabii ki bu durum dikkat çekti. Kimsenin beklemediği bir şeydi. Buradan da geçmiş olsun dileyelim Mehmet Atalay o zaman genel müdürümüzdü, bir toplantı yaptık. Beklentileri konuştuk. Ben kesin madalya alacağımızı, fakat rengini bilemediğimi söyledim. Bu kadar eminsiniz ve telaffuz ediyorsunuz dedi. Ben de evet dedim. Elinizdeki veriler sizi oraya götüryor yani fotoğraf belli. Tabii ki kolay değil. Bir önceki Akdeniz Oyunları'nda 20. olmuşsunuz. Şimdi yirmincilikten madalyaya gidiyorum. Netice ortaya çıkınca herkes hayretle karşıladı. Telefonla aradılar, benle teyit etmek istediler. Tabii ki genel müdürümüz oradaydı. Bakanımız Mehmet Ali Şahin olay yerindeydiler. Zaten liderdik, öyle de final gününe girdik. Bir vuruşla da altın madalyayı kaybetmiştik."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!